Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Türkiye Basın Federasyonu’nda, “Anadolu Sohbetleri” kapsamında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kürt meselesinin çözümü için başlatılan sürece ilişkin değerlendirmeleri sorulan Uçum, süreçten bu yana geçen 13 ayda PKK’nin kendini feshetme ve silah bırakma kararı aldığını belirterek, Meclis’e “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kurulduğunu ve Türkiye’nin geleceğine yönelik umutların arttığını söyledi.
Süreç boyunca geçiş için ciddi birikim oluşturduğuna değinen Uçum, “‘1 yıl geçti bu süreç de zaafa uğruyor, bu süreçte de bir şey olmadı’ yaklaşımlarını hiç isabetli bulmuyorum. Nihayetinde ben bu sürecin başarıya ulaşacağına inanıyorum. Birtakım komplikasyonlar çıksa bile bu birikim Türkiye’nin bir kazanımıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Geçiş sürecin hukuku ile ilgili “tek ve özel geçici bir kanun yapılması gerektiğini” düşündüğünü anlatan Uçum, şöyle konuştu:
“Anayasa’nın eşitlik ilkesi var. Anayasa’nın eşitlik ilkesi, Anayasa Mahkemesi tarafından aynı durumda olanlara, aynı kuralların uygulanması olarak değerlendirilir. Peki, bu tespitten yola çıkarak neyi ortaya koyabiliriz? Demek ki farklı durumda olanlara farklı kurallar uygulanabilir. Farklı durumda olanlara farklı kuralların uygulanması eşitlik ilkesinin ihlali olmaz. Buradaki farklılık ne? Burada kendini feshetmiş bir terör örgütü var, burada silah bırakma kararı vermiş bir terör örgütü var. Dolayısıyla burada farklı bir durum var. Bu farklılığa özgü bir düzenleme yapılabilir. Bu düzenleme özel bir düzenlemedir. Burada genel kanunlar üzerinden değişiklikler yerine bir özel kanun yapmak, mümkünse tüm boyutları içeren tek kanun yapmak ve bu kanunun da bir geçişlik vasfı olması şeklinde bir hukuk politikası doğru olur yaklaşımındayız biz. Yani belli süreler verilir, o süreler içerisinde başvuranlar, gelenler, o kanunun sağladığı imkanlardan yararlanır. O süre geçtikten sonra başvurular dikkate alınmaz, normal hukuk süreçlerine tabi olunur.”
‘Hem ceza hukuku boyutu var hem hem entegrasyon boyutu var’
Mehmet Uçum, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bu süreçte işin hem ceza hukuku boyutu var hem entegrasyon boyutu var. Ceza hukuku boyutunda bir af tartışması gündemde değil. Benim görebildiğim kadarıyla genel bir infaz hukuku düzenlenmesi de gündemde değil. Olabilecek olan nedir? İşte bu farklı durumla ilgili birtakım hukuki düzenlemeler yapmak. Orada da bir torba mantığıyla yaklaşılamaz. Münfesih terör örgütünün suça bulaşmamış olanlarıyla ilgili yaklaşım başka türlü olur, suçlar arasındaki farklılıklara göre hafif suçlar, ağır suçlar başka türlü olur. Dolayısıyla orada da kademelendirilmiş, ölçülendirilmiş bir yaklaşımın gündeme geleceğini öngörüyorum.”
‘Anayasa’nın hiçbir hükmüne aykırı en ufak bir unsur olamaz’
Düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olamayacağına vurgu yapan Uçum, “Anayasa’nın ilk dört maddesini, 42. maddesini, 66. maddesini tartıştıracak bir düzenleme mümkün mü? Mümkün değil.” dedi.
Uçum, süreçle ilgili “fikri sabotajların” artacağına işaret ederek, “Fiili sabotajlar da olabilir ama fikri sabotajlar bu süreç bakımından en riskli alanlardır. Fikri sabotajlar da hangi zeminler üzerinden yürüyor? Birincisi geçiş süreci hukukuna ilişkin bir sürü dezenformasyon yapılıyor. Geçiş süreci hukukunda Anayasa’nın hiçbir hükmüne aykırı en ufak bir unsur olamaz. Geçiş süreci hukukunda genel demokratik talepler, anayasa değişiklikleri talepleri, daha ileri taleplerin gündeme gelmesi de söz konusu olamaz.” diye konuştu.
