Ortadoğu, birbiriyle iç içe geçmiş sorunların pençesinde kıvranmaya devam ediyor. Türkiye’nin Suriye’de hâkimiyet kurma hayali, tıpkı İsrail’in bölgedeki tartışmasız gücü gibi, gerçekliğe toslayan bir hayal olmaktan öteye gidemiyor. İsrail, fiziksel güç dengeleri ve uluslararası ilişkilerin de desteğiyle Şam üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye devam ediyor. Bu gerçeklik, Ankara’nın hayallerini boşa çıkarıyor. Türkiye, İsrail’in teknolojik üstünlüğü karşısında hava sahasını bile koruyacak durumda değilken, yeni Osmanlıcı bir yayılmacılık peşinde koşmak imkânsızı zorlamak anlamına geliyor.
Hayalperest diplomasi ve acı gerçekler
Türkiye’nin Ortadoğu politikası, ne yazık ki gerçeklikten kopuk bir hayalperestlik içinde şekilleniyor. Ankara, Suriye üzerinden İsrail’in mevzilerini geri almaya çalışırken, bölgedeki müttefik olarak gördüğü Arap rejimlerinin bile İsrail’le İbrahimî Anlaşmalar imzalamış olduğunu göz ardı ediyor. Bu rejimler, anlaşmaları ihlal etmeyi akıllarından bile geçirmiyor. Üstelik Türkiye, uluslararası arenada gözünü Trump’a dikmişken, Trump’ın İsrail’in güvenliğini her şeyin üstünde tutan bir politik duruş sergilediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Tüm bu koşullar altında, “yeni Osmanlıcı yayılma” söylemleri ve Devlet Bahçeli’nin “kutsal miras” iddiaları, bizi sonu gelmez bir savaşın içine sürüklemekten başka bir işe yaramıyor. Bu savaşı kazanma şansımız kesinlikle yok.
Kayıp fırsatlar ve çözüme giden yol
Oysa tam da bu noktada, önümüzde olağanüstü büyük bir fırsat duruyor. Ortadoğu’daki süreçlerin çözümü, Suriye’de Kürtlerin sorunlarını çözmek ve bu ülkenin barış içinde yeniden inşası için adımlar atmaktan geçiyor. Türkiye, ezberlerinden ve Osmanlıcı hayallerinden kurtularak bu gerçeği görmeli. Suriye’de artık ne Esad’ın ulus devleti ne de HTŞ gibi dinci grupların devleti olarak yürüyemez. Çözüm, federasyona yakın, halkların ve kimliklerin kendi kendilerini yönetebildiği, çoğulcu ve laik bir Suriye’yi desteklemekten geçiyor.
Bu yaklaşım, sadece Kürtlerin değil, Dürzilerin, Arap Alevilerinin ve laik Sünni Arapların da güvende olmasını sağlayacaktır. Türkiye, gücünü Suriye rejimine karşı laflar ederek değil, Suriye’nin ayaklarının yere sağlam basmasını sağlayacak bir sağduyu göstererek kazanabilir.
Ekonomik çıkmaz
Türkiye’nin mevcut ekonomik krizi, Suriye’deki fırsatı değerlendirememesinin bir yansımasıdır. Mehmet Şimşek’in programı, Suriye’nin yeniden inşasından elde edilecek potansiyel ticari gelirler olmadan başarıya ulaşamaz. Türkiye, Suriye’ye yatırım yaparak kendi ekonomik krizini aşma potansiyeline sahipken, sırf “Kürt anasını görmesin” diye bu fırsatı feda ediyor. Suriye’de çözüm üretmeden Türkiye’deki Kürt sorunu çözülemez. Kürt sorunu çözülmeden de Türkiye’de demokrasi ve ekonomik krizden çıkış mümkün olmaz. Bu sorunlar birbirine doğrudan bağlıdır.
İsrail’i durdurmanın yolu
Eğer gerçekten İsrail’in yayılmacı politikalarına ve Filistin halkına uyguladığı vahşete karşı durmak istiyorsak, savaşla ve efelenmeyle değil, yumuşak güç olarak hareket edilmelidir. İsrail’e karşı dengeleyici bir güç olmanın yolu, bugün Suriye’nin istikrarından, Suriye’nin istikrarı için Kürt sorununun çözümünden geçiyor. İç cephemizi demokrasiyle ve barışla güçlendirmeli, Kürtlerin ana dillerini ve kendi kendini yönetme haklarını Türklerin haklarıyla eşitlemeliyiz.
Bu adımlar atıldığında, Netanyahu gibi liderler iktidarda kalma avantajlarını yitirecek, İsrail bizimle demokratik bir zeminde müzakere etmek zorunda kalacaktır. Ortadoğu’da çoğulcu, güvenli ve barışçıl bir zemin oluşacak, Filistin halkı nefes alacak ve Kürtler de kendilerini var edebilecektir. Ne yazık ki, bugün Türkiye’de egemen olan siyaset, körlemesine bir gidişat sergileyerek tarihten yanlış dersler çıkarıyor ve sadece silah, fetih gibi kavramlar üzerinden bir dil kullanıyor. Bu durum, Türkiye’nin geleceğini ve hepimizin ortak kaderini tehlikeye atıyor. Bu durumda sadece Kürtler, Aleviler kaybetmiyor. Türkçü ırkçı söylemlerde çözüm arayan insanlar da çok şey kaybediyor. Hep birlikte dibe çekiliyoruz ve dibe çekildiğimiz bir noktada kim hangi cümleyi söylerse söylesin bu işten kazanacak İsrail olacaktır. Bu gidişatın sonunda kazanan, yayılmacı Siyonizm olacak, Ortadoğu sürekli savaşlara mahkum kalacak ve bizler maalesef çok daha kötü bir geleceğe doğru sürükleneceğiz.