Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Abdullah Öcalan’ın mesajı, sürecin yansımaları, İsrail-İran çatışması ve Şam ile müzakereler konusunda gazeteci Gülcan Dereli’nin sorularını yanıtladı.
Mazlum Abdi, Abdullah Öcalan ile görüşmenin her şeyden önce kendisi için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı olacağını belirterek, görüşmenin Kürt sorunun çözümüne yönelik büyük bir katkı sunacağını ifade etti. Abdi, “Öyle bir imkanın oluşması beni de mutlu edecektir” dedi.
Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın önemine vurgu yapan Mazlum Abdi, “Biz bu çağrının sonuçlarının ne kadar olumlu olduğuyla da karşılaştık. Özellikle Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tümüne bu çağrının yansımaları çatışmasızlık ve istikrar yönünde oldu. Bir ateşkes durumu var. Bu da elbette bu çağrının sonuçlarından bir tanesi. Türk devletiyle belli bir iletişimimiz var. Mevcut ateşkesin de kalıcı bir ateşkese dönüşmesini isteriz. Yine Türk devletiyle aramızda sorun olarak duran diğer tüm hususlar için de bunun kalıcı bir çözüme dönüşmesi lazım.” İfadelerini kullandı. Burada bulunacak ortak yol ve çözümün ise Kürtlerin ortak çözümüyle olacağını söyleyen Abdi, “Bu anlamda diyalog ve iletişimi sürdürmek çözüm açısından gerekli ve önemli” diye konuştu.
‘Heyet oluşturuldu, yakında çalışmalarına başlayacak’
26 Nisan’da Kamışlo’da yapılan Kürt Birliği Konferansı’nın Suriye’de Kürtlerin durumunu nasıl etki edeceğine yönelik Mazlum Abdi, şunları söyledi:
“Tarihi ve çok anlamlı bir konferanstı. Konferansa katılan tüm parti ve parça temsilcilerinin de tutumu olumluydu. Konferans elbette tarihi önemine denk düşecek kararlar aldı. Bu kararlardan bir tanesi de Şam ile görüşmek üzere tüm Kürt parti temsilcilerinin içinde bulunduğu bir heyetin oluşturulmasıydı. Bu karar pratikleştirildi, bir heyet oluşturuldu ve bu heyet yakın bir zamanda çalışmaya başlayacak. Bu heyetin yapacağı çalışmaların Kürt ulusal birliğine katkı sunacağına inanıyorum. Yanı sıra Suriye nezdinde de demokratik cephenin geliştirilmesinde ve demokrasiye doğru adımların atılmasında önemli bir rol oynayacağına inanıyorum.”
Kamışlo’da yapılan konferansın 10 Mart’ta Şam yönetimi ile geliştirilen anlaşma ile çelişmediğini belirten Abdi, “Birlik ve Ortak Tutum Konferans’ıyla Şam ile geliştirilen anlaşma birbirinin zıttı ya da karşıtı değil. Şam ile görüşmelerimiz 10 Mart anlaşması temelinde devam ediyor. 10 Mart anlaşmasının ilk iki maddesi Suriye’nin siyasi sistemi ve Kürtlerin oluşturulacak yeni anayasada nasıl yer alacağı üzerineydi. Konferansta özellikle bir komitenin oluşturulması ve Kürtlerin yeni anayasada nasıl yer alacağı üzerine görüşmeler gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Siyasi anlamda ademi merkeziyetçi bir Suriye içerisinde Kürtler nasıl yer alacak üzerine bir mücadele yürütülecek. Kürt siyasi partilerinin konferansta açığa çıkan talepleri üzerine Şam ile bir diyalog oluşturulması, görüşmelerin gerçekleştirilmesi gerektiği karara bağlanmıştı. Sonuç itibariyle Şam ile hangi konular üzerine anlaşılacaksa onlar esas alınacaktır” diye konuştu.
‘Dürzilerle de iyi bir iletişim ve diyaloğumuz var’
Suriye’deki diğer tüm bileşenlerle olduğu gibi Dürzilerle de iyi bir iletişim ve diyaloglarının olduğunu ifade eden Mazlum Abdi, Belli bir ilişkimiz de var. Suriye Baas rejimi sürecinde Dürzilere uygulanan baskılara biz de karşıyız. Oluşturulacak olan yeni Suriye’de de temsil edilmeleri ve hakları elde etmelerinden yanayız. Yeni Suriye’de tüm bileşenlerin anayasada haklarının garanti altına alınması gerekir. Bu konuda da Dürzilerle ortak görüşteyiz” ifadelerini kullandı.
