Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ağırlıklı cihatçı güçlerin 27 Kasım’da başlattıkları askeri hareketlilik sonrası 8 Aralık’ta Şam’ın ve dolayısıyla Esad rejiminin düşmesinin ardından gözler ülkenin Akdeniz kıyısındaki iki vilayeti Lazkiye ve Tartus’a çevrilmişti. Suriye’nin toplumsal dokusu açısından bu kentlerin en önemli özelliği, ülkedeki Arap Alevi toplumunun en yoğun yaşadığı yerler olması. Devrik Esad rejiminin müttefiki Rusya’nın da bu bölgede bir deniz ve bir hava üssü bulunuyor.
Bölgenin toplumsal yapısı
Ülkeyi 53 yıl boyunca parti devleti tarzı bir diktatörlükle yöneten Esad ailesinin kökenleri de Lazkiye’nin Kardaha ilçesinden geliyor. Toplumsal olarak çeşitlilik arz eden bölgede Sünni ve Hıristiyan Araplar, Arap Alevileri, İsmaililer, Türkmenler ve Ermeniler yaşıyor.
Bunun yanı sıra Tartus ve Lazkiye, Suriyeli Arap Alevilerin merkezi olarak öne çıkıyor. Arap Aleviler, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 13 oranındaki bir bölümünü oluşturuyor.
Suriye’de 13 yıl süren ve geleceği belirsiz olan iç savaş boyunca ülkenin bu bölgesi, çatışmaların olmaması nedeniyle yoğun bir iç göç aldı. Bu da Lazkiye ve Tartus’taki demografik yapıyı 2011 öncesine nazaran kısmen değiştirdi.
İç savaş dönemindeki saldırılar
İç savaş sırasında Lazkiye’nin doğu ve kuzeydoğudaki dağlık alanlarında ise çatışmalar ve saldırılar yaşandı. Özelilkle cihatçı güçlerin, kırsal bölgelerdeki Alevi köylerine saldırıları gerçekleşti. 2013 yazında Lazkiye yakınlarındaki bazı Alevi yerleşimlerine yönelik saldırılar ve Mayıs 2013’te Tartus’un Banyas ilçesine yönelik cihatçı güçlerin saldırısı bunların en şiddetlileriydi.
Arap Aleviler ise bu saldırılara yerel savunma güçleriyle karşılık vermeye çalıştılar.
8 Aralık sonrası: ‘Bizi koruyacak hiçbir şey yok’
8 Aralık’ta cihatçı güçlerin Şam’a girmesinin ardından, bu bölgelere girilmesi halinde Lazkiye ve Tartus’ta neler yaşanacağı merak konusuydu. Cihatçı güçlerin, beklendiği gibi Lazkiye ve Tartus’a girmesinin ardından sosyal medyada, Aleviler’in yanı sıra, Hristiyan gruplara mensup kişilere ait olduğu belirtilen infaz videoları yer aldı.
BBC Arapça’ya konuşan bölgede yaşayan Alevilerden biri, kendilerini koruyacak hiçbir şey olmadığını belirterek, ‘Bizi korkutan, bu ülkede bir azınlık olmamız. Aleviler olarak kaderimiz tamamen belirsiz” diyor ve HTŞ lideri Colani’nin sözlerinin hiçbir garantisinin olmadığını ekliyor.
Arama noktalarında kendilerine mezheplerinin sorulduğunu vurgulayan BBC Arapça’ya konuşan Alevi kadınlar ise, korkudan birçok Alevi kadının başörtüsü taktığını belirtti.
Cihatçı komutanlarla toplum liderleri bir araya geldi
Reuters haber ajansının aktardığına göre cihatçı güçlerden bir grup temsilci, 9 Aralık’ta Esad ailesinin memleketi Kardaha’da, yörenin önde gelen toplum liderleriyle bir araya geldi.
Ajans, görüşmenin olumlu geçtiğini, bu komutanların yerel liderlere güvenlik sözü verdiğini aktardı. Habere göre, görüşme sonrasında toplum liderlerinin imzaladığı belgede, Suriye’nin dini ve kültürel çeşitliliği vurgulandı, ayrıca Kardaha sakinlerinin elindeki tüm silahların teslim edileceği konusunda anlaşmaya varıldı.
Ancak HTŞ lideri Colani, ülkedeki tüm azınlıkların korunacağına dair güvence verse de, cihatçı güçlerin tek bir yapıdan ibaret olmaması ve Colani’nin bu yapıları kontrol altına alma konusundaki belirsizlik ile 27 Kasım sonrası kendisini yer yer sahada da açık eden ‘uyuyan IŞİD hücrelerinin’ harekete geçme potansiyeli bu ‘güvencenin’ önündeki en önemli soru işaretleri.
Rus üslerinin geleceği ne olacak?
Bölgedeki Rus üsleri de, var olan soru işaretlerine eklenmesi gereken bir başka önemli gündem.
Tartus, Hafıız Esad’ın Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye desteği bağlamında, 1971’den beri Rus gemilerinin yanaştığı bir deniz üssüne ev sahipliği yapıyor.
Rusya, 2015’te ise, Şam yönetimine iç savaştaki desteğinin bir ‘kazanımı’ olarakLazkiye yakınlarına Hmeymim Hava Üssü’nü inşa etti.
2017 yılında Moskova ve Şam, Tartus ve Hmeymim üslerinin 49 yıllığına yani 2066’ya kadar Rusya tarafından kullanım hakkına ilişkin bir anlaşma imzaladı. Şam’da Mart 2025’ten sonra kalıcı olması beklenen yeni yönetimle birlikte bu anlaşmanın geleceği önünde bir soru işareti var.
BBC Rusça, her iki üste toplam 7500 Rus askerinin bulunduğunu aktarıyor. Üslerin, Moskova’nın Orta Doğu’daki askeri varlığını sağlamanın yanı sıra Rusya’nın son yıllarda birçok çıkarının olduğu Afrika’yla olan askeri ve ticari ilişkisini desteklemeye de yardımcı olduğu belirtiliyor. Rusya’nın askeri şirketi Wagner açısından da üslerin önemli olduğu aktarılıyor. Rusya Wagner aracılığıyla, Libya başta olmak üzere Afrika’nın farklı bölgelerindeki çatışmalara müdahil oluyor.
2/ ISW and @criticalthreats continue to assess that the potential loss of Russian bases in Syria will have major implications for Russia’s ability to project power in the Mediterranean Sea, threaten NATO’s southern flank, and operate in Africa. https://t.co/e0Yj7MDX8O
— Institute for the Study of War (@TheStudyofWar) December 10, 2024
Ukrayna askeri istihbarat teşkilatının (HUR) yaptığı açıklamada, “Suriye’den çekilmek için Ruslar, kalan askerleri, silahları ve askeri teçhizatı yükleyen bir askeri nakliye uçağı konvoyu konuşlandırdı” denildi.
İngiliz haber ajansı Reuters’a göre, Rusya’nın Tartus üssünün uydu görüntüleri en az üç savaş gemisinin limandan ayrıldığını ve kıyıdan yaklaşık 13 kilometre uzakta denize demir attığını gösteriyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Savaş Çalışmaları Enstitüsü (ISW), OSINT analisti MT Anderson Rus filosunun büyük bölümünün limandan ayrıldığını ve denizin 8 kilometre açığında demirlediğini iddia etti. Ancak haberi aktaran Euronews henüz bu iddiayı teyit edemediğini bildirdi.