ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail ile birlikte İran’a karşı saldırılara katılma olasılığı ABD içinde ve dışında tartışılıyor.
Financial Times’a göre bu tartışma akıllara Irak Savaşı’nı (İkinci Körfez Savaşı/2003) getirirken, İsrail ile güçlerini birleştirmeyi düşünen Trump’ın zihninde yirmi yıl önce Irak’ta yaşanan istihbarat manipülasyonunun hayaleti dolaşıyor.
Donald Trump 2016 yılında yaptığı açıklamada, Irak’ın işgalini, ABD istihbaratının kasıtlı aldatmacasının sonucu olan ‘büyük bir hata’ olarak tanımlamıştı.
Trump, “Yalan söylediler. Kitle imha silahları olduğunu söylediler. Oysa öyle bir şey yoktu. Var olmadıklarını biliyorlardı” ifadelerini kullanmıştı.
Ancak Trump şimdi, 2 trilyon dolarlık bir israf olarak nitelendirdiği Irak işgaline benzer şekilde İran’a askeri müdahalede bulunmayı düşünüyor.
Bunun gerekçesi ise İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek ve böylece ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olan İsrail’e yönelik varoluşsal bir tehdidi ortadan kaldırmak.
Ancak bu tehdidin gerçekliği konusunda şüpheci olanlar da var.
Savunma Öncelikleri Merkezi’nin Ortadoğu Programı Direktörü Rosemary Kelanic, “İstihbarat, İran’ın bir nükleer programı olmasına rağmen nükleer silah peşinde olmadığını gösteriyor” dedi.
ABD’nin yeni bir Ortadoğu savaşına girmesine şiddetle karşı çıkan gazeteci Tucker Carlson da, İran’ın nükleer bomba yapmaya yakın olduğu iddiasının Tahran’da rejim değişikliğini savunanlar tarafından uzun süredir desteklenen bir ‘yalan’ olduğunu belirtti.
Carlson X hesabındaki paylaşımında, “Aslında, İran’ın nükleer bomba yapmanın eşiğinde olduğunu ya da böyle bir planı olduğunu gösteren güvenilir bir istihbarat yok. Eğer ABD hükümeti İran’ın nükleer silaha sahip olmasına haftalar kaldığını bilseydi, çoktan savaşa girmiş olurduk” dedi.
Bu iddiaları destekleyenler, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard tarafından geçtiğimiz mart ayında Kongre’ye sunulan son yıllık ABD istihbarat tehdit değerlendirmesine atıfta bulunuyor.
İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun tüm zamanların en yüksek seviyesinde olduğunu kabul eden Gabbard, Tahran’ın atom bombası yapmadığında ısrar etti.
Ancak Trump bu değerlendirmeyi reddetti ve Gabbard’ın görüşü sorulduğunda “Ne dediği umurumda değil.” dedi.
Trump’a göre İran nükleer silaha sahip olmaya çok yakın.
Irak’ta savaşmış ve daha önce ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nı (CENTCOM) yönetmiş olan emekli general ve eski CIA Direktörü David Petraeus ise, Tahran’ın nükleer bomba kapasitesine ‘rahatsız edici derecede yakın’ olduğunun açık olduğunu iddia ediyor.
Petraeus, “Ülke yönetimi nükleer bomba yapmaya karar vermemiş olsa bile şu anda her zamankinden daha yakınlar. Her zaman nükleer silaha sahip olmalarına izin vermeyeceğimizi söyledik” şeklinde konuştu.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski İran danışmanı Suzanne Maloney de benzer bir görüşe sahip. Maloney, “Bu krizin başından beri, İran’ın zenginleştirmesi sivil altyapı ve enerji üretimi için değil askeri amaçlar için tasarlanmış bir programın tüm özelliklerini taşıyor” dedi.
Ancak Malonay Trump’ın Tahran’ın nükleer silaha ‘birkaç hafta’ uzaklıkta olduğu yönündeki iddiasına şüpheyle yaklaşıyor.
Maloney “Beni endişelendiren Başkan’ın doğru bildiklerimizin birkaç adım ötesine geçerek akla yatkın ama istihbarat tarafından desteklenmeyen bir sonuca varmış olması.” değerlendirmesinde bulundu.
Maloney sözlerini “Başkan, bilgili danışmanların en iyi tavsiyelerinden ziyade sezgilerine dayanarak karar veriyor gibi görünüyor.” diye sürdürdü.