31 yıl önce, katledilen Kürt iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay için İstanbul Avcılar Mezarlığında anma gerçekleştirildi. Anmaya katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:
Burada konuşan üç ailemizi de dinleyince tekrar o günlere gittik, acılarımız depreşti. Unutmadığımız, unutmayacağımız o günlerle tekrar yüzleştik. Bu ülkenin karanlık sayfaları var. O karanlık sayfaların da failleri ortada. Katledilenler de belli. Kürtler, muhalifler; kimliğine, inancına, diline, onuruna, halkının mücadelesine sahip çıkanlar katledildi. Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay, faili meçhul cinayetle katledilen aslında sadece üç arkadaşımızdı. Onların şahsında yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı saygı ve minnetle anmak istiyoruz. Bu karanlık sayfa aydınlatılmadan, bu katliamlarla yüzleşilmeden; canlarımızın, kardeşlerimizin, babalarımızın, akrabalarımızın katilleri adalet önünde yargılanmadan tabii ki unutmayacağız.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, İstanbul Avcılar Mezarlığında Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım için yapılan anmaya katıldı
“Bu insanlarımızın tek bir suçu vardı; Kürt iş adamı olmak”
“Failler ortada, Mehmet Ağar kendisi itiraf etti ama beraat etti”… pic.twitter.com/r0aU9pE2J4
— İlke TV (@ilketvcomtr) June 3, 2025
Bir dönemin travması: Faili meçhul cinayetler
Savaş Buldan 2 Haziran 1994’te İstanbul Yeşilyurt’taki Çınar Oteli’nden, polis kimlikli, polis yelekli ve telsizli sekiz kişi tarafından Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’la birlikte kaçırıldı ve sonrasında öldürüldü.
Buldan ve arkadaşlarının cesetleri, 4 Haziran 1994’te Bolu’nun Yığılca ilçesi Melen çayı kenarında bulundu. İşkence yapıldığı, vücudunda yanık izleri görüldüğü, derisinin soyulduğu, göğsüne ve başına kurşun sıkıldığı otopsi raporu ile belgelendi.
Buldan, Karay ve Yıldırım, sabah 04.30 sıralarında otelden ayrılacakları sırada kapıda önleri 7-8 kişi tarafından kesildi. Ellerinde silahları ve telsizleri, üzerlerinde ise olan kurşun geçirmez yelekleri olan bu kişiler, bu 3 insanı zorla bindirildikleri üç arabayla kaçırdı. Bu haberi almaları üzerine resmi makamların kapısını çalıp, olayı kamuoyuna duyuran yakınlarının ayaklarının götürdüğü yerlerden biri Sapanca-Hendek-Bolu hattıydı.
Nedeni ise son birkaç ay içerisinde işlenen Behçet Cantürk ile şoförlüğünü yapan yeğeni Recep Kuzucu (14 Ocak), Avukat Yusuf Ekinci (25 Şubat), Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan (28 Mart) ile Yüksekovalı bürokrat, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan (9 Mayıs) cinayetleriydi. Bu isimlerin de ortak noktası Kürt olmalarıydı.
Bu cinayetlerin öncesinde dönemin Başbakanı Tansu Çiller 4 Kasım 1993’te yaptığı bir konuşmada, “Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yla olduğu gibi, PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir” demişti.
İtiraflar: Failler ‘meçhul’ mü?
Cinayetler, diğer faili meçhul cinayetlerle birlikte Susurluk Davası’nda söz konusu edildi. Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifade sonrası İstanbul ve Bolu-Adapazarı-Sapanca üçgeninde cinayete ilişkin keşifler yapıldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2004 yılında, yeterli soruşturma yapılmadığı için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkıyla ilgili 2’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.
Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Ayhan Çarkın’ın aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında, Savaş Buldan, Behçet Cantürk, Namık Erdoğan gibi isimlerin de öldürüldüğü faili meçhul cinayetler hakkında “cürüm işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde adam öldürmek” gerekçesiyle hapis cezası istenen bir dava açıldı.
