Gazze’ye doğru yola çıkan Sumud filosu, dört farklı ülkeden kalkan teknelerin birleşmesiyle ilerliyor. Barselona’dan denize açılan tekneler, Tunus’tan hareket eden teknelerle uluslararası sularda buluşacak. Daha sonra İtalya ve Yunanistan’dan da teknelerin katılacağı filonun Gazze’ye ulaşmasının bugünden itibaren en az 10 gün sürmesi bekleniyor.
Katılımcılardan insan hakları aktivisti Yasemin Acar, İsrail’in daha önce engellediği yardım gemilerinde de yer almış bir isim. Yasemin Acar, geçmiş yolculukları, Sumud filosuna ilişkin deneyim ve düşüncelerini ANKA Haber Ajansı’yla paylaştı. Acar, filoya katılmaya nasıl karar verdiği ve nasıl bir etki yaratmayı umduğuna ilşkin bir soruya şöyle yanıt verdi:
‘Mayıs ayında gemimizi bombaladı, tüm ülkeler buna sessiz kaldı’
”Daha önce de Özgürlük Filosu ile ablukayı kırmayı denemiştik. 2024’ün mayıs ayında İstanbul’da gemilerimiz tutuldu, 5 bin 500 tonluk insani yardım götürülemedi. Aynı yıl ağustosta Handala ile tekrar denedik ama yine gidemedik. Ülkeler büyük baskı uyguluyor. Çünkü İsrail ile çalışıyorlar. Sonra Mayıs 2025’te Vicdan gemisiyle çıktık. Malta kıyılarında İsrail iki kez bombaladı. Drone’larla gemimizin ön tarafını vurup kullanılamaz hale getirdiler.
Ertesi gün Madleen gemimiz olduğu için yeniden karar verdik ve ‘İster bombalasınlar, ister tehdit etsinler, biz bu yola çıkacağız’ dedik. Haziranda Madleen gemisiyle Gazze’ye doğru ilerledik ama uluslararası sularda, kıyıya 100 deniz mili kala İsrail bize saldırdı. Teknemize el koydular, bizi zorla İsrail’e götürüp hapse attılar. Bu tamamen bir kaçırma olayıydı ve uluslararası hukuka aykırıydı. Ama İsrail ne hukuka ne insanlığa saygı gösteriyor.
Ben Almanya’da yaşıyorum. Almanya, Fransa, Brezilya ve diğer ülkeler sessiz kaldılar. Malta ise bilerek İsrail’e hava sahasına giriş izni verdi. Vicdan gemisinde 16 kişi vardı, onları hiçe sayarak bombaladılar. Bizi öldürmemelerinin tek nedeni medyanın güçlü ilgisiydi. Dünya konuşuyordu. Yine de bizi hapse attılar. Hapisten çıkar çıkmaz Almanya’ya döndüm ve ertesi gün Sumud Flotillası’nı hazırlamaya başladık.
Bu flotillada dört inisiyatif var: Freedom Flotilla, Smooth Convoy (Tunus’tan), March to Gaza ve Malezya’daki Nusantara. Hep birlikte gemileri hazırladık, bu sefer çok daha fazla gemimiz ve insani yardımımız var. İnşallah çok yakında Gazze’ye ulaşacağız.”
‘Kendi halkını düşünmeyen bir devlet Filistin halkını nasıl düşünebilir?’
“Almanya’da doğup büyüten Türkiyeli bir Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Acar, Türkiye’nin Filistin konusundaki tavrının diğer ülkelerden farklılaşmadığını ifade ederek, ”Türkiye’nin Filistin’e olan tavrı devlet ile halk arasında farklılık gösteriyor. Devletler genelde insanı düşünmüyor; kendi halkını düşünmeyen bir devlet Filistin’i nasıl düşünebilir? Bu sadece Türkiye için değil, tüm Arap ve Batı ülkeleri için geçerli. Savaş halindeyiz. İsrail’e akan petrol dursa, bağlar kopsa keşke… Ama son iki yılda böyle bir şey görmedik. Türkiye halkı ise çoğunlukla Filistin’in arkasında duruyor, bu çok güzel. Bu filoda da Türkiye’den katılan arkadaşlarımız var. Ama aslında her devletin yapması gerekeni yapmasını bekliyoruz” dedi.
