Gastro-turizm: Katmadeğeri yüksek keşfedilmekte olan bir sektör
Süleyman Karan 20 Ekim 2025

Gastro-turizm: Katmadeğeri yüksek keşfedilmekte olan bir sektör

Bir ülke mutfağının zenginliği, o ülkenin tarımsal ürün çeşitliliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Ancak salt tarımsal ürün yelpazesinin çeşitliliği yeterli olmuyor bunun için. Kültürel ve etnik çeşitlilikle iklimsel özellikler de bir o kadar önemli. Türkiye tüm bu etmenlerin bir araya geldiği sayılı ülkelerden biri… Bu sebeple de dünya mutfakları sıralamasında ilk 10 içerisinde yer alıyor. Bazılarının iddia ettiği gibi ilk sırada değli, o biraz fazla abartı! İlk üçte de değil. Çünkü ne kadar zengin bir mutfağa sahip olursanız olun, eğer ki tanıtım ve pazarlamada yeterli yatırımı ve birikimi yapamamışsanız, ürün ve hizmet kalitesinde kalite standartlarını yerleştirememişseniz, öyle ilk üçlerde yer almanız mümkün olmuyor. Ve tabii uluslararası organizasyonlarda boy göstermeniz de bir o kadar gerekli. Bu konularda atılması gereken daha pek çok adım var.

‘Yaratıcı Şehirler Ağı’nda yer almak önemli bir adım

Hâl böyle olunca, artık ülke ekonomilerine önemli katmadeğer sağlayan küresel gastro-turizm pastasından alabildiğiniz pay da sınırlı kalıyor. Oysaki, Türkiye gibi zengin tarım coğ­rafyasına ve mutfak mira­sına sahip bir ülke için gastro-turizm, sürdürü­lebilir kalkınma yolunda önemli fırsatlar sunuyor. Gastronomi, bir ülkenin sadece lezzetler yelpazesini değil; kültürel mira­sını, tarım bilgisini, sürdürülebi­lir üretim anlayışını ve toplumsal yaratıcılığını da yansıtan en güç­lü vitrinlerden… İşte tam bu noktada UNESCO’nun ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’ (UNESCO Creative Cities Network-UCCN), şehirlerin bu zenginliklerini küresel ölçekte tescilleyen ve dünyaya tanıtan en prestijli platformlardan biri olarak dikkat çekiyor.

34 ülkeden 56 şehir

UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı 2004 yılında hayata geçirildi. Bu ağ, şe­hirlerin kültürel yaratıcılığı, kal­kınmanın çekirdek unsuru olarak benimsemesini hedefliyor. Gast­ronomi kategorisi 2005’te tanındı ve bugün 34 ülkede 56 şehir bu un­vana sahip. Bu şehirler, mutfak mi­rasını sadece korumakla kalmıyor, aynı zamanda gastronomiyi eko­nomik büyüme, turizm, eğitim ve kültürel diplomasi aracı olarak da kullanıyor.
Bu ağa Türkiye’den Gaziantep, Hatay ve Afyonkarahisar dahil oldu bugüne kadar… Ancak bu sayının en az beşle çarpılması gerek; zira Türkiye’nin tarımsal ürünleri, farklı mutfak kültürleri, pişirme yöntemleri dikkate alınırsa, bu işten bile değil! Bunun yolu ise bu potansiyeli tanıtmak ve pazarlamaktan geçiyor.

Bursa potansiyelini keşfediyor

Bursa da son yıllarda bu alanda önemli bir atılımın içinde… Güney Marmara’nın Balıkesir ile birlikte en verimli tarım arazileri bu şehirde, aynı zamanda iklimsel özellikleri nedeniyle geniş bir ürün yelpazesine sahip. Dağlar, ovalar, deniz, göller ve ırmaklar, il sınırları içinde farklı mikro-klimalar oluşmasını, bu farklı iklimsel özellikler de tarımsal ürün çeşitliliğini sağlıyor. Karacabey’in ve Orhaneli’nin verimli tarım arazileri, şeftali, kestane, çeşit çeşit sebze ve meyve, lezzetli et ürünleri ve daha nicesi… Gıda sektörü oldukça gelişkin ve şehrin turizim sektöründeki deneyimi de uzun yıllara dayanıyor.

Her yıl gelişen ve yaygınlaşan bir festival hedefe ulaşabilir

Bursa Büyükşehir Belediyesi de bu alanda tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine son yıllarda hız veren yerel yönetimlerden… Kentin tescilli lezzetlerini dünyaya tanıtmak, markalaşmayı ulusal ve uluslararası düzeyde güçlendirmek, yerel üreticiyi, şefleri, zanaatkârları ve sanatçıları destekleyerek ekonomik değer yaratmak amacıyla gastronomi festivalleri düzenliyor. Bu yıl Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali, ‘Rota Yeniden Oluşturuluyor’ temasıyla 26-28 Eylül 2025 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu tip etkinliklerde gastronomi ve tarım alanlarından ulusal ve uluslararası uzmanların, ilgili sektör temsilcilerinin katılımı kadar şehrin halkının da katılımı önemli. Bu yılki festival, Bursalı ziyaretçilerin yanı sıra şehir dışından ve sınırlar ötesinden gelen 1 milyon konuğu ağırlamış. Yani katılım hedefine fazlasıyla ulaşmış.

