İLKE’DEN | Barışa doğru uhuletle ve suhuletle
Sevda Çetinkaya 13 Mayıs 2025

İLKE’DEN | Barışa doğru uhuletle ve suhuletle

Memleket yeni ve tarihi bir eşiğin kavşağında; bir arada, eşit ve özgür bir yaşamı kurma becerisi göstermek için bir fırsat doğdu, umutlar arttı.

İlke TV hem ekranda hem dijitalde yayın hayatına başladığından bu yana, mütevazı imkanları, kendi küçük ama cüreti büyük ekibiyle barış ve hak haberciliğindeki azim ve gayretiyle karşınızdaydı. Bu çizgimizdeki ısrarımızı sürdürürken, artık haftada bir hem memlekete hem medyaya barış haberciliğinin gözünden bakmak istiyoruz.

Malumatfuruşa dönüşmeden, uhuletle ve suhuletle…

Dün her kesimin dikkat kesildiği bir haberle güne başladık.

PKK, “12. Kongre’sini 5-7 Mayıs tarihleri arasında topladığını ve yeni bir döneme girişi ifade eden tarihi kararlar” aldığını duyurdu. Kürt sorununun demokratik siyaset yoluyla çözümü noktasına gelindiği ve bu yönüyle PKK’nin tarihi misyonunu tamamladığı belirtildi.

Demokratik siyaset yöntemine vurgu yapılan açıklamada, “halklarımızın geleceği özgürlük ve eşitlik temelinde gelişme gösterecektir. Yoksul ve emekçi halklarımız, tüm inanç grupları, kadınlar ve gençler, işçiler, köylüler ve iktidar dışında kalmış tüm kesimler barış ve demokratik toplum sürecinde haklarını savunarak demokratik adil bir ortamda ortak yaşamı geliştireceklerdir” denildi.

Herkesi yaralamış onlarca yıllık çatışmalı sürecin bir tarafı olan PKK, bir dönüşüm ilanı yaptı; kendini feshederek yeni bir dönemin inşasının kapısını araladı.

Şimdi soralım:

PKK’nin bu dönüşümü barışa yeter mi?

İktidar ve muhalefet partileri; tam tekmil siyaset erbapları, siyasi hırs ve dar hesaplara heba etmeden bu değişime ve tarihi fırsata uygun sorumluluk alabilecekler mi?

Hem iktidar hem muhalefet temsilcilerinden gelen ilk açıklamalara bakarak bu konuda umutvar olabiliriz; yeminli ırkçı sesler hariç elbette.

Peki toplum nasıl dönüşecek?

Alt kattaki komşusunun Kürtçe konuştuğunu duyunca ilk refleksi balkona bayrak asmak olanlar nasıl değişecek?

Irkçı olmadığını ispat etmek için “benim de Kürt komşum var” demeye ihtiyaç duymayacak bir toplumu nasıl inşa edeceğiz?

Yaralamadan, hor görmeden, kimsenin haysiyetini incitmeden bir arada yaşama beceresi gösterebilecek miyiz?

Önce nerden başlamalı?

Belki dilimizden…

Önyargı ve nefretten arınmış bir dile nasıl alışacağız? Öteki ve farklı olandan bahsederken kekelemekten nasıl kurtulacağız?

Modern zaman dervişi misali Sırrı Süreyya Önder’i şimdi dinlemek ne güzel olurdu… Barış lugatımızı nasıl zenginleştirirdi kim bilir…

Bir söyleşide “sosyalizm incir zamanı incir yemektir ama herkesin yiyebilmesidir” demişti.

Belki barış da anadilimizde ve elbette bu toprakların tüm dillerinde aşık olup tüm dillerinde kederlenmenin tadına varabileceğimiz gibi bir şeydir.

Bunu başarabilirsek, yeni yüzyılın Cumhuriyeti 11 yıl önce bugün hayatını kaybeden 301 madencinin ve bütün “kimsesizlerin kimsesi” olabilir belki.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.