İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi 18’inci Olağan Genel Kongresini Sezai Karakoç Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi. Kongreye İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ile Hüseyin Küçükbalaban, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun, Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, Barış Anneleri STK üyeleri ve çok sayıda İHD üyesi katıldı.
İHD’nin kuruluş amacı anlatıldı
Kongrede divan üyelerinin seçilmesinin ardından İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz açılış konuşmasını yaptı. Yılmaz, İHD’nin kuruluş amacına ilişkin, “hatalı kurgulanan bu cumhuriyetin marazi yönlerinin mağduru olan kesimlerin derdine deva olmak, onlarla dayanışmak için çalışan bir sivil toplum örgütüdür. Nitekim bu Cumhuriyet, kurulduğu günden bu yana bünyesinde bulunan tüm farklılıkları yok sayarak Türklük ve Sünnilik potasında eritmeye çalışmış, bu tekçi ve asimilasyoncu uygulamalara karşı çıkan her bireyi ve grubu tehcir, asimilasyon ve hapsetme uygulamalarına tabi tutmuştur. Ermenilerden sonra devletin bu dehşetengiz politikalarının en büyük mağduru da sistematik inkar ve asimilasyon politikalarına karşı direnen Kürt halkı olmuştur.” İfadelerini kullandı.
‘Tüm yerleşim birimlerinin isimleri Türkçeleştirildi’
Cumhuriyet ile birlikte Kürt kentlerinde tüm yerleşim birimlerinin isimlerinin Türkçeleştirildiğini belirten Yılmaz, “Kürtlerin kendi topraklarında anadilleriyle konuşmaları yasaklanmış, Kürt kültürüne de aynı yasakçı zihniyet ile yaklaşılmıştır” dedi. Ercan Yılmaz, bu süreçte Şeyh Said İsyanı ile Dersim, Ağrı ve Zilan’da yaşanan katliamları da hatırlattı.
‘Gerçek adalet, haklıların sürekli mücadelesiyle sağlanır’
Cumhuriyetten günümüze kadar yaşanan hak ihlallerine de değinen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Cumhuriyet tarihi boyunca şekil değiştirerek devam eden baskıcı politikalar 1980 darbesi sonrası yeryüzünün cehennemi diyebileceğimiz Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nde insanlık onurunu yok etmeyi hedefleyen işkenceler ile bireyin kimliği inkar etmesini amaçlayan utanç dönemi olarak hafızalarımızdaki yerini korumaktadır. 90’lı yıllara gelindiğinde ise Kürt meselesinin çözümsüzlüğü nedeniyle artan çatışma haline karşı devletin uygulamaya başlattığı köy boşaltmalar, faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve yargısız infazlar insanlık tarihinin kara sayfaları arasına girmiştir. Devletin, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalardaki ısrarının toplum üzerindeki en travmatik sonuçlarından birisi de 2015 Yılı Ağustos ayından itibaren sürekli hale getirilen sokağa çıkma yasakları ve bu yasaklar sonucu artan çatışmalardır. Söz konusu dönemde en az 338 sivil yurttaş hayatını kaybetmiş, çatışmanın taraflarından kaç insanın yaşamını yitirdiği konusunda ise hala net bir bilgi bulunmamaktadır. Söz konusu çatışmalı süreçte yaşam hakkının yanı sıra, mülkiyet hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi temel insan hakları aralıksız bir şekilde ihlal edilmekle birlikte Kürt toplumu açısından barış içinde yaşama hakkına dair umutlar neredeyse yok olmuştur.”
