BBC Dünya Servisi’nin derlediği verilere göre TSK, Ekim 2019 ile Ocak 2024 arasında Kuzey ve Doğu Suriye’deki petrol sahaları, gaz tesisleri ve elektrik santrallerine 100’ün üzerinde hava harekatı düzenledi.
TSK’nın hava harekatları, yıllardır süren iç savaş ve iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği aşırı kuraklıkla mücadele eden bölgede yaşayanların yaşamını daha da zorlaştırdı.
Suriye’nin kuzeydoğusunda, su kaynakları zaten kısıtlıydı. Ancak Türkiye’nin geçtiğimiz yıl ekim ayında gerçekleştirdiği elektrik altyapısına yönelik hava harekatlarında, bölgenin Alouk’taki ana su istasyonunun elektriğini keserek su teminini durdurdu.
O günden bu yana, Haseke ve çevresindeki halk, suya ulaşmak için büyük zorluk yaşıyor. BBC’nin bölgeden aktardığına göre, halk su bulmak için uzun süre bekliyor ve bazen su tankerlerine ulaşabilmek zorlu bir mücadele içine giriyor.
‘Su altından daha değerli’
BBC’ye konuşan tanker şoförü Ahmad al-Ahmed, “Su burada altından daha değerli” diyor ve bölgedeki su sıkıntısının boyutuna dikkat çekiyor.
Bölgenin su idaresinin yetkililerinden Yayha Ahmed’e göre ise Suriye’nin kuzeydoğusu insani bir felaketle karşı karşıya.
Haseke’de insanlar, yalnızca Suriye’deki iç savaş ve Türkiye’nin askeri operasyonlarının değil, aynı zamanda şiddetli kuraklığın da etkisiyle büyük bir su krizinin ortasında kaldığı belirtiliyor.
Saldırıların uluslararası hukukla çelişkisi
Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki su ve elektrik altyapılarına yönelik harekatlarının, uluslararası hukukun ağır ihlalleri anlamına gelebileceğini ifade ediyor.
BM, özellikle Ekim 2023’te yapılan elektrik altyapısına saldırıların sivilleri suya erişimden mahrum bırakarak bir savaş suçu teşkil edebileceği uyarısında bulunuyor.
Uluslararası hukukçular, Türkiye’nin enerji altyapısına yönelik operasyonların siviller üzerindeki yıkıcı etkilerinin, soruşturma gerektirecek kadar ciddi bir ihlal teşkil edebileceğini ifade ediyor.
Doughty Street Chambers avukatı Aarif Abraham, “Türkiye’nin enerji altyapısına yönelik saldırılarının siviller üzerinde yıkıcı bir etkisi oldu” diyor ve bu saldırıların uluslararası hukuk ihlali teşkil edebileceğini kaydediyor. Avukat Patrick Kroker ise, “Burada uluslararası hukukun ihlal edildiğine dair göstergeler var” diyerek, durumun bir savcılık tarafından soruşturulması gerektiğini ifade ediyor.
Türkiye’nin açıklaması
Türkiye ise harekatın yalnızca Kürt milis gruplarını hedef aldığını ve sivil altyapıların hedef alınmadığını savunuyor. Ancak Türkiye’nin Ekim 2023’teki açıklamaları, özellikle SDG’nin kontrolündeki bölgedeki enerji tesislerinin “meşru hedefler” olduğu yönünde bir ifade içeriyordu. Türk hükümeti, BM’nin Şubat 2024 tarihli raporunu reddederek, iddiaların asılsız olduğunu ve hiçbir kanıt sunulmadığını belirtti.
Kuraklığın etkisi
Suriye’nin kuzeydoğusunda son yıllarda yaşanan aşırı kuraklık, bölgedeki su krizini daha da derinleştiriyor. Avrupa iklim verilerine göre, son 70 yılda Dicle-Fırat havzasındaki ortalama sıcaklık 2°C arttı ve bu durum tarımsal kuraklığı şiddetlendirdi. Ayrıca, Habur Nehri’nin su seviyesinin düşmesi, halkın Alouk su istasyonuna bağımlılığını artırmıştı. 2019 yılında Türkiye’nin Ras Al-Ain bölgesini ele geçirmesiyle birlikte, Alouk su istasyonundan sağlanan su temini sık sık kesintiye uğramaya başladı.
Sonuç: Susuz kalan bir bölge
Bölge halkı, su sıkıntısının yanı sıra, dış dünyanın kendilerini yalnız bırakmasından dolayı büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Yetkililerden Osman Gaddo, “Çok fazla fedakarlık yaptık, birçoğumuz savaşta öldü. Ama kimse bizi kurtarmaya gelmiyor. Biz sadece içme suyu istiyoruz” diyerek, bölgedeki insani durumu özetledi. Hava harekatları ve kurukluk nedeniyle bir milyondan fazla insanın susuz ve elektriksiz kaldığı bu bölge, uluslararası toplumdan daha fazla yardım ve çözüm bekliyor. (Kaynak: BBC)