Lahey’den Washington’a mutabakat hayali!

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 26 Eylül’de Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüştü. 2019’dan sonra ilk kez Beyaz Saray’a gitmiş olması etrafında Türkiye yetkilileri tarafından olumlu bir hava yaratıldı. Ancak özelikle uluslararası basında yapılan yorumlarda, bu görüşmelerin Türkiye lehine çok da olumlu sonuçlar üretmediği yönünde değerlendirmeler öne çıktı.

Erdoğan her ne kadar görüşmelerin parlak geçtiğini söylese de görüşmenin sonuçlarına bakıldığında 26 Eylül’deki Washington görüşmesi, 2 Temmuz’da Lahey’de imzalanan mutabakatın bir adım ötesine bile geçilemediğini gösteriyor.

Lahey Mutabakatı, Trump ve Erdoğan arasındaki görüşmeden sonra yayınlanan iki ülke arasında savunma sanayi, enerji ve ticaret alanlarında işbirliğini öngören bir belgeydi. Washington’daki buluşma, bu başlıklarda somut bir ilerleme sağlanamadığını ortaya koydu.

Lahey Mutabakatı’nda ne vardı, Washington’da bir şey değişti mi, buna bakalım.

F-35 ve savunma sanayi iş birliği

Lahey Mutabakatı’nda Türkiye’nin öncelikli gündem maddelerinden biri, F-16 modernizasyonu ve mevcut mühimmat alımlarının sağlanmasıydı. Ayrıca bazı radar ve elektronik harp sistemlerinin ABD lisansıyla ortak üretimi de görüşüldü. Bu çerçevede en kritik konu, Türkiye’nin F-35 programına geri dönüşüydü. Hatırlanacağı üzere Türkiye, 2019 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması nedeniyle ABD tarafından F-35 programından çıkarılmıştı. ABD Savunma Bakanlığı ve Kongre’nin ortak değerlendirmesi sonucunda alınan bu karar, Türkiye’nin programa yeniden katılımı için kapsamlı bir siyasi ve kurumsal onay sürecini gerekli kılıyor.

Washington’da Erdoğan ve Trump görüşmesinde, Lahey’de konuşulan F-35 programına dönüş maddeleri, F-16 modernizasyonu ve mühimmat alımı tekrar gündeme geldi. Trump, Türkiye’nin taleplerini ciddiye aldıklarını ve olumlu sinyaller verdiklerini ifade etti. Ancak F-35 konusu, ABD iç politikasındaki karmaşık dengeler nedeniyle hâlâ belirsizliğini koruyor. Türkiye’nin programa dönüşü için nihai karar, Senato’nun onayına bağlı. Temmuz’dan Eylül’e senatonun onayına dair hiçbir somut adım atılmamış durumda.

F-35 konusu, Türkiye açısından hâlâ kritik bir belirsizlik alanı olarak duruyor. Trump ve Erdoğan görüşmede sorun çözülmüş izlenimi verirken, ABD iç siyasetinin ve Kongre onayının belirleyici olduğunu göz ardı etmiş görünüyorlar.

Bu konuda ortaya çıkan bir başka sorun ise, hükümetin “yerli ve milli uçak” olarak tanıttığı KAAN uçaklarının ABD tarafından motorları verilmediği için üretiminin durmuş olması. Bu konudaki açıklamayı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptı. Gelen bilgilere göre Erdoğan, Fidan’a yaptığı açıklama nedeniyle tepki göstermiş. Çünkü tam da ABD ile işlerin yoluna girdiği havası yaratılırken, şimdiye kadar olmayan bir sorunu daha ortaya atmış oldu. Bu arada KAAN’ın ne kadar “yerli ve milli” olduğu ortaya çıktı.

Enerji ve Doğu Akdeniz

Lahey Mutabakatı’nın önemli bir diğer maddesi enerji ve Doğu Akdeniz başlığı. Türkiye, ABD firmalarına “öncelikli ortak” statüsü tanıyacak ve LNG (Liquefied Natural Gas – sıvılaştırılmış doğal gaz) tedarikinde fiyat indirimleri alabilecekti. Ayrıca Türkiye’nin enerji tedarikinde çeşitlilik ve denge sağlama ihtiyacı da öne çıkıyordu.

