Leylekler
Ercüment Akdeniz 18 Eylül 2025

Leylekler

Bütün kuşlar çekilsin, gökyüzü leyleklerin bugün…

Sabah çayı molası. Okumaya 15 dakika ara.

Avludan bir ses:
“Hoca koş koş, bak yukarda seninkiler..!”

Başımı yukarıya, avlu tavanındaki göğü boydan boya görecek şekilde kaldırıyorum. Nasıl bir manzara, nasıl bir an, nasıl bir anıdır bu!

Gökte leylek sürüleri. Bazıları yakın, bazıları semada kum taneleri kadar ufak ve uzak. Gök, yaşam ve o müthiş devinim.

Silivri Cezaevi’nin üzerinde, güneyden kuzeye doğru akar genelde bulutlar. Mavi göğün içinde beyaz ve küme küme akarlar. Bugün yine öyleler. Ama leylek sürüleri tam tersi istikametteler; kuzeyden güneye doğru sıcak iklime doğru uçuyorlar. Düzenli ve disiplinliler. İçgüdüsel kodlarının çizdiği rotalar üzerinde akıp gidiyorlar.

Göğün üzerinden, açılmış kibrit kutuları gibi görünüyor olmalı bizim koğuş ve avlular.

“Bir parça ekmeği yukarı atsak gelen olur mu acep?”
“Yok gelmezler. Onların rotası, durak yerleri bellidir. Disiplini bozmazlar. Göç yolunda sürüden ayrılan olmaz…”

O vakit, şimşek hızıyla bir kırlangıç geçiyor üzerimizden. Her zamanki gibi acelesi var. “İtalyan kırlangıçları”nı hatırlıyorum. İtalya’dan Latin Amerika ülkelerine gemilerle taşınan göçmen işçilere “İtalyan kırlangıcı” diyorlarmış. Güvertede leylek sürülerini gördüler mi hiç? Gördülerse kendi yazgılarına gülmüşlerdir, eminim.

Cezaevinin en tepesinde (en uzağında) dönüp devinen siyah noktacıklar adeta hortum fırtınası oluşturdular. İyi de uzun göç yolculuğunda kendilerini neden bu kadar yoruyorlar? Yaşam sevinci olsa gerek biraz yanıt. Rüzgârın gücüne yaslanıp kanat dinlendirmek sanırım bir diğer yanıt.

Avlunun tepesinde, daha yakından uçan leyleklere bak hele! Nasıl da nazlı nazlı poz veriyorlar. Gri, beyaz bulutların altında kanatlarının arka alt kısmı boydan boya siyah şerit. Vücudun kalan bölümü ak deniz köpüğü.

Kuşların ayakları dalgıç pabucu misali rüzgârı yarıyor. Uzun boyunları rotadan şaşmayan birer navigasyon.

Yedi dakikalık film şeridi gibi geldi geçti her şey. Bulutlar kuzeye, leylekler güneye akıp gittiler. Sonrası dipsiz, bulutsuz, kuşsuz durgun mavilik. Neyse ki sadece iki dakikalık! Oh nihayet yine bir bulut kümesi; dağ kitlesi kadar heybetli üstelik.

Ortaçağ resimlerini bilirsiniz: Bulutları delerek yere inen ışık huzmelerini. İşte böyle bir ikonik tablosuydu izlediklerimiz. Işıktan patlamaya hazır uzak bulutların arasından yitip giderken leylek sürüleri, usu ve vicdanı düşünmeye çağırdılar. Zira bazen uzak göklerde kum taneleri gibi kabaran savaş uçağı filosunu da andırdılar. Ürküyor insan.

Gökteki savaş uçaklarından kaçan çocuklar, leylek sürülerinin peşi sıra koşan çocuklar kadar şanslı değiller ne yazık ki. Barış zamanı, savaş zamanı yahut barış coğrafyasıyla savaş coğrafyasını karşılaştırıyor aslında kuşlar. Gökte kum bulutu gibi akanlar leylek yerine savaş uçaklarıysa eğer; vay insanlığın haline! Yağan bombalar yahut ölüm makinesi paraşütçülerse eğer; büyülü gök ve yaşamın kendisi cehennem demektir. O cehennemde bazen “yardım” almak için koşan çocuklar, kara paraşütlerin bağlandığı sandıkların altında can verir.

Hani yeni savaş düzenine geçiyor ya yerküre. Çin’de bir askeri tatbikat yapılmıştı hani. Adamlar aynı anda binlerce silahlı drone kaldırıp göğü kuş sürüleri gibi kaplamışlardı. Kuşların değil, silahlı kanatların gövde gösterisi yaptığı bir çılgınlıktı bu. Rakipler boş durur mu? Emekçilerin alın teriyle birikenler milyar dolarlar halinde savaş bütçelerine akıyor hâlâ.

Göğü kuşlara, yeri çocuklara vermeli bu yüzden. Yaşam, doğa ve barış için. Süzülerek gökte kaybolan leylek sürülerinin bize bıraktığı nasihat bu.

Evet, bütün kuşlar çekilsin, gökyüzü leyleklerin bugün.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.