Kadın kooperatifleri dernekleri baş rolde

Bu tip festivallerin başarılı olabilmesi için yapılan etkinliklerin hedefe odaklılığı ayrıca önemli. Üç gün süren Uluslararası 4. Bursa Gastronomi Festivali’nde; panel, söyleşi, sunum, özel oturum, ‘Coğrafi İşaretler Zirvesi’ gibi sektörel ve akademik etkinliklerin yanı sıra lezzet atölyeleri ve yarışmalar gibi birçok program da gerçekleştirildi. 145 konuk konuşmacı ve şefin katıldığı 100’e yakın etkinliğin içinde yarışma, gastro-söyleşi, tadım ve lezzet atölyeleri ve dört konserin de olduğu programlar yer aldı. Sekiz yabancı ülke standının bulunduğu Merinos Park’ta, 11’i gastronomi alanında olmak üzere, 40 sivil toplum örgütü katılım sağladı. Bu sivil toplum örgütlerinin çoğunluğunun kadın kooperatifleri ve dernekleri olması da dikkat çekici ve umut vericiydi. Mutfak Dostları Derneği ve Gastro-Der işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘Kadının Gücü: Mutfağın Değişen Dengeleri’ paneli gastro-turizmin gelişmesinde kadınların rolünü vurgulamasının yanı sıra ortak girişimlerin artmasına destek sunmak açısından özel öneme sahipti söz gelimi…

Yerel lezzet kültürünü yeniden keşfetmek için…

Festivalin kültürel etkinleri de her yıl biraz daha çeşitleniyor. ‘1. Bursa Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi’nin de düzenlendiği festivalde; ‘Rotam Bursa Lezzetleri Ulusal Fotoğraf Yarışması’, ‘Tescilden Tabağa Bursa Gastronomisi’ kitabının lansmanı ve iki de fotoğraf sergisi gerçekleştirildi.  Mutfak kültürünün mirasına sahip çıkmak açısından önemli girişimlerden biri de ‘Mutfak Mirasına Sahip Çık!’ projesi… Festival öncesinde İzmir, Antalya, Hatay ve Bursa’dan akademisyen ve gastronomi öğrencileri, bu proje kapsamında; köylerde kayıp reçetelerin peşine düştü ve unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri, proje kapsamında kayıt altına aldı. Kaybolmaya yüz tutmuş yemekler yeniden keşfedildi, envanter çalışması yapıldı. Bu çalışmanın sonuçları da festivalde paylaşıldı. Bu proje sayesinde, Bursa’nın zengin gastronomi mirası yerinde incelenerek kayıt altına alınmış oldu, unutulmaya yüz tutmuş mutfak pratiklerini gelecek kuşaklara aktarma imkânı doğdu. Bu çalışma kapsamında, hem Girit göçmen mutfağı hem de Tirilye’nin tarihsel mutfak kültürünün, alan araştırmaları aracılığıyla ayrıntılı biçimde ele alınması bu projenin çıktılarından sadece ikisi…

Festival programında o kadar ço etkinlik vardı ki, hepsini saymam mümkün değil. ‘Bursa Mutfağının Bilinmeyenleri’, ‘Sosyal Gastronomi: Sosyal Değişimde Gıdanın Üretim ve Sunum Boyutlarıyla Rolü’, ‘Gastronomi Kültürü, Sanat ve Zanaat’, ‘Gastronomi Kültürünün Yeme-İçme Sektöründeki Gelişmeye Etkileri’, ‘Yemek Kültürünün İletişimi: Gelenekselden Dijitale Geçiş’, ‘Gastronomi Diplomasisi: Sofradan Kültürel Markaya’, ‘Tarımda Kaynak Kullanımı; Su ve Toprak Sağlığı İçin Adımlar’, ‘Kooperatiflerden Kent Sofralarına: Kadın Emeğinin Gastronomideki Yeri’, ‘Gastronomi Turizmini Şekillendiren Kent Markaları’, ‘Balkanlardan Gelen Sıcak Mutfak Akımı’ ilk aklıma gelenler… Daha bir o kadarı vardı. Panel konularının seçiminin vizyona ve ana hedeflere uyumlu olduğunu söylemem gerek.

Sektörler arasında eşgüdüm sağlanırsa 

Festivaller, tanıtım ve pazarlama açısından büyük öneme sahip. Bir diğer önemil özellikleri ise her yıl yeni bir aşamaya ulaşması; bir tür arama konferansı özelliği taşıması. Söz konusu olan gastro-turizmse başta o şehrin, sonrasında çevresinin konuyla ilgili tüm bileşenlerini bir araya getirmesi, katılımcılık ve ortak akılla konuya ilişkin tüm aktörlerin sözünü söyleyip bütünsel bir vizyon oluşturarak harekete geçebilmesi hedefe ulaşmak için olmazsa olma adımlar. Yani başta tarım, gıda ve turizm sektörleri eşgüdüm içinde bu vizyonu hayata geçirirken, yerel yönetim, merkezi yönetim, iş dünyası, akademi ve medyanın desteğini almaları gerekiyor. Tabii bunlardan önce şehrin halkının bu etkinliğe sahip çıkması önemli ki, Bursa’da bu hedefe ulaşılmış görünüyor. Sonrası?.. Önce tarım ve gıda sektöründe kalite standartlarının sürdürülebilir kılınması, turizm sektörünün bu gelişmelere uyumlu yatırımlar yapabilmesi… Bu başarılabilirse zaten gerisi de gelir!

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.