Washington görüşmesinde bu konu tekrar gündeme geldi. Trump, Türkiye’nin Rusya’dan enerji alımlarını azaltmasını beklediğini ifade ederken, Erdoğan tedarikte denge kurma gerekliliğini vurguladı. ABD’den sağlanan LNG fiyatı 280–355 dolar/1000 m³ civarında seyrederken, Azerbaycan boru hattı gazı 250–320 dolar/1000 m³ arasında bulunuyor. Bu fark, Türkiye’nin enerji ithalat maliyetlerini her 1000 m³ gaz için yaklaşık 30–35 dolar artırıyor. Ayrıca ABD’den Türkiye’ye LNG gemi ile taşınacak. Nakliye süresi, liman altyapısı ve olası krizler (örneğin Süveyş Kanalı’ndaki tıkanmalar veya kötü hava koşulları) maliyeti artırabilir ve tedarik süresini uzatabilir. Ayrıca, LNG’nin taşınması sırasında soğutma ve basınç kontrolü gibi teknik işlemler gerekiyor; bu da ekstra masraf ve risk yaratıyor.

Bütün bu dezavantajlara rağmen Washington görüşmesinde fiyat indirimi olmadan LNG alışı için anlaşma sağlandı. Konuyla ilgili Gönül Tol’un X’te yaptığı değerlendirme durumu net bir şekilde özetliyor:

“Rusya ile imzalanan anlaşma nedeniyle Akkuyu’dan 15 yıl boyunca pazar fiyatının üstünde elektrik alacağız. Amerika ile imzalanan LNG anlaşmasıyla ABD’den 20 yıl boyunca yüksek fiyata LNG alacağız. Orta güçteki ülkeler, dış siyasette bir ayağını bir kampta, diğerini diğer kampta tutarak her iki taraftan da maksimum çıkar sağlamaya çalışır. Biz iki kamptan da kazık yiyoruz.”

Ticaret ve gümrük

Lahey Mutabakatı çerçevesinde Türkiye ve ABD, uyguladıkları gümrük tarifelerini karşılıklı olarak kademeli biçimde düşürmeyi taahhüt etmişti. Türkiye tarafında bu adım, ABD menşeli bazı tarım ve tüketim ürünlerine uygulanan ek gümrük vergilerinin kaldırılmasıyla gerçekleşti. 22 Eylül 2025 itibarıyla Türkiye, 2018’de uygulamaya koyduğu ABD menşeli 22 ürün üzerindeki ek vergileri kaldırdı; bu ürünler arasında otomobil, alkol, tütün ve kozmetik gibi çeşitli mallar bulunuyor. Böylece Türkiye, Mutabakat çerçevesinde kendi tarafındaki tarifeleri fiilen azaltmış oldu.

Ancak ABD tarafı, Türkiye’den çelik ithalatında %25, alüminyum ithalatında ise %10–15 civarında vergi uygulamaya devam ediyor. Bu vergiler, Türkiye’nin ihracat maliyetlerini artırıyor ve ürünlerin rekabetçiliğini sınırlıyor. Üstelik ABD, çelik ve alüminyum tarifelerini %50’ye yükselterek 407 yeni ürün kategorisini kapsayacak şekilde genişletti; rüzgâr türbinleri, mobilya ve inşaat ekipmanı gibi birçok sektör bu kapsama giriyor ve Türkiye’nin bu ürünleri ABD’ye ihraç etmesini daha maliyetli hâle getiriyor.

Lahey Mutabakatı’nda öngörülen karşılıklı kademeli gümrük indirimi hedefi fiilen gerçekleşmiş değil. Türkiye kendi tarafındaki tarifeleri kaldırarak taviz vermek durumunda kalırken, ABD yüksek tarifelerini koruduğu için Mutabakat’ın Türkiye lehine getirmesi öngörülen avantajlar sağlanamadı. Bu durum, iki ülke arasındaki ticarette teorik anlaşma ile fiili uygulama arasındaki farkı açıkça ortaya koyuyor.

