Kadına yönelik şiddete karşı mücadele
Hicri İzgören 23 Kasım 2025

Kadına yönelik şiddete karşı mücadele

Günlerdir hareket hâlindeler… Kadına yönelik şiddete karşı, hakları ve hayatları için yürüyorlar. Susmuyorlar, biat etmiyorlar ve korkmuyorlar.
Canını, kimliğini, bedenini, emeğini sömüren, ezen bütün erklere ve onun oluşturduğu sisteme karşı… Eşitlikçi, demokratik, barışçıl, özgürlükçü bir ülkede yaşama talepleriyle yine haykırıyorlar. Şiddete ve ölüme inat var olma mücadelesini yürüten kadınlar yaşam alanlarını büyütmek ve eşit yaşam hakları için her zaman olduğu gibi yine alanlardalar.
Kadın cinayetlerine, kadına yönelik erkek şiddetine, kadın emeği sömürüsüne karşı. Artık bu kadarı da olmaz dediğimiz her türden ataerkiye, kadın düşmanlığına, iktidara, devlete ve bilumum erke karşı isyanı kuşandılar yine. Evde, sokakta, işte, kampüste, her yerde varız diyorlar. Eşit, adil, özgür, barış içinde bir yaşam talebi için, yaşamak ve yaşatmak için “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” vesilesiyle yine alanlardalar, haykırarak yürüyorlar.

***

25 Kasım, tüm dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve ortadan kaldırılması için farkındalık oluşturulan Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’dür. Bu özel gün, kadına yönelik şiddetin küresel bir insan hakkı ihlali olduğunu hatırlatmak, bu konudaki bilinci artırmak ve somut adımlar atmayı teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından resmîleştirilmiştir.
Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel saldırıyla sınırlı değildir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve BM, bu şiddeti fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik zarar veya acı veren ya da verme olasılığı bulunan, tehdit etme, zorlama veya özgürlükten keyfî olarak yoksun bırakma eylemleri olarak tanımlar.
25 Kasım, bir gün süren bir farkındalık etkinliği değil, 365 günlük bir mücadele azminin başlangıcıdır.
Şunu da teslim etmek gerekir ki; Türkiye’de son dönemlerde bu mücadeleyi sadece bir güne bağlı olarak değil, kadınlar tarafından hemen her fırsatta dile getirmektedirler.
Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek sadece kadınların değil, tüm toplumun sorumluluğundadır.
Şiddet, en temel insan hakkı olan yaşama ve güvenlik hakkının ihlalidir. Şiddetin olduğu yerde eşitlik, refah ve sağlıklı bir toplumsal gelişimden söz edilemez. Kadınların güçlenmesi, toplumların güçlenmesi demektir.
Devletlerin ve uluslararası kuruluşların, kadınları şiddetten koruma ve failleri cezalandırma konusunda yükümlülükleri bulunmaktadır. İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalar, bu mücadelenin yol haritasını çizer.

***

Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve genel olarak kadınların durumuyla ilgili istatistikler, çeşitli kurumlar (TÜİK, bakanlıklar) ve sivil toplum kuruluşları (STK’lar) tarafından zaman zaman paylaşılmaktadır. Bu veriler, sorunun ciddiyetini ve mücadele alanlarını göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’deki kadına yönelik şiddet istatistikleri genellikle sivil toplum kuruluşları ve basına yansıyan olaylar üzerinden daha detaylı bir şekilde takip edilmektedir. Resmî veriler de farklı kategorilerde açıklanmaktadır.
Kadın cinayetleri istatistikleri, sivil toplum kuruluşlarının verilerine göre ne yazık ki yüksek seyretmektedir.
Raporlara göre; cinayetlerin büyük bir çoğunluğu, kadınların evli olduğu erkekler, eskiden evli olduğu erkekler veya birlikte olduğu erkekler tarafından işlenmektedir. Örneğin, 2024 verilerine göre cinayetlerin %57’si kadınların evli olduğu erkek tarafından işlenmiştir. Öldürülen kadınların büyük bir kısmı, kendilerini en güvende hissetmeleri gereken yer olan evlerinde öldürülmektedir.
Bu istatistikler Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama çabalarının hâlâ ne kadar hayati olduğunu ortaya koymaktadır.

***

Konunun uzmanları, sorunun çözümü için eğitim başta olmak üzere son derece kapsamlı önerilerde bulunurlar:
Cinsiyet eşitliği temelli eğitimler yoluyla kalıp yargıları değiştirmek ve şiddetin bir kültür değil, suç olduğunu öğretmek ve bu alanda farkındalık yaratmak.
Bireysel ve kurumsal olarak şiddete karşı net bir duruş sergilemek, şiddeti normalleştiren söylemlerden kaçınmak.
Şiddete uğrayan kadınların kolayca ulaşabileceği sığınma evleri, hukuki destek ve psikolojik danışmanlık hizmetlerini güçlendirmek.
Erkeklerin de bu mücadelenin aktif bir parçası olmaları, şiddetin bir çözüm aracı olmadığını yeni nesillere aktarmaları kritik önem taşır.
25 Kasım, bir kez daha yüksek sesle haykırılan bir çağrıdır: Kadına yönelik bu mücadele, şiddet tamamen ortadan kalkana ve her kadın özgürce, korkusuzca yaşayabileceği bir dünyaya ulaşana kadar sürecektir.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.