Suriye’de Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) Ahmed El Şara liderliğinde kurduğu geçici hükümet, Alevilere ve Dürzilere yönelik saldırılarla eleştirilirken; Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile imzalanan 8 maddelik 10 Mart Anlaşması da hayata geçirilmedi. Özerk Yönetim’e karşı teşvik edici bir pozisyon alan hükümet, Fransa ve Amerika’nın arabuluculuğunda planlanan Paris görüşmesini iptal etti. Bu tutum, Türkiye’nin Özerk Yönetim’e dönük politikalarıyla örtüştü.
Özerk Yönetim Müzakere Heyeti Eşbaşkanı Foza Yusuf, gelişmeleri değerlendirirken 10 Mart mutabakatında komitelerin toplantı yapmasına rağmen ilerleme sağlanamadığını, özellikle entegrasyon yönteminde görüş birliği bulunmadığını belirtti. Demokratik bir entegrasyon ve kurumların özgünlüğünü koruyacak bir hukuk zemini oluşturmak istediklerini ifade eden Yusuf, bu yönde bir mutabakat olmadığını aktardı.
‘Katliamlar hükümetin antidemokratik karakterini açığa çıkarıyor’
Paris görüşmelerinin iptalinin nedenlerini de değerlendiren Yusuf, uluslararası garantör devletlerin katılımının engellenmek istenmesi ve Süveyda’da yaşanan katliamların yarattığı baskının öne çıktığını vurguladı. Bu gelişmelerin geçici hükümetin zayıflığını, antidemokratik karakterini ve güvenlik alanındaki yetersizliklerini açığa çıkardığını söyledi.
‘Karar süreçlerinde Ankara etkili, yapıcı rol üstlenmeli’
Geçici hükümetin Türkiye ile ilişkilerine dikkat çeken Yusuf, karar alma süreçlerinde Ankara’nın belirleyici olduğunu ve güvenlik anlaşmalarının imzalandığını dile getirdi. Türkiye’nin müdahalelerinin hem Şam görüşmelerini hem de Özerk Yönetim ile yürütülen diyalogları doğrudan etkilediğini ifade etti. Türkiye’nin Paris yerine Amman gibi alternatifler önermesinin siyasi hesaplarla bağlantılı olduğunu kaydeden Yusuf, “Türkiye yapıcı bir rol üstlenmezse Suriye’nin istikrarı tehdit altında kalır” dedi.
Heseke’de düzenlenen konferansın Paris görüşmelerinin iptali için bahane olarak gösterildiğini belirten Yusuf, bu tür toplantıların farklı etnik ve dini toplulukları, kadın örgütlerini ve kesimleri bir araya getirerek demokratik çözüm arayışına katkı sunduğunu vurguladı.
Bölgedeki güvenlik sorunlarına da değinen Yusuf, artan IŞİD saldırılarının ve Arap aşiretlerindeki hareketliliğin provokasyonlarla bağlantılı olduğunu, farklı istihbarat ağlarının bu zeminleri kullanarak halkları karşı karşıya getirmeye çalıştığını söyledi. Rakka’da aşiret temsilcileriyle yapılan görüşmelerde SDG’nin tüm halkların güvencesi olduğunun dile getirildiğini, kadınların ve farklı toplulukların kazanımlarından taviz vermek istemediğini aktardı.
Sürecin geleceğine dair değerlendirmesinde Yusuf, diyalog dışında bir çözüm yolunun olmadığını, demokratik anayasa ve adem-i merkeziyetçi bir düzen kurulmadıkça sorunların çözülemeyeceğini vurguladı. Antidemokratik bir sistemin iç savaşı derinleştireceğini belirten Yusuf, “Demokratik bir cumhuriyet sistemi tüm Suriye halklarının kazanımı olacaktır” dedi.