İran, bölgesel ve uluslararası siyasetteki gelişmeler nedeniyle sürekli gündemde. Ülkedeki ağır insan hakları ihlalleri, özellikle de kadınlara yönelik baskıcı politikalar, son yıllarda “Jin Jiyan Azadî” isyanıyla dünyaya yansıdı. Bu isyanın yankıları hâlâ sürerken, kadınların mücadelesi devam ediyor.
Türkiye ile en uzun ikinci kara sınırına sahip olan İran, dini liderin elinde şekillenen siyasi yapısıyla, devasa doğalgaz ve petrol rezervlerine rağmen halkını yoksulluğa mahkûm ediyor. 1979’da monarşinin yıkılıp Humeyni öncülüğünde İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla kadınlar üzerindeki baskı daha da ağırlaştı. Şah döneminde kamusal hayatta görünmez kılınan kadınlar, Cumhuriyet döneminde zorla çarşaf dayatmasıyla karşı karşıya bırakıldı. İki dönemde de değişmeyen şey, kadınların yok sayılmasıydı.
Nasrin Parvaz’ın tanıklığı
Ressam ve yazar Nasrin Parvaz’ın Abbasi Lalesinin Altında / Evin Zindanları adlı anı kitabı, bu tarihsel gerçekliğe tanıklık ediyor. Parvaz’ın satırlarında hem Şah’tan mollalara geçişin toplumsal yansımalarını hem de İranlı kadınların mücadelesini görmek mümkün. Özellikle işçi kadınların hikâyeleri, İran’ın yakın tarihine farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
Sürgünde bir kadın yazar
1993’te İngiltere’ye sığınmak zorunda kalan Parvaz, o tarihten beri sürgünde yaşıyor. Eserleri birçok dile çevrilen, ödüller kazanan Parvaz; işkence, sürgün, ayrılık ve kadınların direnişini benzersiz bir dille anlatıyor. Ressam kimliğiyle de bilinen yazar, şiir, öykü ve roman türlerinde üretmeye devam ediyor.
Parvaz, tutsak edildiğinde özgür kaldığı gün yaşadıklarını ve tanıklıklarını mutlaka yazacağına söz verir. Ancak bu söz, kolay bir yük değildir. Çünkü yazmak, tanıklıklarını yeniden yaşamak anlamına gelmektedir. Uzun süre kalemi eline almakta zorlanır. 1999’da yazmaya karar verir, 2001’de bitirir. Kitabın önsözünde, yaşadıklarının ağırlığını şu sözlerle dile getirir:
“Burada okuyacaklarınız karşısında onların basit kurgular olarak kalacaklarını düşünüyorum. Bir kez daha vurgulamalıyım ki ne ben ne de yazdığım bu kitap İslami rejimin zindandaki vahşeti, işkence ve cinayetleri anlatamaz. Öyle anlara tanık oldum ki mezara kadar benimle kalacaklardır. Zindandan çıktıktan yıllar sonra bile dile getiremediğim, belki asla dile getiremeyeceğim anlar var. Rejimin zindanlarına tanık olmanın boğucu etkisini üzerinden atamayan, ruhunu da karabasanlardan kurtaramaz. Yıllar sonra bile kâbus dolu gecelerde kan-ter içinde, titreyerek uyanıyorum.”
Mahmut Yamalak’ın zindandan çevirisi
Kitabı Farsçadan Türkçeye çeviren Mahmut Yamalak, 30 yılı aşkın süredir cezaevinde. Aynı zamanda yazar olan Yamalak’ın çeviri süreci, kitabın hikâyesiyle özdeşleşiyor. Farklı cezaevlerinde başladığı çeviriyi 2023 yılında Malatya Akçadağ Cezaevi’nde tamamladı. Yamalak, 2025’te Kürt meselesinin çözümü için süren süreç kapsamında, Abdullah Öcalan’ın da tutulduğu İmralı Cezaevi’ne sevk edildi. Kürt yazar, şair ve çevirmen olan Yamalak’ın Kürtçe ve Türkçe eserleri bulunuyor.
Anılar, başta Evin olmak üzere Qızıl Hisar, Qebristan ve Gevherdeşt zindanlarında yaşananlara odaklanıyor. Bu zindanlar, işkenceyle, toplu mezarlarla, gizli infazlarla dolu karanlık mekânlar… Parvaz’ın kitabı, o cehennemde birbirine gülümseyerek ölüme yürüyen kadınların sesini taşıyor.
Bireysel hatırattan kolektif belleğe
Bu anlatı, yalnızca bireysel bir hatırat değil; aynı zamanda bir bellek çalışması. İran rejiminin kadınlara dönük kıyım politikalarını, sistematik işkenceleri, toplu idamları ve yok sayılan ölümleri görünür kılıyor. Parvaz’ın anıları, 16 Eylül 2022’de Jina Mahsa Emini’nin katledilmesiyle başlayan kadın isyanını hatırlatıyor ve “Jin Jiyan Azadî” mücadelesinin tarihsel arka planına ışık tutuyor.
Abbasi Lalesinin Altında / Evin Zindanları, yalnızca bir anı kitabı değil; İranlı kadınların yarım asrı aşan direnişine, acılarına ve umutlarına dair sarsıcı bir tanıklık.