• Ana Sayfa
  • Gündem
  • İlham Ahmed: Kuzey ve Doğu Suriye, katılımcı ve çoğulcu Suriye inşasında bir model

İlham Ahmed: Kuzey ve Doğu Suriye, katılımcı ve çoğulcu Suriye inşasında bir model

İlham Ahmed El Mecelle’ye verdiği röportajın ilk bölümünde SDG’nin geleceği konusunda Şam’la yapılan müzakerelerin detaylarını ve anlaşmazlık noktalarını ele almasının ardından, ikinci bölümde ademi merkeziyetçilik konusundaki tutumunu ve Şam’ın Esad rejiminden kalma 107 sayılı Yerel Yönetimler Kanunu’nun ‘uygulanabilirliği’ konusundaki görüşlerini dile getirdi.

İlham Ahmed: Kuzey ve Doğu Suriye, katılımcı ve çoğulcu Suriye inşasında bir model
  • Yayınlanma: 29 Eylül 2025 14:43
  • Güncellenme: 29 Eylül 2025 14:48

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed’in El Mecelle’ye verdiği üç bölümlük röportajın ikinci bölümü yayımlandı.

İlham Ahmed ilk bölümde Suriye Demokratik Güçleri’nin geleceği konusunda Şam’la yapılan müzakerelerin detaylarını ve anlaşmazlık noktalarını ele almasının ardından, ikinci bölümde ademi merkeziyetçilik konusundaki tutumunu ve Şam’ın Esad rejiminden kalma 107 sayılı Yerel Yönetimler Kanunu’nun ‘uygulanabilirliği’ konusundaki görüşlerini dile getirdi.

İlham Ahmed Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda bölgesinde öz yönetim ilanı konusunda “İstikrar ve güvenliğe yol açacak her adımı yürekten destekliyoruz. Destekliyoruz. Dürzi kardeşlerimiz bugün böyle bir anlaşmada gerçekten güvenlik ve istikrar görüyorlarsa, biz de onların yanındayız.” değerlendirmesinde bulunurken, “koordinasyon, iletişim ve görüş alışverişinin” varlığına da dikkat çekti.

İlham Ahmed, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve rolü hakkındaki tutumu sorulduğunda, “Barrack Şam ile ‘hızlıca’ anlaşmaya varmak için gerçekten büyük çaba sarf ediyor.Korkusu ve endişeleri, 8 Aralık 2024 öncesi durumun tekrar patlak verebileceği yönünde. Bölgesel veya uluslararası anlamda, çoğu ülkenin bu endişeleri paylaştığına inanıyorum ve biz Suriyeliler de bu endişeyi paylaşıyoruz ve bu da Suriye’de yeni bir karışıklık olmayacağı anlamına geliyor. Şu anda anlayışlı olduğunu görüyoruz. Başlangıçta çok aceleci davrandı. Ama şimdi attığı adımların daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, gösterdiği çabaları destekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Esad döneminden kalan Yerel Yönetimler Kanunu uygulanabilir mi?

İlham Ahmed, “Eski rejim döneminden kalma 107 sayılı Kanunun, yerinden yönetim ve merkezileşme arasındaki ilişkiye bir çözüm veya vizyon sunabileceğine inanıyor musunuz?” şeklindeki soruyu “Önceki rejim de bu yasayı ademi merkeziyetçiliğe bir çözüm olarak sunmuştu, ancak bu yasanın ihtiyaçları karşılamadığını hissettik. Öneriler de sunduk, ancak onlar her zaman anayasanın dokunulmaz ve kutsal olduğu yönündeki tutumlarını dile getirdiler. Bu yasada ısrar edersek, kesinlikle bir mutabakat olmayacaktır. Bu yasa, sadece Kürtler olarak Suriye toplumunun değil, diğer bileşenlerin ve vilayetlerin de ihtiyaçlarını karşılamıyor.1 diye yanıtladı.

İlham Ahmed, merkez ile yereller arasında olması gereken ‘dikey’ ve ‘yatay’ ilişkilere dair de “Kanun’da kabul edilebilir bazı hükümler olduğu doğru. Ancak, örneğin vali bizim görüşümüze göre atanmalı değil seçilmelidir. Güvenliğin yerel olması ve il meclisine bağlı olması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin, ildeki bir iç güvenlik görevlisi vali tarafından atanacak ve il parlamentosuna rapor verecektir. Şam’daki İçişleri Bakanlığı’ndaki iç güvenlik birimiyle ilişkisi olacaktır. Bu, ilişkinin kısmen Şam’a bağlı dikey, kısmen de il meclisine bağlı yatay olacağı anlamına gelir. Dolayısıyla 107. Kanun şu anda ihtiyaçları karşılamamaktadır.” ifadelerini kullandı.