Uçum, “Terörle mücadelenin zorunlu sonucu olan bazı tedbirler var. Sistematik terör riskini bertaraf ettikten sonra terörle mücadelenin gerektirdiği tedbirlere ihtiyaç kalır mı? Örneğin kayyım olayına kalır mı? Ya da diyelim ki terörle mücadele çerçevesinde alınmış başka bir takım tedbirler vardır. O tedbirlere ihtiyaç kalır mı? Kalmaz. Demek ki geçiş sürecinin tamamlanması demokratik alanı bizatihi genişletecektir. Yani geçiş süreci hukuku ile demokratik alan arasında da böyle bir organik ilişki var.” değerlendirmesini yaptı.
‘Komisyon böyle bir karar verirse bu makul karşılanabilir’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Abdullah Öcalan’la görüşmesiyle ilgili farklı görüşler olduğu belirtilerek, değerlendirmeleri sorulan Uçum, “Meclis Başkanımız Sayın Kurtulmuş da açıkladı, ‘Bu, komisyonun değerlendireceği bir karar.’ dedi. Benim anladığım kadarıyla bu kategorik olarak reddedilen bir şey değil. Bu konu değerlendiriliyor.” ifadelerini kullandı.
Komisyonun, dinleme sürecinde en geniş dinlemeyi yapmaya çalıştığını, cezaevinden çıkan kişilerin dahi dinlendiğini anlatan Uçum, “Bu süreçte İmralı’nın dinlenmesi meselesinde de karar verirse, bu da komisyon bakımından, kendi dinleme faaliyeti bakımından anlamlı bir değerlendirme olabilir. O yüzden nihayetinde komisyonun bu konuda vereceği kararı beklemek lazım. Hangi sebeple bu tartışma konusu olabilir onu tam kestiremiyorum. Fakat komisyonun dinleme faaliyeti açısından baktığımızda böyle bir kararın verilmesini ben makul karşılarım. Komisyon böyle bir karar verirse bu makul karşılanabilir. Nihayetinde komisyonun inisiyatifinde olan bir şeydir. ‘Niye dinlemeye gidiyor?’ şeklindeki eleştirilere o manada katılmam, komisyon böyle bir karar verirse.” diye konuştu.
Uçum, bir soru üzerine, “Geçiş sürecinin en önemli öznelerinden birisi İmralı, Öcalan olduğu için komisyon böyle bir karar verirse bunun makul karşılanması gerekir diyorum.” cevabını verdi.
CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar
Bazı CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalarla ilgili Uçum, “Hukukun işlemesini demokrasi karşıtı bir yaklaşım olarak görmek, hukuk devletini tanımamaktır. Hukukun işlemesine yönelik eleştiri yapamazsınız. Hukukun işleme süreçlerinde eksiklikler olduğunu düşünüyorsanız onlara yönelik eleştiri yaparsınız ama ‘hukuk işlemesin, soruşturmalar olmasın, iddianameler düzenlenmesin, davalar açılmasın’ gibi bir yaklaşım demokrasiyle de bağdaşmaz, hukuk devletiyle de bağdaşmaz.” değerlendirmesinde bulundu.
Uçum, CHP İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki görüş farklılığının sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Yürüyen süreçler var orada. Asliye hukuk ve asliye ceza işin esası bakımından, YSK, işin usulü bakımından süreçleri yürütüyor. Esası bakımından süreçleri yürütenlerin ele aldığı olgular, kriterler başka, usul bakımından süreçleri yürütenlerin ele aldığı kriterler başka. Buradaki farklılık bir çatışma olarak mı değerlendirilir, yoksa herkesin kendi yetki ve sınırları içerisinde yaptıkları değerlendirmeler midir? Buna da bakmak lazım. Biz, çok kolay her şeyi çatışmaya dönüştürmeyi başarabiliyoruz. Burada da böyle bir çatışmadan söz etmeden önce YSK’nin kendi yetki alanını, hukukunu dikkate alarak değerlendirme yapmak, asliye hukuk ve asliye cezanın da kendi yetki alanlarını, görev alanlarını, uyguladıkları hukuku dikkate alarak değerlendirme yapmak gerekir. Nihayetinde yürüyen süreçler var. Yürüyen süreçlerde benim tek söyleyebileceğim, hukukun gereğinin yerine getirilmesidir.”
‘CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’dir’
“Yani İstanbul il başkanı kim?” sorusunu Uçum, “İşin esası açısından baktığınızda Gürsel Bey, usulü açısından baktığınızda Özgür Bey şeklinde bir durum ortaya çıkmış. Hukuk devam ederken yorum yapmak zor. Devam eden süreçlerde de bu değerlendirmeleri yaparken bizim siyah ya da beyaz dememiz hiç doğru olmaz.” diye cevapladı.