Suçların etkin soruşturulması ve faillerin yargılanması konusunda iktidarın hakikatle yüzleşme konusunda isteksiz tavrını sürdürdüğünü söyleyen Yılmaz, “Ancak biliyoruz ki gerçek adalet, haklıların iradesi ve sürekli mücadelesiyle sağlanır. Bizler bu iradeyi göstermeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
‘Barış süreci hem sevindirici hem sorumluluk yüklüdür’
Yeni sürece ilişkin ise Ercan Yılmaz, “Kürt meselesinin şiddetten arındırılarak demokratik yollarla çözülme ihtimalini büyük bir heyecan ve umutla takip ediyoruz. Barışın ihtimali bile Kürt Halkında büyük bir umut ve heyecan yaratmaya yetmiştir” ifadelerini kullandı. Barış çağrıları, Abdullah Öcalan tarafından açıklanan deklarasyon ve PKK’nin kendini feshetme kararı, devletin ve toplumun büyük bir kısmının barış konusunda verdiği olumlu yanıtları da hatırlatan Yılmaz,
‘Yüzleşme konusunda herkesi cesaretli olmaya davet ediyoruz’
“Bizler için hem sevindirici hem de sorumluluk yüklüdür. Barışçıl ve onurlu bir geleceğin kurulmasının yolu geçmişle yüzleşmekten geçmektedir. Biz insan hakları savunucuları olarak onurlu ve kalıcı bir barışın inşası için hakikat, adalet ve yüzleşme konularında herkesi cesaretli olmaya davet ediyoruz” çağrısı yaptı.
Ercan Yılmaz son olarak da Aralık 2024’te hayatını kaybeden İHD önceki dönem genel başkanlarından Hüsnü Öndül’ün “Elbette Türkiye toplumunun barışa ihtiyacı var, elbette etnik kökenlerimizden, siyasal düşüncelerimizden, dini inançlarımızdan bağımız olarak ve bir bütün bunları da kaplayacak bir biçimde herkesin, hepimizin barış hakkı vardır…” sözlerini de hatırlattı.
‘Devlet güvence sağlamalı’
Kürtçe selamlamayla konuşmasına başlayan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban da barış sürecinin önemine vurgu yaptı. Bu süreçte alınması gereken güvenceleri de şöyle sıraladı:
- Barış heyetlerinin güvencesi sağlanmalı,
- -Silahsızlanan militanların güvencesi sağlanmalı,
- Kürtlerin hakları konusunda devlet yol haritası göstermeli,
- Barış ve demokratik toplumun inşası için güvenceler sağlanmalı (hasta tutuklular, umut hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğünün güvencesi, 4 bin siyasi tutuklu için düzenlemeler),
- Faili meçhullerle ilgili davalar, JİTEM ana davası gibi cezasızlıkla sonuçlanan davaların tekrar açılması.
Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı’dan mesaj
Ardından cezaevinden kongreye gönderilen mesajlar okundu. Tutuklu Selahattin Demirtaş ve Adnan Selçuk Mızraklı’nın mesajında şunlar yer aldı:
“Çok değerli arkadaşlar, sevgili dostlar.
İHD’nin yeni bir genel kuruyla tazelenip güçleneceğinize, demokratik çözüm ve barış çabalarına büyük katkı sunarak her zamanki rolünüzü oynayacağınıza inanıyoruz. Bu vesileyle kongrenizi selamlıyor, başarılı geçmesini diliyoruz. Emeği geçen tüm yöneticilerimize, üyelerimize şükranlarımızı sunarken yürek dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.”
Leyla Zana’nın mesajı
Kongreye siyasetçi Leyla Zana’da mesaj gönderdi.”Diyarbakır, insan hakları mücadelesi açısından yalnızca simgesel değil, tarihsel olarak da büyük bir önem taşıyor” diyen Zana, 1980’li yıllardan yaşanan insan hakları ihlallerine karşı verilen büyük mücadale ve özveriyle bugünlere ulaşıldığını belirtti. “Hiçbir şey kolay olmadı” ifadelerini kullanan Leyla Zana’nın mesajında şunlar yer aldı:
“Bu yolda birçok arkadaşımız ve dostumuz katledildi, kaybedildi. İnsan Hakları Örgütleri, bu ağır süreçlerde çok büyük sorumluluklar üstlendi.
Canı pahasına mücadele eden, vazgeçmeyen, direnen, yaşam hakkına sahip çıkan herkesi bu kongre vesilesiyle şükran ve minnetle bir kez daha selamlıyorum.
Ne yazık ki, daha önce planlanmış bir çalışma nedeniyle bugün aranızda değilim. Kongrenizin başarılı geçmesini ve emeğinizin meyvesinin halklar için kutlu olmasını yürekten diliyorum.”
Dostluk duygularımla.”
