Geçtiğimiz günlerde Fransa, İngiltere, Portekiz gibi ülkeler eylül ayındaki BM kongresinde Filistin’i devlet olarak tanıyacaklarını açıkladı. Bu açıklamaların ardından Filistin meselesinde iki devletli çözüm tartışmaları tekrar gündeme geldi.
Peki yıllardır dillendirilen ancak bir türlü hayata geçmeyen, Filistin Devleti’nin resmen tanınmasını öngören ve ABD-İsrail tarafından kabul edilemez olarak nitelenen ‘iki devletli çözüm’ nedir? Kökeni nereye dayanıyor? Neden uygulanamadı?
1967-Altı Gün Savaşı öncesi sınırlara dönüş
İki devletli çözüm, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için önerilen bir barış planı.
Bu plan, Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yer alan tarihi Filistin topraklarında, bağımsız bir İsrail Devleti’nin yanında, bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasını öngörüyor.
Temel hedef, 1967’deki Altı Gün Savaşı öncesi sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti ile İsrail’in yan yana, barış ve güvenlik içinde varlığını sürdürmesidir.
Bu çözüm, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına dayandırılıyor. Özellikle BM Genel Kurulu’nun 1947’deki bölünme planı (181 sayılı karar) ve BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 338 sayılı kararları bu fikrin temel taşlarını oluşturuyor.
Plan Filistin Devleti’nin, İsrail’in 1967 Altı Gün Savaşı’nda işgal ettiği Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’ü kapsayan 1967 sınırlarına dayalı bir bölgede kurulmasını öngörüyor.
Kudüs’ün, hem İsrail’in hem de Filistin’in başkenti olarak bölünmesi, Doğu Kudüs’ün Filistin’in, Batı Kudüs’ün ise İsrail’in başkenti olması öneriliyor.
İki devletli çözüm planının kökeni
İki devletli çözüm fikri, ilk olarak 1937’de İngiliz Peel Komisyonu tarafından önerildi. Bu plan, Filistin Mandası’nı bir Yahudi ve bir Arap devleti olarak bölmeyi öngörüyordu, ancak Arap liderler tarafından reddedildi.
1947’de BM Genel Kurulu’nun 181 sayılı kararıyla Filistin’in %56’sını Yahudi devletine, %43’ünü Arap devletine ayıran bir bölünme planı kabul edildi.
Yahudi temsilciler planı kabul ederken, Arap tarafı reddetti ve bu, 1948 Arap-İsrail Savaşı’na yol açtı. Savaşın sonucunda İsrail, BM’nin önerdiği Yahudi devletinin sınırlarının ötesinde, Filistin topraklarının yaklaşık %78’ini kontrol altına aldı.
1993’te Oslo Anlaşmaları, iki devletli çözümün uygulanabilirliğini artırmak için önemli bir adım oldu. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İsrail’in varlığını tanıdı, İsrail ise FKÖ’yü Filistin halkının temsilcisi olarak kabul etti.
Anlaşmalar, Filistin Yönetimi’nin kurulmasına ve Batı Şeria ile Gazze’de sınırlı özerklik sağlanmasına olanak tanıdı. Ancak, Kudüs’ün statüsü, mülteciler ve yerleşim yerleri gibi temel meselelerde uzlaşma sağlanamadı.
2000 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, FKÖ lideri Yaser Arafat ve dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’ı bir anlaşmaya varmaları için Camp David’e götürdü. Ancak bu çaba başarısızlıkla sonuçlandı.
Çatışma 2000-2005 yılları arasında ikinci bir Filistin intifadası (ayaklanması) ile tırmandı.
Arabulucular barış görüşmelerini yeniden canlandırmaya çalıştı. Ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı ve son girişim 2014 yılında çöktü.
Başkan Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi, Oslo Anlaşmaları’nda öngörüldüğü üzere, Ürdün sınırı ve yerleşimler dahil bölgenin yüzde 60’ını kapsayan İsrail kontrolündeki bir alanla çevrili Batı Şeria topraklarını yönetiyor.
İki devletli çözümün önündeki engeller
İsrail hükümeti Filistin devletine ve egemenliğine karşı. İsrail’in “ebedi ve bölünmez” başkenti olarak kabul ettiği Kudüs’ün durumu, anlaşmanın önündeki en büyük engel.
İsrail 2005 yılında yerleşimcileri ve askerlerini Gazze’den çekerken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşimler genişledi. İsrailli Peace Now örgütüne göre 1993 yılında 250 bin olan İsrailli yerleşimci nüfusu, 30 yıl sonra 695 bine yükseldi. Filistinliler bunun yaşayabilir bir devletin temelini zayıflattığını söylüyor.
İkinci İntifada sırasında İsrail ayrıca Filistinliler’in saldırılarını durdurma gerekçesiyle bariyer olarak tanımladığı bir yapı inşa etti. Filistinliler bunu toprak gaspı olarak adlandırıyor.
Uluslararası arenada İsrail işgali altındaki Filistin’in 1967 sınırlarına dönülmesi isteniyor. Buna göre Filistin Devleti’nin Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ne sahip olması öngörülüyor.
ABD-İsrail ittifakı ise bu fikre radikal şekilde karşı çıkıyor. İsrail’de Netanyahu hükümetinden Filistin topraklarının yasa dışı şekilde ilhak edileceğine dair peş peşe açıklamalar yapılıyor. Eylül ayındaki BM Genel Kurulu’nda bu konunun görüşülerek Filistin’de İsrail’in yürüttüğü soykırıma karşı bir çözüm aranması bekleniyor.