Hakkında Gülen Cemaati lideri olmaktan dava açılan ve Türkiye’nin ABD’den iadesini istediği Fetullah Gülen’in öldüğü duyuruldu. 83 yaşındaki Gülen’in, kaldırıldığı hastanede öldüğü açıklandı.
Bir süredir rahatsızlıklarının ağırlaştığı hatta hayatını kaybettiği yönündeki iddialar sosyal medyada çokça yer bulan Fetullah Gülen’in hayatını kaybettiği bildirilirken Herkul adlı internet sitesinin sosyal medya hesabından açıklama yapıldı. Gülen’in öldüğü belirtildi.
Aynı hesaptan yapılan bir diğer açıklamada Fethullah Gülen’in “bir süredir tedavi gördüğü hastanede 20 Ekim akşamı saat 21.20’de” öldüğü bilgisi paylaşıldı.
Tedavi süreci ve ölüm nedenine dair ayrıntı verilmezken “doktorların ilerleyen saatlerde bilgilendirmede bulunacağı” belirtildi.
ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’in konuşmaları düzenli olarak Herkül internet sitesi aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılıyordu.
Fethullah Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen de kendisine ait sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, ölüm haberlerini doğruladı.
Fetullah Gülen’in hayatını kaybettiğine yönelik henüz Ankara’dan herhangi bir açıklama yapılmadı.
Fethullah Gülen 27 Nisan 1941’de Erzurum’un Pasinler ilçesi Korucuk köyünde doğdu.
1959 yılında Edirne’de Üç Şerefeli Camii’ne imam olarak atandı.
Kasım 1961’de Ankara’da askere giden Gülen 1963’de askerliğini tamamlayarak Erzurum’a döndü.
Askerlik dönemi Gülen’in Türkiye istihbaratına sızma adımının ilk girişimi olarak kabul edildi.
Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin açılmasında aktif rol oynadı
Erzurum’da kaldığı yıllarda Komünizmle Mücadele Dernekleri (KMD) açılmasında aktif rol aldı. İlki 1950 yılında kurulan bu derneklerin kurucuları arasında Adnan Menderes, Celal Bayar gibi isimler de bulunuyordu.
Örgütlenmenin temellerini Edirne’de attı
1964 yılında yeniden Edirne’ye dönen ve çeşitli camilerde imamlık, imam yardımcılığı yapan Gülen, ilerleyen yıllarda “hizmet hareketi” olarak da anılacak olan İslami örgütlenmenin temellerini burada attı.
İzmir’e 1966 yılında tayinin çıkması ise Fethullah Gülen’in hayatının dönüm noktası oldu. Burada hem öğreticilik hem de Kestane Pazarı Kur’an Kursu müdürlüğü yaptı. Bu dönemde etrafında bir çekirdek kadro toplanmaya ve cemaatinin temelleri atılmaya başlandı.
Nur Evleri’nden Işık Evleri’ne
İlk kez İzmir Tepecik’te 1966 yılında “Nur Evleri”ni kurdu. Ancak zamanla cemaatin “Altın Nesil” projesi kapsamında bu evler 1994’ten itibaren adını “Işık Evleri” olarak değiştirdi. Gülen, 1970’li yıllardan itibaren Yeni Asya Cemaati’nden koparak kendi cemaatini kurdu.
Gülen’in kurduğu cemaatin ilk halkası “eğitim” oldu. Özellikle cemaate bağlı “Işık Evleri”nde öğrenciler Gülen’in fikirleri çerçevesinde eğitildi ve devşirildi. Uzan vadede de yapılanma içinde yetişenler, başta Emniyet, TSK ve Mülkiye olmak üzere devletin önemli kademelerine yerleştirildi.
Bu süreçte devletin yakın takibinde olan Gülen, öğrencileri “Nur Medreseleri”ndeki toplantılara götürmesi gerekçesiyle Ocak 1971’de görevinden uzaklaştırıldı.
Gülen, 1971 yılında 12 Mart Darbesinden hemen önce İzmir’deki görevinden ayrıldı.
3 Mayıs 1971’de polis tarafından gözaltına alındı ve cezaevine gönderildi. 1974 yılında Bülent Ecevit başbakanlığındaki 37. Hükümet döneminde çıkarılan af yasasıyla suçlamalardan beraat etti.
28 Şubat dönemi
Faaliyetleri hakkında Uğur Mumcu ve Hikmet Çetinkaya gibi gazetecilerin haberlerine rağmen uzun yıllar boyunca engelleyici bir adli takibata maruz kalmadan cemaat örgütlenmesini devam ettirdi.
28 Şubat sürecinde, dönemin Ankara Emniyet Müdürlüğü; Gülen ve örgütlenmesi hakkında bir rapor hazırladı. Raporda Gülen, örgüt lideri olarak tanımlandı ve liderlik ettiği örgütün mensuplarının ‘Emniyet’e sızdığı’ bilgisine yer verildi.
