Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile başlayan yeni sürece dair CHP eski İstanbul Milletvekilli Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, MA’ya değerlendirdi.
Toplumun tamamının sürece dahil edilmesi gerektiğini belirten Bekaroğlu, barışın ülkede yaşayan herkes için kazanım olacağına dikkat çekti. Savaş ve çatışma döneminde yaşananların bedelini yine herkesin ödediğini dile getiren Bekaroğlu, ,şunları söyledi:
“Diyarbakır, Muş ve Hakkari’de evladından haber alamayan, oğlu ölen anne ile Karadeniz’de oğlu ölüp üst geçitlere adları verilen anneler aynı acıları yaşadılar. Mümkün olduğu kadar geniş kesimleri dahil etmek gerekiyor. Bu da, gerçeğin ortaya konulması, nelerin yaşandığı, hangi bedellerin ödendiği ve bundan sonra barışla nelerin kazanılacağının anlatılmasıyla olur. Bunun bugüne kadar bütünüyle ya da gerektiği gibi yapılabildiği kanaatinde değilim. Bu nasıl sağlanır? Öncelikle bu işe inananların gayret göstermesiyle sağlanır. Bu işin toplumsallaştırılmasının önünde bir engel görüyorum; barış dili. Bu dil de yeniden kurulmalı. Savaşın diliyle barış kurulmaz, kurulamaz.”
‘Terör bahanesi kalkıyor’
Var olan sürecin 2013-2015 sürecinden farklı bir noktada olduğunu dile getiren Bekaroğlu, şöyle devam etti:
“Amaç, sorunlarımızın konuşularak, tartışılarak, müzakere edilerek, oylanarak çözülmesi. Silahlı bir ortamda demokratikleşme çok mümkün değil. Aktif siyasette de sürekli bir şekilde demokratikleşme adına, adalet adına bir takım talepler götürüyoruz ülkeyi yönetenlere. Siyasi partiler yasası, ‘Anayasa’da bunu düzenleyen maddeler demokratik bir ülkede serbest siyaset yapmanın önünde engeldir. Bunları kaldırın ya da bunları düzenleyin’ diye çok makul tekliflerle gittiğimizde karşımıza hep; ‘Terör var, bölücülük var’ denilerek, ertelendi. ‘Toplantı ve gösteriş yürüyüşü kanunu ile demokratik bir ülkede düşünceleri ifade etmek mümkün değil. Bunu değiştirelim’ diye teklif götürdüğümüzde, ‘Toplu sözleşmelerde bile iki kuruş daha fazla verin’ denildiğinde ‘terör var’ söylemi sürekli karşımıza çıktı. Dolayısıyla bahane kalkıyor. Şimdi ‘serbest siyasetin önünü bütünüyle açın’ diye talep edeceğiz, ifadelerini kullanacağız.”
‘40 yıl ikili hukuk uygulandı’
Ülkede 40 yıl ikili bir hukuk uygulandığına dikkat çeken Bekaroğlu, şunları da kaydetti:
“Resmen Olağanüstü Hal kalktı ama terörle mücadele yasası ve iç güvenlik paketleri yerine konuldu. DEM Parti’nin kazandığı belediyelere yöneldik kayyım uygulaması bu durumun bir yansımasıdır. Diğer belediyelerle ilgili ayrı bir uygulama var. Başka bir yerde, başka bir sebepten dolayı belediye başkanı görevden atılınca belediye meclisi yerine bir insan seçiyor. Bunlar sürdürülebilir şeyler değil. Birlikte yaşayacaksak yapılacak bütün düzenlemeler herkes için olacak. Demokrasiyi isteyen herkes aynı talepte bulunabilecek. Toplum olarak hak ettiğimiz demokratik, özgürleştirici düzenlemeler yapacağız.”
‘Yasal düzenlemeler yapılmalı’
Silah bırakma süreci için birtakım yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını çizen Bekaroğlu, bunun silah bırakmanın realize edilmesi için gerekli olduğunu söyledi. Sürecin nasıl ilerleyeceği, süreci yürütenlerin akıbetinin ne olacağı sorularına bu şekilde yanıt olunabileceğini dile getiren Bekaroğlu, şöyle devam etti:
“Meclis’te bir komisyon kurulacak. 16 siyasi partinin temsilcisi var ve deniliyor ki bu komisyonda her partiden en azından bir kişi olacak. Demokratik siyasetin, serbest siyasetin önünün açılması için yapılacak düzenlemelerden toplumun bütün kesimleri haberdar olacak. Görüşmeler yapıldı, bu görüşmelere giden arkadaşlar bunları paylaşıyorlar, konuşuyorlar, tartışıyorlar. Muhalefeti de aktif bir şekilde dahil etmek için de uğraşıyorlar. Bu çalışmaları yaparken aynı zamanda topluma nasıl anlatılacak? Bunun için bütün bilimsel yöntemleri, siyasal iletişim kurallarını, imkanlarını uygulayarak eş zamanlı olarak yapmalıyız.” (MA)