İstanbul Barosu’na üye avukatlar, İstanbul Adliyesi önünde avukatlara dönük baskılara karşı “Adalet Nöbeti” tuttu.
Adalet Nöbeti’ne, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in kızı Seraf Özer’in yanı sıra çok sayıda avukat katıldı.
Nöbette, “Savunma için nöbetteyiz” pankartı açılırken, “Hak hukuk adalet”, “Savunmayı savunuyoruz”, “Herkes için adalet”, “Savunma tutuklanamaz” ve “Avukatıma dokunma” dövizleri taşındı. Nöbette sık sık “Savunma susmadı susmayacak” sloganı atıldı.
‘Avukatlara yönelik baskılar kabul edilemez’
İstanbul Barosu üyesi avukat Tuba Torun, yurttaşların gerekçesiz tutuklandığı, “meşruiyet” zemininin ortadan kalktığı, toplum sözleşmesinin iktidar tarafından tek taraflı fesih edildiği zamanların yaşandığını belirterek, şunları söyledi:
“Bu kötü tablo içerisinde meslektaşlarımız da saldırı altında. Avukat Selçuk Kozağaçlı 8 yıldır Silivri’de, Avukat Can Atalay 3 yıldır tutsak ve milletvekili oldu. AYM kararı yok sayıldı ve haksızca tutulmaya devam ediyor. Selahattin Demirtaş meslektaşımız yıllardır siyasi tutsak. Son aylarda ise ülke çapında belediye operasyonları çerçevesinde, parti yöneticileri, belediye başkanları ve bürokratlar tutuklandı. Mehmet Pehlivan yalnızca avukatlık mesleğini icra ettiği için yüz gündür Çorlu Kuyu Tipi Cezaevinde ve insan haklarına aykırı şekilde tutsak. İktidarın yargının 3 eşit ayağından olan savunmayı kendi bekasına tehdit görmesi sebebiyle yani siyasi saiklerle baskı altına alması veya susturması kabul edilebilir değildir. Avukatı zindana atılan bir ülkede aslında hukuk zincire vurulmuştur.”
Tuba Torun, hukuk tarihinde avukatın sustuğu yerde, yurttaşın da sesinin kesildiğini vurgulayarak, “Bizler bu haksızlıklara karşı ses yükseltmek ve mesleki onurumuz ses çıkarmak adına savunma nöbeti tutmaya karar verdik. Her hafta Perşembe günleri savunmayı savunmak üzere bir araya geleceğiz” diye belirtti.
Kaboğlu: Anayasal düzene aykırı uygulamalar ikiye katlandı
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ise nöbetin tüm Türkiye’deki avukatlar tarafından başlatıldığını söyledi. Nöbetin ilk eyleminin İstanbul’da yapıldığını ifade eden Kaboğlu, avukatların varlık nedeninin yurttaşların tüm hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu söyledi.
Kaboğlu, sav, savunma, hüküm üçlüsünde savunmanın özel bir yerde olduğunu söyleyerek, “Savunma yargılamada adalet içinde olduğu gibi sosyal, çevre adaleti gibi yerlerde de vardır. Bu açıdan savunmanın konumu ayrıcalıklıdır” dedi.
Ülkede çok sayıda kişinin tutuklandığını belirten Kaboğlu, “Bunlar delilden hareketle değil, kişiden hareketle tutuklanmıştır. Bunlar seçilmiş kişiler, belediye başkanları, gazeteciler, kamu görevlileridir. O nedenle delilden hareketle tutuklanmadıkları için sonradan delil üretimine gidilmiştir. Aylarca iddianameler hazırlanmadan tutuklu yargılamalar devam etmektedir. İhbarlarla, muhbirlerle, etkin pişmanlıklarla ceza hukukuna aykırı şekilde özgürlüklerinden alıkoyulmaktadırlar. Aslında savaş ortamında bile geçerli olan suçsuz sayılma hakkının ihlali de günlük uygulama haline gelmiş bulunmakta. Böyle bir süreçte savunmanın kilit işlevi öne çıkmıştır. Aynı zamanda savunmaya saldırılar da öne çıkmıştır. Savunma mesleğinin evrensel kuralı kimi savunursa savunsun savunma ayrı bir öznedir. Kesinlikle müvekkilleriyle özdeş kılınmaz. Burada genel olarak anayasal düzene aykırı uygulamalar ikiye katlanmıştır. Savunma özneleri avukatlık kanununa göre artı güvenceye sahip olmakla birlikte buna bile saygı gösterilmeden keyfi olarak alıkonulmaktadırlar” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu’nun avukatı Pehlivan’dan dayanışma mesajı
Ardından İBB soruşturması kapsamında Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın şu mesajı okundu:
“Biliyorum ki bu şekilde tutuklanan ilk avukat ben değilim. Ama inanıyorum ki mesleki dayanışmanız gücüyle son olabilirim. Sizlerin savunma nöbetiyle yükselttiğiniz ses yalnızca meslektaşlarımın değil, adalet arayan milyonların umudu olacaktır. Işığın en az ulaştığı kuyu tipi hücrelerde tutuluyor olsam da dışarıdan gelen dayanışma sesinizi bu karanlığı delip bana ulaşıyor.”