1999’da yurtdışına kaçtı
1999 yılında hakkında başlatılan soruşturmadan kısa bir süre önce “sağlık sorunları” nedeniyle yurt dışına kaçtı. Türkiye’de kendisi hakkında dava açan savcı ve olayı araştıran 38 emniyet mensubu hakkında ‘telekulak skandalı’ adı altında dava açıldı.
Davayı açan savcı Nuh Mete Yüksel ile ilgili de kasetler ortaya çıktı.
Yüksel görevden alındı, dava ise tozlanmak üzere rafa kaldırıldı. Gülen, Amerika’da verdiği ifadede bütün suçlamaları reddetti. Bu dava önce 2000 yılı Aralık ayında çıkan af ile askıya alındı.
2006 yılında ise Terörle Mücadele Kanununda (TMK) yapılan değişiklik sonrasında Gülen’in avukatlarının başvurusu nedeniyle yeniden görüldü. 2008 yılında cürüm ve şiddete başvurarak teşekkül oluşturduğuna dair delil olmadığından beraat etti ve karar Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca da oybirliği ile onandı.
AK Parti döneminde güçlendi
Gülen Türkiye’deki çeşitli siyasi iktidarlar döneminde faaliyetlerine devam etse de cemaatin en çok güçlendiği dönem AK Parti iktidarında oldu.
Devlet içerisinde kadroları zayıf olan Erdoğan, iktidarının özellikle 11 yılında Gülen’e bağlı kadroları kullandı. AK Parti’nin ilk dönemi, Gülencilerin devlet içindeki sayısal ve operasyonel gücünün zirveye çıktığı bir dönem oldu. Aynı zamanda devlet içerisindeki kadrolaşması da büyük oranda tamamlandı.
2007 yılı ise Gülen’in artık devlet içerisindeki operasyonel gücünü kullanmasının başlangıcı oldu. Gülen’in Emniyet ve yargı içerisindeki gücü, 2007 yılından itibaren ortaya çıkmaya başladı. İlk olarak AK Parti muhalifi kesimler hedef alındı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, KCK gibi siyasi birçok soruşturma bu dönemde açıldı.
Gülen cemaati 2014 yılında yasadışı örgüt ilan edildi
Ancak dönemin başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile girdiği mücadele üzerine Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 30 Nisan 2014 toplantısıyla “yasadışı örgüt” olarak ilan edildi. Kurduğu yapının amacının ‘seçilmiş hükümeti devirmek, ülke yönetimine el koymak’ olarak tespit edildiği belirtildi.
17-25 Aralık iddiaları
17-25 Aralık 2013’te Erdoğan, ailesi, yakınları ve hükümette bulunan birçok önemli ismin de yer aldığı yolsuzluk iddialarını içeren tapeler Gülen yapılanması tarafından ortaya atıldı.
Başbakan ve bakanlar dahil birçok ismin dinlendiğinin ortaya çıkması üzerine Gülen yapılanmasına operasyonlar başladı.
15 Temmuz darbe girişimi
Gülen 1986’da başlattığı ‘mücadeleyi’ 15 Temmuz 2016 gecesi bir darbe ile sonuçlandırmak istedi. Püskürtülen darbe girişiminin ardından Gülen yapılanması kayıtlara Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak geçti.
Gülen’in ismi 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de darbe girişimine karıştı.
2013 yılında iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Gülen yapılanmasıyla ilişkilerinin bozulmasının ve bilhassa 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yapıya karşı açılan davalarda çok sayıda kişi cezaevine gönderildi.
Gülen yapılanmasına yakınlığı ile bilinen bazı milyarder iş insanlarının cezaevine girmemesine karşılık alt düzey mensupların cezaevine girmesi ve olağanüstü hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yoluyla işlerinden edilmesi de sıkça eleştirilere konu oldu.
ABD’den Gülen’in iadesi talebi
Adalet Bakanlığı yetkilileri, 27 farklı suçlamadan dolayı, ABD’ye resmî olarak yedi kez Fethullah Gülen’in iadesi için talepte bulundu.
Gülen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından; “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme”, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme”, “Cumhurbaşkanına suikast”, “dolandırıcılık”, “resmî belgede sahtecilik”, “sınav sorularının çalınması”, “usulsüz dinleme”, “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama”, “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlarını gerçekleştirmekle suçlanıyordu.
Hakan Fidan’dan Fethullah Gülen açıklaması
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Fethullah Gülen’in öldüğüne dair kendisine yakın sitelerden yapılan açıklamanın istihbarat kaynaklarınca da doğrulandığını söyledi.
Ankara’da Ukraynalı mevkidaşı Andriy Sibiha ile görüşmesi sonrasında ortak basın toplantısında konuşan Fidan, “İstihbarat kaynakları doğruladı. Bu karanlık örgütün lideri ölmüştür” dedi. “Ölümü, bizde rehavet yapmaz” diyen Fidan, “Devletimiz bu örgütle mücadeleye devam edecek” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Tunç ise konuyla ilgili “Ülkemiz aleyhine milli güvenlik sorunu olan bu örgütle mücadele FETÖ elebaşıyla sınırlı olmayıp, tüm unsur ve uzantılarıyla sürecektir” dedi.