Cezaevindeki tutuklu kızına ve kızının koğuş arkadaşına para gönderdiği için “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilen Hatice Yıldız (76), cezasının onanması üzerine 23 Mart 2024’te tutuklandı.
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülen Hatice Yıldız’ın, demans, yüksek tansiyon, kemik erimesi, bel fıtığı, omurga eğriliği, mide rahatsızlığı ve görme bozukluğu gibi çeşitli hastalıkları bulunuyor. Cezaevinde sık sık rahatsızlanan Hatice Yıldız’a Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından “cezaevinde kalabilir” raporu verildi.
Hatice Yıldız’ın oğlu Ferhat Yıldız, annesinin sağlık sorunlarının giderek kötüleştiğini belirterek, “Annemin mevcut hastalıkları dışında göz problemi var. Cezaevinde hastaneye götürülmüştü, yakın zamanda acil ameliyat olması gerektiğini söylemişlerdi. Şu an cezaevinden olduğundan dolayı ameliyat olamıyor bekliyor” dedi.
Cezaevinde annesinin sağlık durumunun kötüleştiğini ve sürekli hastaneye kaldırıldığını ifade eden Yıldız, “Sürekli tansiyonu yükseliyor ve cezaevindeki arkadaşları onu, üst katta yatırmıyorlar. Merdivenlerden inip çıkarken birkaç kez baygınlık geçirmişti. Ondan dolayı alt kattaki odada arkadaşları nezaretinde kalıyor. Daha önce biz zaten Adli Tıp’a başvurmuştuk annemin sağlık sorunlarından dolayı. ATK, diğer tutuklulara verdiği gibi anneme de cezaevinde kalabilir raporu verdi. 2’nci kez ATK’ye başvurduk. Şu an raporlar toplanılıyor. Umarım kısa sürede tahliye olur” ifadelerini kullandı.
Hasta tutuklular tahliye edilsin
Yıldız, Abdullah Öcalan’ın başlattığı sürece dikkat çekerek, “Toplumsal barışın, uzlaşının Türkiye’deki bütün halklara kazandıracağı umudunu taşıyoruz. Bu süreçle birlikte öncelikle hasta tutukluların bırakılması gerekiyor. Birçok tutuklu var, günlük yaşamını bile idame ettiremiyor, kendi yemeğini yiyemiyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Öncelikle bu arkadaşların bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor. Madem ki bu süreç başladı, öncelikle hasta tutukluların ve yaşlı tutukluların bırakılması gerekir” diye konuştu.
Cezaevlerinde en az 335’i ağır bin 412 hasta tutuklu var
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son güncel raporuna göre, cezaevlerinde en az 335’i ağır, bin 412 hasta tutuklu bulunuyor.
Akdeniz Bölgesi’ndeki Antalya, Burdur ve Mersin cezaevlerindeki hasta tutuklu sayısının 80 olduğu öğrenildi.
Manavgat S Tipi’nde 18 hasta tutuklu
Manavgat S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan hasta tutukluların isimleri şöyle:
“Neslihan Çetin, Dilan Yörüklü, Laleş Çeliker, Tuba Sert, Leyla Atabey, Hatice Çakmak, Yusuf Şahin, Nimet Kuşlu, Ekrem Muhammed Hamudi, İbrahim Ertaş, Nesip Tarım, İsmail Çabuk, Mehmet Mahsum Kahraman, Ömer Urum, Mahmut Kaygun, Ramazan Sayan, Çetin Sağır, Erhan Arslan.”
İHD’nin bilgilerine göre, Neslihan Çetin, uzun yıllar zehirli guatr tedavisi gördükten sonra 2021 yılında tiroid bezleri alındı ve ömür boyu hormon ilacı kullanmak zorunda bırakıldı. İlaçların verilmemesi nedeniyle sağlık durumu ağırlaştı. Aynı cezaevinde tutulan Laleş Çeliker’in kalbinde sıvı toplanması tespit edildi. Bel fıtığı, safra kesesi iltihabı ve egzama hastalığı bulunan Laleş Çeliker’in düzenli tedaviye erişemediği belirtildi. Kürt sanatçı Axîn Biro (İbrahim Ertaş), prostat ve şeker hastası, Nesip Tarım Hepatit B, üst solunum yolu enfeksiyonu, akciğer iltihaplanması, gastrit ve ülser hastası, Mahmut Kaygun’un ise tüm dişleri çekilmiş durumda ve damağındaki enfeksiyon nedeniyle görme kaybı riski taşıyor.
Antalya Yüksek Güvenlik Cezaevinde 18 hasta tutuklu
Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde (YGC) tutulan hasta tutukların isimleri şöyle:
“Zeki Elçi, Nusret Saltan, Mehmet Ayaz, Mervan Demirtaş, Mehmet Emin Töre, Ekrem Altay, Mehmet Sait Alptekin, Emrah Abi, Vedat Aydın, Emrah Nebioğlu, Vedat Bazar, Mehmet Resul Öztuğ, Abdullah Güven, Ahmet Kolakan, Kemal Demirbaş, Birdal Dere, Ebedin Abi, Faysal Encü.”
