Kürt meselesinin çözümüne dair 1 Ekim’de başlayan süreç, PKK’nin gerçekleştirdiği kongre sonucunda aldığı kararlarla ileri bir aşamaya taşındı. Toplanan kongre sonucunda PKK’nin örgütsel yapısını feshetmesi ve silah bırakma kararı alması, gözleri atılacak diğer adımlar konusunda iktidara çevirdi.
Gelecek Partisi Diyarbakır İl Başkanı Av. Aydın Altaç, PKK’nin silah bırakma kararı ve süreç içerisinde yapılması gerekenleri İlke Tv’ye değerlendirdi.
Türkiye’nin en temel meselesinin Kürt sorunu olduğunu dile getiren Av. Altaç, meselenin çözümüne dair başlayan sürecin PKK’nin aldığı kararlarla somutlaşmaya başladığını ifade etti.
‘Hızlı bir şekilde bu sürecin tamamlanması gerekiyor’
Altaç, “Silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshetmesi ile birlikte bundan sonraki sürecin aksamaması, akamete uğramaması, yasal ve anayasal zeminde yapılması gereken iş ve işlemlerin öncelikli olanlarının tespit edilerek hızlı bir şekilde bu sürecin tamamlanması gerekiyor. Sürecin tamamlanması ile birlikte Türkiye’de hem demokrasi anlamında hem özgürlükler anlamında hem de temel haklar anlamında yapılması gereken çalışmaların da eşgüdümlü yürümesi gerekiyor. Bu anlamda biz parti olarak süreci önemsiyoruz, destekliyoruz. Ancak şeffaf, anlaşılabilir ve ikna edici yürümesi gerektiğini de not ediyoruz” dedi.
Devam eden sürecin artıları ve eksiklikleri üzerinde de duran Altaç, DEM Parti ve İmralı Heyeti ile yaptıkları görüşmelerden sürecin bir plan çerçevesinde yürütülmeye çalışıldığı izleniminde olduklarını belirtti. Bunu önemsemekle birlikte, farklı toplumsal kesimlerin sürece dair tepkilerin minimum düzeye indirilmesi gerektiğini vurguladı.
‘Hükümet tereddüde düşmeden adımlar atmalı’
Altaç, bu konuda “Hükümetin bunu iyi düşünmesi gerekiyor. Çünkü tepkilerin artması, ileride bazı tereddütlerin de gelişmesine neden olabilir. O anlamda Hükümetin hiçbir şekilde tereddüde düşmeden çok hızlı ve sağlam bir şekilde bu işi yürütmesi, adımlar atması gerekiyor. İkna edici ve anlaşılabilir bir şekilde anlatılması gerekiyor sürecin. Çünkü bu mesele sıradan bir mesele değil. Bu konu, siyaset üstü bir sorun ve meseledir” ifadelerini kullandı.
‘Korkarak bu meseleyi çözemezsiniz’
Sürecin akamete uğramaması ve Türkiye’nin bir an önce rahatlığa kavuşması için bu noktadan sonra kimi adımların atılmasına ihtiyaç olduğunun da altını çizen Altaç, bu konuda şunları söyledi:
“Bu meseleden korkarak bu meseleyi çözemezsiniz. Bu hem hükümet açısından, hem de sürecin diğer tarafları olan PKK ve Öcalan açısından öyle. Korkmanın, çekinmenin, oy kaygısına düşmenin anlamı yok. Yasal ve anayasal zeminde yapılması gerekenler için tereddüde düşmenin anlamı yok. Acil olarak hem Kürtlerin sürece olan desteğinin artması hem de Türkiye’de bir toplumsal barışın, barış zemininin oluşması için hiç korkmadan çekinmeden anadilde eğitimden tutun vatandaşlık tanımına kadar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve özellikle adalet sistemi içerisinde, şu an gündemde de olan bir husus olarak cezaların infazı ile ilgili, işte 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın düzeltilmesi gereken maddeleri var. Hiç korkuya, paniğe kapılmadan bu hususlarda adım atılması gerekiyor.”
Altaç, bunların yapılabilmesi için taraflara düşen sorumluluklar bulunduğunu da kaydetti. Altaç, “Tabii burada hükümete, devlete düşen görevler bunlar. PKK’nin de bu sürece bağlı kalması gerekiyor. Bir daha silahın Kürt meselesinde, Kürt sorununda bir argüman olarak kullanılması doğru değil. Yani bu sürecin de arkasında durmaları gerekiyor. Çünkü bu süreci Kürtler ister, Türkler ister ama yanı başımızda, yakın çevremizde bunu istemeyecek kesimler de var, olacaktır da. Dolayısıyla bunlara da hazırlıklı olmak gerek. Onun için de yasal ve anayasal zeminde yapılması gerekenleri çekinmeden, korkmadan yapmak gerekiyor” diye konuştu.
‘Çözüm için en doğru adres; Meclis’
Atılacak adımların adresi olarak ise, Meclis’i işaret eden Altaç, meselenin bu zeminde ele alınmasının önemini şu sözlerle ifade etti: “Çünkü Meclis, yani 600 tane milletvekili Türkiye’deki 85 milyon vatandaşın temsilcileri ve bu temsilcilerin, vekillerin işin içinde olması, genel anlamda toplumsal bir mutabakat zemini de hazırlar.
Eğer sadece DEM ya da işte İmralı heyeti ve hükümet arasında yürüyecekse, ileride farklı toplumsal kesimlerden, farklı partilerden tepkilerin gelme ihtimali var. Ama bu mesele ile ilgili yapılması gereken çalışmalar Meclis’te tartışma konusu olduğunda, lehte ya da aleyhte hiç fark etmiyor. Herkes kendi düşüncesini, fikrini dile getirmiş olacak ve neticede Meclis’ten geçen her madde, her düzenleme, her değişiklik lehte de olsanız, aleyhte de olsanız artık üzerinde tartışma ya da farklı yönleri çekme ihtimaliniz kalmıyor. Bunu önlemek için, yani farklı toplumsal kesimlerin farklı aktiviteler ya da farklı eylemler geliştirmemesi için de Meclis en doğru adrestir, en doğru zemindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ismi üzerinde toplumun tamamını temsil ediyor.”
Türkiye’nin 50 yıldır bu meseleden çok çektiğini, çok kan kaybettiğinin altını çizen Altaç, son olarak şunları ekledi: “Hepimiz Kürtler, Türkler herkes kaybetti ama artık bir 50 yılın kaybına tahammülümüz olamaz. En kötü barış bile savaştan daha iyidir.”