‘Kuzey ve Doğu Suriye’deki idari model Suriye’nin mikrokozmosudur’

El Mecelle’nin Ahmed Şara’nın, geçen ayın sonunda Arap medya heyetiyle yaptığı görüşmede, azami ademi merkeziyetçiliğe hazır olduklarını, ancak hiçbir bölünme biçimini kabul edemeyeceklerini söylediğini hatırlatarak bu konudaki sorusunu yanıtlayan İlham Ahmed, “Bölünmeden bahsedip ademi merkeziyetçiliği veya federalizmi bölünme olarak tanımlayanlar, küresel ölçekte mevcut deneyimleri incelemelidir. Bölünmemiş konfederasyonlar, federasyonlar ve ademi merkeziyetçi sistemler var. Başka bir deyişle, bu modeller bölünmeye yol açmaz. Ancak belirli bir bölgede, sürekli baskı uygulayan ve bölgeleri kalkınmadan, kültürden, siyasetten mahrum bırakan merkezi bir sistem varsa, bu bölgeler kesinlikle ayrılmayı talep edecek, bölünmeyi tercih edeceklerdir. Ancak insanlar haklarını elde ettiklerini düşünüyorlarsa, tam tersine, ademi merkeziyetçilik çerçevesinde, temel kimlikleri olarak gördükleri ülkenin birliğini savunacaklardır. Kesinlikle bölünme planına karşıyız. Yaşadığımız bölgede ve ülkemizde tüm haklarımızı elde etsek, devlet kurumlarında halkımızı devlet kurumlarında temsil edebiliyorsak, neden bölünme isteyelim ki?” diye kaydetti.

İlham Ahmed, Kuzey ve Doğu Suriye’de deneyimlenen idari modeli “Suriye’nin minyatür bir modeli” olarak tanımladı ve “Bu bölge, en büyük kültürel ve etnik çeşitliliğe sahip bölgelerden biri” dedi.

‘Kürtlerin tek başına karar aldığı iddiaları gerçeklikten uzak’

İlham Ahmed Kuzey ve Doğu Suriye’deki idari modeli “Projemiz çoğunluk veya azınlık temeline dayanmıyor. Örneğin belirli bir bileşenin yüzdesi küçük olsa da, yönetimde temsil edilmeleri gerekiyor. Karar alma sürecinde kendi aralarında karar verenler kantonlardır. Örneğin, Deyr ez-Zor kendi kararlarını alır, Rakka kendi kararlarını alır ve kararlarını onaylayan özel idareleri/konseyleri vardır. Ayrıca tüm bu kantonlar arasında, ortak bir yönetim de vardır. Dolayısıyla, Kürtlerin tek başına karar verdiği iddiası gerçeklerden uzaktır. Bu, stratejik kararlar, savaş kararları veya barış kararları ile ilgili olabilir. Bazen, örneğin, acil bir durum ortaya çıkar ve bu durum karar alma süreçlerinde hızlı bir dinamik gerektirir. Belki de bu dönemlerde, örneğin, kararları alan belirli idari yapılar vardır, ancak bu, tüm kararların belirli bir grup tarafından alındığı anlamına gelmez.” diye tanımladı.

Deyrizor kırsalı ve Rakka’dan çekilme söylentileri

İlham Ahmed, ABD’nin kendilerinden ‘güven artırıcı’ bir adım olarak SDG’nin Deyrizor kırsalı ve Rakka’dan çekilmesi yönünde bir talebi olup olmadığı yönündeki soruyu da “Böyle bir konuşma duymadık, ancak entegrasyon meselesi var, yani Deyr ez Zor diğer bölgelerle entegre edilecek. Kapsamlı bir entegrasyon projesinden bahsediyoruz, idari kurumların, askeri güçlerin devlet kurumlarıyla nasıl entegre edilebileceğinden. Ancak entegrasyona Deyr ez Zor’dan başlamamız ve bu konunun Deyr ez Zor halkıyla bizzat görüşülmesi önerisi var. Bölgede bir yerel meclis var. Yerel meclis görüşüyor, bölgedeki aşiret liderleri görüşüyor, bölgenin ileri gelenleri görüşüyor, bu konularda aydınların görüşleri alınıyor ve yapılan tartışmalardan haberdar ediliyorlar” şeklinde yanıtladı.

İlham Ahmed, 9 Temmuz’da Şam’da Mazlum Abdi ile Esad Şeybani arasında, Tom Barrack’ın da hazır bulunduğu toplantıda Deyr ez Zor’un ‘teslimi ya da entegrasyonuna’ dair gerilim yaşandığını belirterek “Deyr ez Zor’u teslim edecek miyiz yoksa entegre etmek mi istiyoruz? Bu konuda bir anlaşmazlık vardı ve bu yüzden gerginlik vardı.” dedi ve ABD heyetinin ‘dengeyi sağladığını” ifade etti.

‘Fark idari sistemde yatıyor’

İlham Ahmed Irak Federe Kürdistan Bölgesi ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki farkı yanıtlarken “Fark, idari sistemde yatıyor.” dedi ve “Orada bir Kürt bölgesi var ve bu bölge uluslararası anlaşmalarla ve elbette bölge halkının fedakarlıklarıyla oluşturuldu. Ancak Kuzeydoğu Suriye’de bu idari sistem, halk inisiyatifiyle, çeşitli etnik kökenlere ve kültürlere sahip bölge halkı tarafından oluşturuldu. Katılımcıdır, yani bu yönetim yalnızca bir Kürt yönetimi değildir, dolayısıyla sadece bir Kürt bölgesi değildir. Suriye coğrafyası içinde, Suriye sınırları içinde ademi merkeziyetçiliği benimseyen özerk bir bölgedir, fark burada” ifadelerini kullandı.