Nusret Saltan kronik astım hastası. Anjiyo olan Mehmet Ayaz, kronik kalp hastası. Kalp kapakçıkları değiştirilen Emrah Abi, mitral darlığı ve yetersizliği hastası ve ömür boyu kalp ve damar sisteminde pıhtılaşmaya karşı ilaç kullanmak zorunda. Aynı cezaevindeki Emrah Nebioğlu’nun sol tarafı felçli. Böbrek yetmezliği ve yüksek tansiyon hastası ve yüzde 94’ün üzerinde engelli. Ahmet Kolakan, kalp ameliyatı olmayı bekliyor. Kalbi delik olan Birdal Dere, akciğer damarlarında daralma ve kalp kapağı yetmezliği yaşıyor. Ebedin Abi, şeker ve kalp hastası.
Antalya S Tipi’nde 17 hasta tutuklu
Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan bazı hasta tutukluların isimleri şöyle: “Abdulhalim Özdemir, Burhan Barut, Burhan Güneş, Devrim Ayık, Eshet Dalkılıç, Eyüp Kılıç, Hasan Kater, Mehmet Nimet Yılmaz, Mehmet Zahit Şahin, Murat Türk, Orhan Şahin, Ömer Deniz, Ramazan Aksu, Recep Polatlı, Resul Ertaş, Seyithan Karahan, Uğur Boztaş.” Bu tutuklulardan Mehmet Zahit Şahin ileri derecede bel fıtığı, bronşit ve astım hastası, Resul Ertaş ise kronik kalp yetmezliğiyle mücadele ediyor.
Burdur ve Mersin’de 27 hasta tutuklu
Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan hasta tutuklular şöyle: “Behruz Şucayi, Yılmaz Yüksel, Şiyar Fırat, Orhan Kara, Mahmut Aslan, Rıdvan Çelik, Süleyman Altun, Mahir Binici, Naif Özkılıç, Abdullah Ateş, Abdülaziz Yılmaz, Tarık Alıcı, Hamdusena Ada, Ozan Bektaş, Mehmet Yıldırım, Erhan Kaya, Abdullah Hönül, Habil Emen, Ahmet Oğuz, Ömer Çelik, İsa İpekli, Mehmet Hüseyin Maral.”
Tarsus Kampüs Cezaevi’nde tutulan S.E.Ç. adlı tutuklu, ileri derece tansiyon hastası ve yüzde 50 görme engelli. F.G., sindirim ve akciğer hastalıklarıyla mücadele ederken, A.A. astım, yüksek tansiyon, mide ve kalp hastası. Aynı cezaevinde tutulan Ş.K.’nin KOAH, K.E.’nin ise yüksek tansiyon hastası olduğu belirtildi.
‘Tedavinin önündeki engellerin kaldırılması gerekir’
İHD Mersin Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü avukat Muammer Derince, tahliyelere ilişkin hukuki mekanizmaların işlevsizleştirildiğini söyledi. Hastane raporlarına rağmen tahliyelerin gerçekleşmemesinin başlıca sorumluluğun Adli Tıp Kurumu (ATK), İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) ile Cumhurbaşkanlığı’nda olduğunu belirten Derince, siyasi nedenlerle tahliyelerin engellenmesini “fiili idam” olarak nitelendirdi.
Sağlık sistemindeki eksikliklerin durumu daha da ağırlaştırdığının altını çizen Derince, sorumluluk çağrısında bulunarak, ekledi: “Cezaevlerinde yaşanan kapasite sorunları ve sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler de bu sorunun sebepleri arasında gösterilmektedir. Tutuklunun hastaneye gittiğinde yaptığı tahlillere erişimin önündeki engellerin kaldırılması gerekir, aile bireyleri ya da vasisinin bu bilgilere e-devlet üzerinden erişebilmesi gerekir. Hasta tutukluların yerel hastanelerin verdiği ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarının da dikkate alınarak salıverilmesi gerekmektedir. Hasta tutuklular İdare ve Gözlem Kurulu’nun infaz erteleme kararlarından bağışık tutulmalıdır.”
‘Sağlığa erişim hakkı ortadan kalktı’
Sağlığa erişim hakkının fiilen ortadan kaldırıldığını ve bu durumun ağır sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Derince, cezaevlerindeki uygulamaların hasta tutukluların yaşamını tehdit eden bir hale geldiğini söyledi. Derince, şöyle devam etti:
“Her cezaevi kampüsü önünde 24 saat ambulans bulunmalı, hasta mahpusların ani kalp krizi ya da organ yetmezliği gibi hastalıklarda bir an önce en yakın hastaneye ulaştırılmaları sağlanmalı. Hasta mahpus hapishanede hiçbir zaman tek kalmamalı, kendisine yardımcı olacak arkadaşlarıyla aynı koğuşta kalmalıdır. Hasta mahpuslar güneş ve havalandırmadan, sağlık ve beslenme olanaklarından şartsız yararlandırılmalı, ilaçları temin edilmelidir. Kelepçeli muayene olmamalı, muayene yapan doktorun ötekileştirici tavrı olmamalıdır. Hasta mahpus ameliyat sonrası revire ya da müşahede koğuşuna götürüldüğü zaman kelepçe vurulmamalı ve uygun koşullar yaratılarak hasta tutsağın yakını yanında bulundurulmalıdır. Kadın tutuklular muayene edilirken içeride jandarma ya da gardiyan bulunmamalıdır. Bütün hasta tutuklular hastanelerin ‘cezaevinde tek başına kalamaz’ raporu verildiği an derhal tahliye edilmelidir. Sivil toplum kuruluşları ve toplumun genelinin, hasta tutukluların durumuna daha fazla dikkat çekmesi ve bu konuda farkındalık yaratması önemlidir. Toplumun bu çağrılara destek vermesi, hasta tutukluların yaşam haklarının korunması açısından hayati önem taşımaktadır.” (MA)