Leyla Güven’in mesajı
Tutuklu DTK Eş Başkanı Leyla Güven ise gönderdiği mesajında şunları belirtti:
“Barış ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlere atfettiğiniz kongrenizi selamlıyorum. Böylesine anlamlı bir atıfta bulunmanız çok kıymetli. Zira 40 yılı aşkın süredir bu topraklarda barış ve demokrasinin gelişmesi için genç, yaşlı, kadın, erkek ve maalesef çocuklar toprağa düştü. Her yaşam her can biriciktir ve onları geri getirmemiz, ailelerinin yaşadığı acıları telafi etmemiz imkansız. Ancak şu anda içinde olduğumuz süreç bir daha bu acıların yaşanmaması için bir umut taşıyor. Sayın Öcalan’ın çağrısının ardından PKK’nin attığı adım tarihi bir çözüme fırsat sunuyor.
Bu halkın, ne bir daha Taybet ananın cenazesinin günlerce sokak ortasında yatmasına ne Cemile Çağırga’nın cansız bedeninin günlerce derin dondurucuda kalmasına ne Ceylan Önkol’un savaş artığı bir havan mermisiyle bu hayattan koparılmasına ne de acılı bir aileye evladının kemiklerinin bir kutuda verilmesine tahammülü kalmadı.
Köyleri yakılan, yerinden yurdundan edilen insanların, anadilini konuştuğu için dışkı yedirilen, işkenceden geçirilenlerin, sadece Kürt olduğu için batıda ev bulamayanların, saldırıya uğrayan Kürt tarım işçilerinin, üniversitelerde ayrımcılığa, zorbalığa maruz kalan Kürt öğrencilerin ve daha sayabileceğimiz neredeyse her alanda ötekileştirilen halkımızın ekmek su gibi ihtiyaç duydukları şey onurlu bir barıştır. PKK’nin kendisini feshetmesinin ardından devlet de üzerine düşeni yapmalı ve başta hasta tutukluların aciliyetle tahliyesi olmak üzere gerekli demokratikleşme adımlarını hızla atmalıdır. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü sadece Kürtler için değil Türkiye halkları için de huzuru beraberinde getirecektir.
Kimi “malum” kesimlerin bu sürece karşı açıklamalarını takip ediyorum. Savaştan ve kaostan beslenen ve bütün paradigmalarını bunun üzerinden şekillendiren bu kesim istiyor ki ellerindeki argümanlar alınmasın. Ancak ortaya konulan barış iradesi sorunun asıl muhatapları ile kararlılıkla sürdürülürse ve halk önüne çıkan tarihi çözüm fırsatına sıkı sıkıya sahip çıkarsa bu kesimlerin başarılı olma şansı yok. Ben halkımızın, özellikle de kadınların bu sürece sahip çıkacağına, bu topraklarda barışı yeşerteceklerine tüm kalbimle inanıyorum. Bu süreç sadece Kürtlere bırakılmayacak kadar kıymetlidir ve bu nedenle Türkiye’de yaşayan, bu toprakların sahibi olan bütün halklara, barışa ve demokrasiye yani gelecek güzel günlere katkı sunmaları çağrısında bulunuyorum.
İHD bugüne kadar bütün mağdurların olduğu gibi Kürt sorunundan dolayı mağduriyet yaşayanların da en önemli adresi oldu. Dilerim başvurular azalarak son bulur. İHD Amed Şubesine önümüzdeki dönem için başarılar diliyorum.
Mesajıma burada son verirken bulunduğum Sincan Kadın Cezaevi’nden, barış ve demokrasi yolunda yaşamlarını yitiren ve bedel ödeyen herkesin önünde tek tek saygıyla eğiliyorum.”
Mesajların okunmasının ardından sinevizyon gösterimi yapıldı.
Yeni yönetim belli oldu
Tek listeyle gidilen seçimde mevcut başkan Ercan Yılmaz yeniden seçildi. Suzan Mehmetoğlu Aksoy başkan yardımcılığına, Ömer Saman ise şube sekreterliğine getirildi.

(Fotoğraf: MA)
Yönetimde yer alan isimler ise şöyle: Yakup Güven, Fırat Akdeniz, Esra Saçaklıdır, Berfin Elçi, Ali İhsan Demirtaş, Emine Özer, Yusuf Erdoğan, Eylem Kaya, Helin Rojin Acar, Deniz Tekin ve Yahya Polat.