Türkiyeli Ermeni gençlerle yaptığı söyleşi nedeniyle “Türkiye Cumhuriyeti devletini aşağılamak (TCK 301)” iddiasıyla yargılanan bianet editörü Tuğçe Yılmaz’ın davası İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Yılmaz, duruşmada yaptığı savunmada yalnızca mesleğini icra ettiği için yargılandığını vurguladı.
Çağlayan’daki duruşmada Yılmaz’ın müdafiliğini avukat Deniz Yazgan, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) avukatı Batıkan Erkoç ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatı Elif Ergin üstlendi.
Duruşmaya, yakınları, gazeteciler, sivil toplum ve ifade özgürlüğü kuruluşu temsilcileri katıldı. Halk sağlığı profesörü Onur Hamzaoğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret de duruşmayı izleyenler arasındaydı.
Hakim, tek sıradan oluşan izleyici koltuğuna oturamayan ve ayakta kalan kalabalığı, salonun küçük ve havalandırmasının yetersiz olması gerekçesiyle dışarı çıkarttı. Daha sonra kimlik tespitiyle duruşma başladı.
‘Yargılanmak istenen mesleğimdir’
Yılmaz, “Bugün burada olmamın nedeni, bir gazeteci olarak yasalarla korunan ifade özgürlüğümü kullandıktan sonra CİMER’e ihbar edilmiş olmamdır” dedi.
“Ermeni Soykırımı” gibi yıllardır görüş ayrılıklarının olduğu bir konu nedeniyle; muhtemelen toplumun tüm kesimlerinin bir arada yaşamasından rahatsız olan ve ırkçı eğilimleri bulunan biri tarafından ihbar edildiğini söyleyen Yılmaz, hakkında dava açılması için gerekli yasal sürenin aşıldığını belirterek gözaltına alınışını anlattı:
“Evime giderken, polisler tarafından durduruldum ve bir gecemi ‘kaçma’ şüphesiyle gözaltında geçirdim. Üstelik sonrasında da, bir suçlu gibi yüz tarama sistemiyle takip edildiğimi öğrendim. Bu, olsa olsa kötü senaryolu polisiye bir dizide yaşanabilirdi.
Bugün ülkede barış tartışmalarının sürdüğü bir dönemde, yalnızca yaptığım bir haber nedeniyle yargılanıyor olmam mesleğimiz açısından açık bir gözdağı niteliği taşıyor. Üstelik bu barış sürecinin bir ayağının da Ermenistan’la sürdüğünü hatırlatmam gerekiyor. Yıllar sonra Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Cumhurbaşkanı’nın davetiyle Türkiye’ye geldi ve şu an sınır kapılarının açılması, iki ülke arasında ticaretin başlaması öngörülüyor.
Bu yüzden de ısrarla belirtmek istiyorum ki burada yargılanmak istenen, 2015 yılından beri her gün aynı heyecan ve merakla sürdürdüğüm mesleğimdir. Sadece mesleğini daha iyi icra etmeye çalışan biri olarak, bu kadar tartışmalı ve muğlak bir maddeden yargılanmamın hiçbir hukuki temeli olmadığını düşünüyorum.
Üzerime atılı suçta belirtildiği gibi, ben kimseyi aşağılamadım; aksine, bugüne dek her zaman bu toplumda kendini aşağılanmış hissedenlere kulak verdim.”
Yılmaz konuşmasını kendisi gibi TCK 301’den yargılanan ve hemen ardından öldürülen Hrant Dink’i anarak bitirdi. Beraatını istedi.
‘301 nedeniyle bu ülkede büyük bedeller ödendi’
Yılmaz’ın avukatı Deniz Yazgan ise CİMER örneğiyle savunmanlığına başladı.
“Komşum, eşine şiddet uygulasa ve ben ismimi gizleyerek CİMER’e başvursam, CİMER bana ‘Bu Cumhuriyet Başsavcılığının konusudur. Savcılığa başvurunuz’ diye yanıt verecek.” diyen Yazgan şöyle devam etti:
“Bir erkeğin şiddetini önlemek için CİMER’e başvuramıyorum ama binlerce beraat kararıyla, AYM ve AİHM’den ihlal kararıyla suç teşkil etmediği, yargılamaya konu olması halinde ifade özgürlüğünü ihlal ettiği açık olan ‘soykırım’ kavramı için, Basın Kanunundaki süreler delinerek soruşturma açılabiliyor, dava açılabiliyor. Bu başlı başına kamunun bekçiliğini üstlenmiş gazeteciler için caydırıcı bir yargı tacizidir.
Bu kararları Cumhuriyet savcıları da biliyor elbette. Tutuklama yasağı olduğunu, iddianame düzenledikten iki gün sonra ifade alınamayacağını elbette biliyorlar.
Anayasanın 2. maddesi açık. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Bu hukuksuzluk silsilesinin kabul edilemeyeceği bir anayasal düzenden söz ediyoruz. 301 nedeniyle bu ülkede büyük bedeller ödendi. Dink v. Türkiye kararı, bu kavramın tarihsel niteliğini ortaya koyan Akçam v. Türkiye kararı ve onlarca kesinleşmiş varken bu yargılama sona ermelidir. Bu bedellere yenilerinin eklenmesini istemiyoruz.”
Yazgan, Yılmaz’ın derhal beraatını istedi.
‘CİMER şikayeti davaya konu edilemez’
Avukat Batıkan Erkoç da Yılmaz’a yasal süre içinde dava açılmadığını söyleyerek, savcının davayı açmak için esas aldığı sürenin Emniyet’ten gelen fezleke tarihi olduğunu anlattı.
“Bunun ciddiyete bağdaşır bir tarafı yok” diyen Erkoç, CİMER’e yapılan şikayetin hukuken bir geçerliliği olmadığını ifade etti.
Soruşturmaların ihbar, şikayet ve re’sen başlatılabileceğini söyleyen Erkoç, “Burada bir dilekçeyle açılan soruşturma söz konusu. Ancak CMK gereğince bu şikayet olarak kabul edilemez. Kimlik bilgileri gizli dilekçe olamaz. Dilekçenin nasıl olacağı bellidir. Dilekçede isminiz yazar, soy isminiz yazar, talebiniz yazar, adresiniz yazar.” dedi.
Mahkemeden kovuşturma şartı bulunmadan ve esas hakkında mütalaa alınmadan karar vermesini istedi.
2026’ya erteledi
Hakim ise bu talebe uymadan iddia makamından esas hakkında mütalaa vermesini istedi. Savcı da mütalaasını hazırlamak için süre talebinde bulundu. Mahkeme talebi kabul etti. Bir sonraki duruşma 21 Nisan 2026, saat 14.30’da. (bianet)