‘10 Mart anlaşmasının esas nedenlerinden biri de bunun gibi katliamların önünü almak içindi’
Suriye’de Alevilerin durumuna yönelik de değerlendirme de bulunan Mazlum Abdi, Alevilerin Suriye’nin asli unsurlarından olduğunu kaydetti. Tüm Alevi toplumunu Baas rejimiyle ilişkilendirmenin büyük bir haksızlık olacağın söyleyen Mazlum Abdi, şöyle devam etti:
“Son süreçte özellikle kıyı kesiminde Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamlara karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Katliam girişimlerinin tekrarlanmaması gerekir. 10 Mart anlaşmasının esas nedenlerinden biri de bu ve benzeri katliamların önünü almak içindi. Ben bu yönlü önemli sonuçları olduğunu da düşünüyorum. Alevi toplumunun diğer Suriye bileşenleri gibi kendi içlerinde bir birlikleri yok. Baas rejimi döneminde de çok fazla parçalanmışlardı. Bu parçalıkları onlar açısından da bir zayıflık. Alevi toplumuna zulüm uygulanmaması ve yeni Suriye’de de hak ettikleri gibi yer bulmaları için onları destekliyoruz. Suriye’nin birliği temelinde onlarla ilişkilerimiz var ve bu ilişkileri daha da geliştireceğiz.”
‘Şam ile devam eden görüşmelerimizde de kadının iradesini esas heyetler oluşturuyoruz’
Şam yönetiminin kadınlar açısından oluşturduğu kaygılarla ilgili de Mazlum Abdi şunları söyledi:
“Kuzey ve Doğu Suriye’de bizi Suriye’nin geri kalan bölgelerinden ayrıştıran en temel farkımız da kadın öncülüğü. Başta siyasi ve askeri alan olmak üzere yaşamın tüm alanlarında kadın öncülüğünü, iradesini ve rengini esas alan bir sistem inşa ettik. Şimdi Suriye genelinde kadınların geleceğe yönelik kaygı ve korkuları var. Bu kaygı ve korkuları da haklı sebeplere dayanıyor. Bu konuda da bir mücadele gerekiyor. Kadın hakları yeni anayasada şeffaf ve güvenilir bir şekilde garanti altına alınmalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye’deki modelimizin Suriye geneline de etki etmesi gerektiğine inanıyorum. Suriyeli tüm kadınların mücadeleyle elde ettikleri kazanımlardan geri adım atacağını düşünmüyorum. Bizim için de önemli bir mücadele konusudur. Elde edilen haklar ve kazanımlar konusunda da geri adım atılmayacaktır. Kadınların özgürlük bilinci temelindeki örgütlülükleri Suriye’ye de kazandıracaktır. Başta siyasal alan olmak üzere hayatın ve yönetimin tüm kademelerindeki varlıkları Suriye’yi her anlamda güçlendirecektir. Biz bunu esas alıyoruz. Şam ile devam eden görüşmelerimizde de kadın rengini, iradesini ve örgütlü gücünü esas alarak komite ve heyetler oluşturuyoruz. Güçlü bir Suriye’nin kadın öncülüğü, iradesi ve rengi olmadan inşa edilmesi mümkün değil. Kısacası kadınlar olmadan yeni Suriye inşa edilemez.”
Afrin’e geri dönüşler
Afrin, Tel Abyad ve Serekaniye’ye geri dönüşler konusundaki beklentilerle ilgili soruya da Abdi, şu yanıtı verdi:
“ Kamışlo ve Kobanî’de halkımız nasıl bir sistem içerisinde yaşıyorsa bu Serêkaniye ve Afrîn için de geçerlidir. Anayasal güvence altına alınması gereken haklar ve bölgeler kapsamına Serêkaniye ve Afrîn de dahildir. Şimdi elbette Afrîn ile Kobanî, Kamışlo’daki durum bir değil” dedi. Afrin’de hala farklı silahlı grupların olduğuna dikkat çeken Abdi, “Her şeyden önce bu grupların çıkartılması gerekir ki halkımız topraklarına dönebilsin. Şimdi biz bu grupların tamamıyla çıkartılmasını bekliyoruz. Bunun gerçekleşebilmesi için komiteler oluşturuldu. Önümüzdeki günlerde de oluşturulan ortak komiteler bu konu üzerine çalışmaya başlayacaktır. Bu detayların hepsi tartışılacak. Afrîn halkımız için şu an en önemli husus güvenliklerinin garanti altına alınması, el konulan mal ve mülklerinin geri verilmesi gerekir. İlk atılması gereken adımlar bunlar olacak. Arkasından atılacak olan adımlar da idari sisteminin nasıl olması gerektiği yönünde olacak” diye konuştu.