Ayrıca iki konuda daha ABD’li firmalar ayrıcalıklı konuma getirildi. Türkiye Boeing uçaklarının alımı için 50 milyar dolarlık taahhütte bulundu. Nükleer enerji alanında ABD’li firmalarla işbirliği yapılması mutabakata bağlandı.

Gazze ve bölgesel diplomasi

Washington’daki Trump–Erdoğan görüşmesinde Gazze konusu ile ilgili ayrıntılı bir resmî kayıt bulunmuyor. Görüşme öncesi Erdoğan, Fox News röportajında Trump’ın Gazze’deki çatışmayı sona erdirme sözü verdiğini, ancak bu sözlerin yerine getirilmediğini ifade etmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirerek, “Böyle konuşuyorlar ama sonra Trump’tan randevu almak için sıraya giriyorlar” yorumunu yaptı. Bu sırada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, çeviri sırasında anlam kayması olduğu gerekçesiyle açıklamada düzeltme yaptı ve Erdoğan’ın Trump’ın barış için çabalarının takdir edildiğini vurguladığını belirtti.

Bütün bu gelişmeler, Trump karşısında Erdoğan’ın taleplerine somut bir karşılık alamadığını ve diplomatik olarak zor bir durumda bulunduğunu gösteriyor.

Uluslararası basın da sonuçları benzer bir çerçevede yorumladı; Erdoğan’ın diplomatik çabalarının sınırlı kaldığı, Gazze ve Filistin konusundaki taleplerinin Trump’ın ABD çıkarlarına odaklı yaklaşımı karşısında karşılık bulamadığı vurgulandı.

Netanyahu ve Trump görüşmesi sonrası açıklanan ateşkes planında Türkiye’ye arabuluculuk rolü verilmiş olmasının nedeni olarak Hamas’ı istemedikleri bir anlaşmaya zorlamanın yattığı söyleniyor. 2 yıllık soykırımın sonunda İsrail ve Netanyahu istediklerini almış havası yaratırken Hamas henüz anlaşmayı kabul etmedi.

Lahey ve Washington görüşmelerinde somut kazanım yok

Erdoğan, Trump ile Washington’da ve Lahey’de yapılan görüşmelerde F-35 programına dönüş, F-16 modernizasyonu, enerji tedariki, ticaret ve Gazze konusu gibi kritik gündemleri ele aldı. Ancak somut kazanımların çok sınırlı olduğu, pek çok talebin ABD iç politikası ve Kongre ve Senato onayı nedeniyle sonuçsuz kaldığı görülüyor.

Lahey Mutabakatı kâğıt üzerinde Türkiye–ABD ilişkilerinde “yeni bir sayfa” açıyor gibi görünse de fiili durumda ABD ve onun sağcı otoriter başkanı Trump karşısında hiçbir ülke liderinin bir şeyler “vermeden” bir şeyler elde etmesi mümkün değil tezi bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bu, ekonomisi zor durumda ve politik desteği azalmış AKP iktidarı ve lideri Erdoğan için çok daha zor bir durum oluşturuyor. Trump ile buluşma karşılığı Türkiye aleyhine tavizler verilmiş gibi görünüyor.

Lahey ve Washington temasları, Ankara’nın beklentilerini karşılamaktan uzak kalırken, Trump yönetiminin sert ve çıkar odaklı çizgisinin değişmediğini bir kez daha ortaya koydu. Sonuç olarak, ‘yeni bir sayfa’ iddiasıyla başlayan süreç, eski defterlerin yeniden açılmasından öteye gidemedi.

Not: Filistin İçin Eylem Komitesi Pazar günü için çağrı yaptı:

Filistin’de soykırım ikinci yılını doldururken işgal rejiminin etnik temizlik politikasına karşı Filistin halkının ve direnişin yanında olduğumuzu haykırarak İsrail’e Tam Ambargo şiarıyla yürüyoruz!

🗓️ 5 Ekim Pazar

🕓 15.00

📍Taksim AKM önü

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.