Millî İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Dairesi eski başkanı Mehmet Eymür davada verdiği ifadede, “Bütün eylemlerin MGK’den çıkan kararlar ile MİT’e geldiğini ve öldürmelerin de bu çerçevede yapıldığını” belirtti.
Eymür ifadesinde, MİT haber elemanı Tarık Ümit’in Savaş Buldan’ı Yeşilyurt Çınar Oteli’nden aldığını, Buldan’ın Düzce’de infaz edildiği yere götürdüğünü ve bizzat Ümit’in infaz ettiğini dile getirdi.
Ümit’in işlediği bu ve diğer cinayetleri adli makamlara neden intikal ettirmediği sorulduğunda Eymür, “Ama devlet adına yaptığını söyledi” demekle yetindi.
Mehmet Ağar da benzer şekilde “Devlet için 1000 operasyon yaptık” diye konuşmuştu.
1990’dan sonra yıl yıl artan cinayetler ve JİTEM
1990 ve 1991 yıllarında 42 olan faili meçhul cinayet sayısı 1992’ye gelindiğinde 210’a çıkmıştı. 1993 yılı boyunca ise 510’a yükseldi. Bu, o güne kadar tespit edilen en yüksek sayıda faili meçhul cinayetti. Bu cinayetlerle Kürt halkının toplumsal belleğine travmatik bir biçimde yerleşen ‘Beyaz Toros’ ise, ağırlıkla hayatını kaybeden insanları kaçırılmasında kullanılıyordu.
Cinayetlere kurban gidenler farklı profillere sahipti: İşçi, esnaf, seyyar satıcı, öğretmen, imam, ev kadını, siyasetçi, asker, öğrenci, gazeteci, şoför, iş insanı, çiftçi… Aradan geçen yıllara rağmen, 1993 karanlığına gömülen yüzlerce insanın faili bulunamadı ve davalar tek tek düştü.
Zamanaşımı nedeniyle düşürülen dosyalardan biri, 1992 yılında öldürülen Kürt yazar Musa Anter cinayeti dosyasıydı. 2022’de dolan 30 yılın ardından düşürülen dosyada, aradan geçen yıllara rağmen hiçbir ilerleme kaydedilemedi. 2023 yılı içinde, 1993 yılında işlenen ancak faili meçhul kalan dosyalar da tek tek düştü.
Gazeteci-yazar, Kürt düşünür Musa Anter, 20 Eylül 1992’de Kültür-Sanat Festivali için bulunduğu Diyarbakır’da festivale katıldı, kitaplarını imzaladı ve akşam saatlerinde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.
Abdülkadir Aygan, 2004’te “İtirafçı Bir JİTEM’ci Anlattı” adlı kitabında Anter cinayetiyle ilgili Binbaşı Ahmet Cem Ersever, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Mustafa Deniz, “Hogir” kod adlı Cemil Işık, Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat’ın eski elemanı Neval Boz, JİTEM Telsiz Kumanda Merkezi’nde görevli Ali Ozansoy, JİTEM Tim Komutanı Savaş Gevrekçi ve Şırnaklı Hamit’in adını verdi.
JİTEM’in adı, o yıllardaki benzer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi, Demokrasi Partisi (DEP) Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın 4 Eylül 1993’te öldürülmesiyle de gündeme gelmişti.
Açılan davada müdahil avukatlar Susurluk raporunu hazırlayan bürokrat Kutlu Savaş’ın dinlenmesini istedi.
Kutlu Savaş, Mesut Yılmaz’a ilettiği Susurluk raporunda, 1994’te Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Muhsin Gül’ün verdiği ifadelerde “Batman’da milletvekili Sincar’ı, Alaattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir’in birlikte planlayıp öldürdüklerini söylediğini” yazmıştı.
Raporda Ahmet Demir adıyla geçen kişi, Yeşil kod adlı JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım’dı. Sincar, Habip Kılıç’ın öldürülmesini araştırmak için Batman’a gitmişti. Öldürülmesinin ardından, eşi Cihan Sincar, milletvekilinin havaalanındaki polis aracında ve Emniyet Müdürlüğü’nde Alaattin Kanat’la karşılaştığını anlattı.