‘Gelecekte Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı yeni Suriye ordusunun bir parçası olacağız’
“SDG’nin Suriye ordusu ile entegrasyonu ve Şam ile yapılan son görüşmeler hakkında son durum nedir? Bu konuda bir ilerleme var mı?” sorusuna ise Mazlum Abdi şu yanıtı verdi:
‘’SDG’nin Suriye’nin askeri yapısı içerisinde nasıl yer alacağını daha önce Şam ile yapmış olduğumuz görüşmelerde kapsamlı bir şekilde tartıştık. Bu tartışmalar sonucunda da 10 Mart anlaşması imzalandı. Kısa bir süre içerisinde ortak oluşturulan askeri komiteler bu husus üzerine de çalışmaya başlayacaklar. Ayrıntılar orada da tartışılacak. Savaşçılarımız ve komuta kadememiz son 12 yıldır IŞİD’e karşı mücadele ediyor. Biz tüm Suriye’nin geleceği için bu konuda bir savunma rolü oynadık. Dolayısıyla haklarının göz ardı edilmemesi gerekir ve bu bizim de kırmızı çizgimizdir. Yeni Suriye’nin ordusu ve savunma alanında askeri yapımızın herkes gibi yeri olmalıdır. Yanı sıra Suriye’nin sahil bölgelerinde yaşanan olaylar güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. SDG’deki savaşçılar bu halkın çocukları. Elbette halkını koruyacaktır. Bu temelde de bir formül bulunacaktır. Elbette şimdi olduğu gibi kalmayacaktır. Gelecekte Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı yeni Suriye ordusunun bir parçası olacağız. Şu an kontrolümüzde olan bölgelerin güvenliğini gelecek açısından riske atmayacak bir formülasyonla olacak bu. Atılması gereken ilk adımlardan bir tanesi SDG’nin temsilcilerinin de Savunma Bakanlığı bünyesinde yer alması ve bu yönlü IŞİD’e karşı ortak bazı operasyonel faaliyetler yürütülmesi. Askeri kurumların, oluşumların birleşmesi ve ortaklaşması da adım adım geliştirilecek bir husus. Askeri alanın nasıl şekilleneceğine dair de yakın zamanda ortak çalışmalar başlayacaktır.”
‘Diyalog ve müzakereler yoluyla sorunların çözümünden yanayız’
İsrail ve İran çatışmalarına da değinen Abdi, “Biz diyalog ve müzakereler yoluyla sorunların çözümünden yanayız.Çatışma ve savaş hiçbir zaman kalıcı çözüm ve barış için tek yol değildir. Ortadoğu’nun gerçekten barışa ve istikrara ihtiyacı var. Her iki güç arasında yaşanan çatışma durumu Suriye için de bir tehdit oluşturuyor. Çatışma durumunun yayılmasıyla birlikte Suriye de etkilenecektir. Bunun için de hazırlıklı ve tedbirli olmamız gerekiyor. Biz hala da müzakere masasına dönülmesi, sorunların diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz” diye konuştu.
‘Bölgesel güçlerin kendi iç meselelerimize karışmasını istemiyoruz’
“ABD-İsrail ve İran arasındaki gerilimde yaklaşımız nedir? Bu güçlerle ilişkiniz nasıl?” şeklinde ki soruya ise şu yanıtı verdi:
“ Ortadoğu’da yaşıyoruz. Suriye sorunu da küçük çaplı yerel bir sorun değil. Hem bölgesel, hem de uluslararası bir soruna dönüştü. Dolayısıyla Suriye’deki mevcut durum bölgesel güçleri de uluslararası güçleri de bağlıyor. Dikkat çektiğimiz bu güçlerin tümü bu sorunun içinde yer aldı. Bizler Suriye’de varlık gösteren, yaşayan ve IŞİD ile mücadele eden önemli bir gücüz. Nasıl bölgesel ve uluslararası güçler birbiriyle iletişim ve diyalog halindeyse, biz de ilişki ve diyalog kurabiliriz. IŞİD ile mücadele, bölgesel sorunların çözümü çerçevesinde hem uluslararası hem de bölgesel açıdan geliştirdiğimiz ilişkiler var. Böyle bir ilişkinin olması doğal ve olacaktır da. Biz Suriye sorununu çözmek istiyoruz. Bölgesel ve uluslararası güçlerin bu yönlü yürüttüğü siyaseti de dikkate alıyoruz. Ancak bizim için başat ve önemli olan şu anki mevcut yönetimle sorunu ortak çözmek. Biz bölgesel güçlerin kendi iç meselelerimize karışmasını istemiyoruz.”
“Ortadoğu da tarihsel değişimlere gebe. Kürtler Ortadoğu’nun yeni yüzyılında ve geleceğinde hak ettiği yeri bulmalı. Bunun için güçlü bir ulusal Kürt birliğine ihtiyaç var” diyen Abdi, “Dönemsel çelişkiler, küçük çıkarlar bir kenara bırakılmalı. Ortak stratejimizi Kürt halkının özgür geleceği ve çıkarları üzerine kurmalıyız. Tüm Kürt taraflarının tutumu bu olmalı. Kürt halkının birlikte yaşadığı diğer halklarla birlikte Suriye’nin geleceğinde hak ettiği yeri bulmasının imkan ve fırsatları doğmuştur” diye konuştu.