‘Katılımcı, çoğulcu Suriye inşasında bir model’

İlham Ahmed, Araplarla ve aşiretlerle “katılımcı bir şekilde yaşadıklarını” belirterek, “Bu uyumu bozmaya yönelik birçok girişim olduğunu, yabancı müdahaleler olduğunu, olduğunu biliyorum. Ancak şu anda, inanıyorum ki – ve tablo bizim için açık – bölge halkı, aşiretler, aydınlar bu meselelerin farkında ve özellikle mevcut durumları diğer Suriye bölgelerine kıyasla daha iyi olduğu için artık aktif olarak yeni savaşlar ve yeni çatışmalar istemiyorlar. Bölge güvenliği sağladı.Tüm eksikliklere rağmen. Bu yönetimin mükemmel olduğunu iddia etmiyorum, ancak elbette koşullar göz önüne alındığında, bölgeyi bir istikrar bölgesine, yeni ve çoğulcu bir Suriye inşasında kullanılabilecek bir modele dönüştürmek için ciddi girişimler var.” diye kaydetti.

Haseke Konferansı ve Suriye’nin diğer bileşenleriyle ilişkiler

8 Ağustos’ta Haseke’de gerçekleşen Ortak Tutum Konferansı’na Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar başta olmak üzere Suriye’deki bileşenlerin katıldığını hatırlatan İlham Ahmed, “Bazıları Haseke’de düzenlenen konferansı geçici hükümetle bir çatışma gibi gösterebilir. Ancak Alevilerle, Dürzilerle, Hristiyanlarla, Sünnilerle ilişkimiz köklüdür. Alevi ve Dürzi kardeşlerimizin başına gelenlerden, Şam’da meydana gelen kilise saldırısından dolayı çok etkilendik ve Şam’daki görüşmelerimizde de gündeme getirdik. Bu konferans, hepimizin birlikte yaşadığımız ve ademi merkeziyetçi bir Suriye umduğumuz imajını verdi. Konferansa gelen ve tartışılan tüm mesajların hiçbiri bölünme veya başka bir şey talep etmiyordu. Herkes Suriye’nin merkeziyetsizleşmesini, güvenliğin sağlanmasını, istikrarın sağlanmasını istiyordu. Mesajları, Suriye’nin merkezileşmesinin veya tek bir grup tarafından yönetilmesinin çok zor olacağı konusunda çok açıktı.” ifadelerini kullandı.

‘Dürziler güvenliği özerklikte görüyorlarsa, yanlarındayız’

İlham Ahmed, Süveyda’da Dürzilerin özerklik kararına dair “İstikrar ve güvenliğe yol açacak her adımı gerçekten destekliyoruz ve Dürzi kardeşlerimiz böyle bir anlaşmada gerçekten güvenlik ve istikrar görüyorlarsa, yanlarındayız” değerlendirmesinde bulundu. Süveyda’daki Dürzilerle aralarında “siyasal koordinasyon, iletişim ve fikir alışverişi” olduğunu belirten İlham Ahmed, Hikmet el-Hicri ve Süveyda’da bulunan diğer bileşenlerle Suriye Demokratik Konseyi’nin temas halinde olduğunu belirtti.

‘Tom Barrack’ın çabalarını takdir ediyoruz’

İlham Ahmed, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın çözüme yönelik rolüne dair “Başlangıçta çok sabırsızdı. Ama şimdi attığı adımların daha gerçekçi olabileceğine inanıyorum.” dedi ve şunları belirtti:

“Tom Barrack hızlıca anlaşmaya varmak için gerçekten büyük çaba sarf ediyor ve bu çabalarını takdir ediyoruz. Anlaşmaların olması gerektiği doğru ve onun endişesi, durumun 8 Aralık 2024 öncesine dönebileceği yönünde. Bölgesel veya uluslararası anlamda, çoğu ülkenin bu endişeleri paylaştığına inanıyorum. Biz Suriyeliler de bu endişeyi paylaşıyoruz; yani Suriye’de yeni patlamalar yaşanmasın, yeni katliamlar yaşanmasın. Barrack gerçekten çaba sarf ediyor ve bu çabaları destekliyoruz. Durumu daha gerçekçi bir şekilde anladığımızda, mevcut gerçekliğin giderek daha fazla farkına varılacağına ve komşu ülkelerin çıkarlarının nasıl dikkate alınabileceği konusunda bir anlayış oluşacağına inanıyorum. Bu kadar çok sayıda ülkenin endişelerini dikkate alarak, hızlı bir anlaşmaya varılması, bir denge oluşturulması sağlıklı bir süreç için çok önemli. “