PKK’nin 5-7 Mayıs’ta gerçekleştirdiği 12’inci Kongresi, Türkiye’de devam eden barış süreci kapsamında olumlu ve ciddi bir adım olarak değerlendirildi. Bir yandan kongrenin yankıları devam ederken bir yandan gözler sonraki adımlara çevrildi. Yaşanan son gelişmeleri İlke Tv’ye değerlendiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, “PKK’nin Abdullah Öcalan’ın çağrısına cevap vermiş olması, barışın yanı başımızda olduğunu gösteriyor” dedi.
Acılar, direnişler ve ‘hayırlı günler’
Kürtlerin özellikle son yüzyılda büyük acıların yanı sıra büyük itirazların da öznesi olduğunu belirten Kırkazak, “Kürtlerin kendi kimlikleri ile yaşama taleplerinden başka bir talepleri yoktu” dedi ve şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ulus devlet anlayışından bu yana bu coğrafyada özellikle son yüzyıldır inkârla birlikte çok büyük sıkıntılar ve acılar yaşandı. Büyük haksızlıklar karşısında önemli itirazlar, önemli direnişler de oldu ve sonuçta gelinen noktada Ahmet (Türk) Abi’nin de belirttiği gibi ‘Hayırlı Cumalar’ ve hayırlı günler yaşıyoruz. Toplumun yararına olan bu gelişmeler çok kıymetli. Türkiye toplumunun bir bütün olarak Kürtlerinin kendilerine, kendi topraklarında, statü sahibi olma taleplerine anlayışla ve ciddiyetle yaklaşması gerekiyor. Çünkü Kürtler 1918 ve 1923 sürecinde uzlaştıkları Toplumsal Sözleşme ya da toplumsal uyum çerçevesinde bu sınırlar içerisinde ortak vatanda kendi değerleri, kendi kimlikleri ile yaşama taleplerinden başka bir talepleri yoktu. Kürtlerin bu talepleri ya da kendi statüleri konusunda söz sahibi olmak istemeleri ve kesinlikle bu ülkenin sınırlara ilişkin bir sorun değildir. Birlikte yaşamak açısından da bir teminattır ve PKK’nin Sayın Öcalan’ın çağrısına cevap vermiş olması, somutlaştırmış olması, aslında barışın yanı başımızda olduğunu gösteriyor. Bu çok kıymetli bir süreç ve çok kıymetli mesele.”
Kırkazak: Adım atma yarışından vazgeçilmeli
Sürece ilişkin tarafların ‘adım yarışı’na da parantez açan Kırkazak, 2013-2015 sürecini hatırlattı;
“Bazen taraflar şu tartışmaları yürütüyor: ‘Kim hangi adımı atacak’, ‘Sıra kimde?’ veya ‘Sıra devlette, sıra PKK’de’. Şunu söyleyebiliriz; 2013-2015 süreçleri yaşandı ve 2013-2015 sürecinde ‘kim daha önce adım atacak’lara belki de kurban edildi. Belli ki şu anda PKK o süreçten bir deneyim çıkarmış ve çatışma çözüm dönemlerinin atipik bir örneği olarak en başta kendini feshetmeye hazır olduğunu ifade ediyor. PKK’nin ciddiyetle yaklaştığını görüyoruz. Sayın Öcalan’ın açıklamalarına somut bir şekilde cevap verdiğini görüyoruz. Aynı ciddiyeti ve aynı somut pratik çalışmaları ve adımları devletin ve devletin yöneticilerinin de atma zamanı gelmiştir. Türkiye devletinin de 2013-2015 sürecinden ders çıkarmış olmasını diliyoruz ki artık ‘sen adım at, ben adım atayım’ yarışından ya da dayatmasından vazgeçilmesi gerekiyor. İpe un sermekten vazgeçmek gerekiyor.”
‘Bu barış, toplumun barışıdır’
Öte yandan herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Kırkazak, toplumun tarafları demokratik ve barış zemininde buluşturmak üzere itici güç olmasını beklediklerini dile getirdi. Kırkazak, “Bu barış, toplumun barışıdır. O nedenle toplum örgütlenerek her iki tarafı da ortak, demokratik zeminde buluşmaya teşvik etmeli hatta zorlamalıdır. Toplumun süreci takip etmesini ve süreci sahiplenmesini bekliyoruz. Bu tür süreçler ne kadar seri ve somut adımlarla ilerlerse o kadar az akamete uğrar. O kadar az provokasyona uğrar” dedi.
Devam eden sürece ilişkin Kürt mahallesinde önemli bir gelişme olarak görülen Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin kuruluşuna ilişkin de konuşan Kırkazak, İnisiyatif’in önemli bir rol üstlendiğini dile getirdi. “Diyarbakır’da ilanı yapılan Demokratik Birlik İnisiyatifi de çok önemli, çünkü toplumsal barış, toplumun örgütlenmesiyle sağlanıyor ve birliğin açıkladığı deklerasyonda da bunu özellikle vurguladılar. Ülkenin sadece Kürtler arasında bir birlikten söz etmiyorlar, Kürtlerin arasındaki birlik ile Kürtlerin özgürlüğü ile Orta Doğu’nun, demokratik, çatışmasız bir ortamda barış ortamında yaşayacağını sunuyorlar. Bu çok kıymetlidir ve bu açıdan bu iki sürecin de kıymetini bilmek gerekiyor.”
‘Kürtler ve Ortadoğu açısından Kürtlerin birlik olmasından başka bir kurtuluş yok’
Değişen Ortadoğu dengesi ve bir Kürt Birliği’nin bu süreçteki önemine ilişkin ise “Kürtler arası birlik, Kürtlerin özgürlüğünü ve kolektif haklarını getirecek ve Kürtlerin özgürlüğü Orta Doğu’ya da barışı getirecektir” değerlendirmesi yapan Kırkazak, Kuzey ve Doğu Suriye’deki ‘Kürt Birliği Konferansı’nı hatırlattı. Kırkazak, “Kürtler açısından birlik, Kürtlerin kolektif hakları açısından tarihî bir öneme sahip. Kürtlerin tarihsel süreçteki en büyük handikapı veya en büyük zayıf halkası, Kürtler arasındaki birliğin sağlanmamış olmasıydı. Dünya halklarına bakıldığında, Fransa Devrimi’nde sonra halkların uluslaşma sürecinde Kürtler, bir araya gelemediler maalesef. Ehmedê Xanî’nin tespitindeki gibi 1640’lardan günümüze Kürt birliğinin olmaması hem Kürtlerin kolektif haklarına kavuşmamasının önünde önemli bir engel olduğu gibi yaşadıkları coğrafyada da kolektif bir barışın sağlanmasında engelleyici bir rol oynamış oldu. Kürtler bunu tarihsel süreçte deneyimlediler ve bu nedenle de gelinen noktada Kürtler, Ortadoğu açısından Kürtlerin birlik olmasından başka bir kurtuluş yok” şeklinde konuştu.
Devamında, “Bu kapsamda iki hafta önce Kuzey ve Doğu Suriye’de, Kürtlerin yaşadığı çeşitli bölgelerden sivil toplum örgütleri, şahsiyetler ve siyasi partilerin bir araya gelmesi, Kürtler arasındaki birlik açısından tarihi bir öneme sahip. Bu konuda belki de ilk defa bu düzeyde ve bu ciddiyette bir ‘Kürt Birliği’ deklarasyonun yayınlamış olması yine Orta Doğu ve Kürtler açısından çok olumlu bir gelişme olmuştu” dedi.