BRICS zirvesi bugün Rusya’nın Kazan kentinde başladı. Zirve sonrası alınacak kararlar ortak deklarasyonla kamuoyuna duyurulacak. Zirve, Putin’in 24 Ekim’de düzenleyeceği basın toplantısıyla son bulacak.
Zirveye üye ülkeler Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, İran, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır katılıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Kazan’da boy gösterecek liderler arasında. Rus yetkililere göre zirvede 36 ülkenin ve altı uluslararası örgütün temsilcileri olacak. Bunlar arasında Türkiye gibi adaylıkla ilgilenen ülkeler de bulunuyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden beri en yüksek katılımın olduğu bu yılki BRICS zirvesi, bu yönüyle sadece bir uluslararası toplantı olmanın ötesinde, Rus liderin yalnız olmadığını göstermek için önemli bir fırsat sunuyor. Zirve, genişleyen bir uluslararası koalisyonun arkasında durduğunu simgeleyerek, Putin’in küresel alandaki yeniden güç kazanma çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
BRICS’in Mısır, BAE, Etiyopya ve İran gibi ülkeleri de kapsayacak şekilde genişlemesi, grubun stratejik gücünü artırma potansiyelini beraberinde getiriyor. Yeni üyelerin katılımı, BRICS’in yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda politik bir güç olma hedefini pekiştirebilir. Bu durum, Batı karşıtı bir duruş sergileme ve alternatif bir küresel yapı oluşturma çabalarının bir parçası olarak öne çıkıyor.
Zirve, üye ülkelerin küresel güç dengesinde değişim arzusunu net bir şekilde ortaya koyarken, özellikle Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler, ABD liderliğindeki mevcut düzenin zayıflamasını istiyor ve bu çabalarını BRICS gibi platformlar aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu bağlamda, zirvenin Batı’ya karşı bir meydan okuma niteliği taşıdığı değerlendiriliyor.
Zirvenin Ortadoğu’daki çatışmalarla aynı döneme denk gelmesi, Putin’in bu durumu kendi lehine çevirmesine olanak tanıyabilir. Filistin liderinin katılımı, Gazze’deki İsrail ordusu saldırılarılarının ve Filistin meselesinin zirvede önemli bir yer tutacağını gösteriyor. Putin, Ortadoğu’daki gerilimleri kullanarak, Batı’nın desteklediği politikaları eleştirmek ve alternatif bir dünya düzeni oluşturma çabalarını güçlendirmek isteyebilir.
BRICS ülkeleri arasındaki farklılıklar, grup içindeki dayanışmayı zayıflatabilir. Hindistan ve Çin ile Suudi Arabistan ile İran arasındaki tarihsel gerilimler, BRICS’in bir bütün olarak etkinliğini sorgulatıyor. Bu tür iç çatışmalar, ortak bir strateji geliştirmeyi zorlaştırabilir ve BRICS’in gücünü sınırlayabilir.
BRICS ülkeleri zirvede, ABD doları dışındaki alternatif para birimlerini kullanarak ticaret yapma yollarını tartışacak. Bu çaba, ülkelerin ekonomik bağımsızlıklarını artırma arzusunu yansıtıyor. Ancak, ülkeler arasındaki farklılıklar ve siyasi ajandalar, bu tür bir ekonomik işbirliğini zora sokabilir.
Kazan’daki zirve, Putin için önemli bir fırsat sunarken, BRICS’in uluslararası alandaki etkisini artırma çabalarını da gözler önüne seriyor. Ancak grup içindeki farklılıklar ve jeopolitik gerilimler, BRICS’in geleceğini belirsiz kılıyor. Bu durum, BRICS ülkelerinin hem iç hem de dış politikada daha dikkatli bir strateji geliştirmelerini gerektirecek. BRICS, yalnızca bir ekonomik birlik değil, aynı zamanda ideolojik bir karşıtlık olarak da şekillenebilir. Gelecekteki gelişmeler, bu birliğin ne yönde evrileceğini de belirleyecek.