‘Dünyanın her yerinde yaşanan haksızlıklara da ses olmalıyız’
Madleen’in seyri sırasında, Gazze’ye ulaşmaya çalışırken denizin ortasında Sudanlılarla karşılaştıklarını anlatan Acar, şöyle devam etti:
“Kocaman denizin ortasında tek başlarına, aç ve susuz kalmışlardı. Kimse onlara yardım etmemişti. Yolda bize bir çağrı geldi, küçük bir bot üzerinde Sudanlı gençler olduğu söylendi. Hiç düşünmeden geri döndük. Acaba benzinimiz yeter mi, sabotaj olabilir mi diye düşünmedik bile. Sadece yardım eli uzatmak istedik. O manzara çok kötüydü. Eğer gitmeseydik büyük ihtimalle öleceklerdi. Çünkü bu denizlerde her gün insanlar ölüyor ve kimse görmüyor. Onlar sadece yaşamak istiyorlardı. Her insanın yaşamaya hakkı var ama kendi ülkeleri Batı tarafından sömürülen bu gençler Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken denizde boğuluyor.
Bu bana şunu gösterdi: Biz Gazze’ye ulaşmaya çalışırken aslında dünyanın her yerinde yaşanan haksızlıklara da ses olmalıyız. Bu denizlerde kaç kişi öldü, kimse bilmiyor. Yardım edilebilir ama edilmiyor. Üstelik Frontex gibi, devletler tarafından finanse edilen bir şirket bu insanları ölüme terk ediyor. Madleen gemisi bu gerçekleri gösterdi. Biz ise susturulmaya çalışıldık; şiddete uğradık, hapishaneye atıldık. Ama Filistin halkına söz verdik; geleceğiz, susmayacağız ve bu ablukayı kıracağız.
Şimdi Sumud filosuyla çok daha güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz. Bu yolculukla dünyaya bir kez daha sesleneceğiz; Filistinlilerin kanı herkesin ellerindedir. Arap ülkeleri de Türkiye de Batı ülkeleri de kardeşlerimizi yalnız bıraktı. Bunu unutmayacağız ve affetmeyeceğiz.
Çocuklar açlıktan ölüyorsa bu hepimizin sorumluluğu. Bu insani bir görev. Ne solcusu ne Alevisi ne Sünnisi ne Kürdü ne Türkü… Bu insanlık meselesi. Arap ülkeleri ve Türkiye bu konuda sessiz kalıyor, bu doğru değil. İnsanlık seçici olamaz. Irkı, dili, inancı ne olursa olsun herkes barış içinde yaşamayı hak ediyor.”
‘Bu yolu biz devletler görevini yapmadığı için üstleniyoruz’
“Herkesin ayağa kalkmasını diliyorum. Eğer bu filoya bir şey olursa, bizimle birlikte ahımızı almış olacaklar. Çünkü bu yolu biz devletler görevini yapmadığı için normal insanlar olarak üstleniyoruz. Benim de annem, babam, kardeşim, nişanlım var. Ama bu yol için her şeyi göze aldım. Bunu düşünsünler: Neden biz yapıyoruz da devletler yapmıyor? Neden biz kendimizi tehlikeye atıyoruz? Bugün Filistinlilere bunu yapanlar, yarın bize de yapacak. O yüzden insanlar devletlerine başkaldırmalı. Çünkü devleti biz seçiyoruz. Devletsiz halk olmaz, halksız devlet olmaz. Hepimiz el ele verip çocukların özgür ve barış içinde yaşayabileceği bir dünya kurmalıyız.
Diğer yandan bugün Suriye’de yaşananlar normal mi? Arap ülkeleri ve Türkiye bunun karşısında susuyor. Bu doğru değil. Bugün El Cezire Filistin hakkında konuşurken, kendileri (Körfez ülkeleri) Yemen halkına neler yapıyor? Madem doğruyu konuşacaksak, bütün doğruları konuşalım. Madem haksızlığa karşı ayağa kalkacaksak, tüm haksızlıklar karşısında ayağa kalkalım. Seçici olmayalım. Çünkü insanlık seçici olamaz. İnsan insandır. Irkı, dili, inancı fark etmez. Hepimiz Allah tarafından yaratıldık ve barış içinde yaşamayı hak ediyoruz. Bu yolculuk, sadece Gazze için değil, bütün dünya için çok önemli bir mesaj taşıyor.’’ (ANKA)