• Ana Sayfa
  • Gündem
  • İstanbul Barosu’ndan Sulh Ceza Hakimliğine: Kaçma şüphesini bizde değil, meslektaşlarınızda arayın

İstanbul Barosu’ndan Sulh Ceza Hakimliğine: Kaçma şüphesini bizde değil, meslektaşlarınızda arayın

Avukat Burak Saldıroğlu’nun tutuklanmasına tepki gösteren İstanbul Barosu, Cumhurbaşkanına hakaret iddiası nedeniyle yurttaşların sistematik ve yaygın şekilde tutuklanması hukukla, yasayla açıklanamaz” dedi.

İstanbul Barosu’ndan Sulh Ceza Hakimliğine: Kaçma şüphesini bizde değil, meslektaşlarınızda arayın
İstanbul Barosu’ndan Sulh Ceza Hakimliğine: Kaçma şüphesini bizde değil, meslektaşlarınızda arayın
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 12 Mayıs 2025 15:09

İstanbul Barosu, avukat Burak Saldıroğlu’nun “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan tutuklanmasını Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde protesto etti.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Yönetim Kurulu üyeleri ve avukatların katıldığı protestoda, basın açıklaması İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ekim Bilen Selimoğlu tarafından okundu.

Açıklamada, Saldıroğlu’nun, anayasal ifade özgürlüğünü kullanmak amacıyla X hesabından yaptığı paylaşımlar üzerine “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan gözaltına alındığı, bir gün sonra ”atılı suç nedeniyle öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında şüphelinin saklanabileceği yahut gizlenebileceğine dair somut olguların bulunduğu” şeklindeki “mesnetsiz” gerekçeyle tutuklandığı ifade edildi.

‘Tutuklanması hukukla açıklanamaz’

Baro adına açıklamayı okuyan Yönetim Kurulu Üyesi Ekim Bilen Selimoğlu, Burak Saldıroğlu’nun sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığını, bir gün sonra ise “saklanma ihtimali” gerekçesiyle tutuklandığını belirtti. Selimoğlu, “Ceza miktarı çok daha yüksek olan suçlarda dahi tutuklama kararı verilmezken, bir yıl ceza öngörülen bu suç için yurttaşların sistematik şekilde tutuklanması hukukla açıklanamaz” dedi.

Selimoğlu, bu tutuklamanın sadece Saldıroğlu’nun değil, savunma makamının da hedef alındığını söyleyerek, “Bu karar avukatlara ve savunmaya yönelik baskıların yeni bir halkasıdır” ifadelerini kullandı.

‘Kaçma şüphesini bizde, boşuna aramayın’

Selimoğlu, Sulh Ceza hakimlerine seslenerek şunları kaydetti:

“Biz avukatlar bizzat kurucu unsuru olduğumuz yargıdan asla kaçmadık, kaçmayız. Değil cezası 1 yıl olan suçlardan dolayı saklanmak, onlarca yılla yargılanacağını ve hatta tutuklanacağını bildiği halde yurt dışından dönen, bizzat kendi ayağıyla mahkeme salonuna giden bir mesleğin temsilcileriyiz. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Yönetim Kurulu üyemiz avukat Fırat Epözdemir geçtiğimiz aylarda, yurt dışına kaçarken değil, yurt dışından dönerken yakalanıp cezaevine götürüldü. Yine avukat Selçuk Kozağaçlı, hakkında gözaltı kararı verildiğinde yurt dışında olmasına rağmen, kararı öğrenir öğrenmez tutuklanacağını bile bile ülkesine döndü.

Buradan özellikle Sulh Ceza hakimlerine sesleniyoruz; kaçma şüphesi, saklanma şüphesi arıyorsanız eğer çok uzağa gitmenize gerek yok. Kaçma şüphesini biz avukatlarda değil, şimdi oturduğunuz koltuklarda sizden önce oturan kendi meslektaşlarınızda arayın. Kaçma şüphesini bizde, savunma makamında bulamazsınız boşuna aramayın.”

Saldıroğlu’nun avukatlarından Turgay Bilge ise, yargılama sürecinin başından beri hukuka aykırı işlediğini savundu. Bilge, “Bu ülkede bir avukat bu kadar kolay tutuklanabiliyorsa, yurttaşlar için durum daha da endişe vericidir” dedi.

Kaboğlu: Demek ki yurttaşlar, keyfi olarak tutuklanabiliyor

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da kararın Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Savcı, avukat ve hakim haysiyet bakımından eşittir, Anayasa önünde eşittir. Bu açıdan, bu üçlüden herhangi birine yönelik haksız hukuki işlem, Anayasa dışı işlem aslında yargı mensubunu hedef göstermektir. Suç işlememiş olan bir yargı mensubunu hedef göstermektir. Kendi meslektaşlarınca yani bu üçlüde yer alan savcı ve hakim tarafından bunun yapılmış olması daha da vahimdir ve açıkça hedef göstermedir. Hiç kimse, kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz, bu şekilde gizlenme, saklanma gibi Anayasa’da yer almayan bir yetkiyi kullanılmaya çalışılması, egemenlik yetkisinin gasbıdır. Anayasa madde 138 çerçevesinde, yargıçlar kararlarını bağımsız biçimde, Anayasa’ya, kanuna, hukuki ve vicdani kanaatlerine göre vermek durumundadır. Ancak burada, böyle bir kararın verilmemiş olduğuna tanıklık etmekteyiz. Bu karar bize şunu gösteriyor, eğer bir savcı ve bir hakim, kendileriyle eşit konumda yer alan bir avukatı, haksız bir biçimde, Anayasa dışı bir işlemle tutuklayabiliyorsa, vay yurttaşlarımızın haline. Demek ki yurttaşlar, keyfi olarak tutuklanabiliyor, keyfi olarak özgürlüklerinden alıkonulabiliyor demektir.” (ANKA)