Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, bu haftaki pazar yazısında yeni anayasa tartışmalarına değindi.
Uçum, “Yeni Anayasa Gündemini Çarpıtma Gayretleri” başlıklı yazısında, “Bugün yeni anayasa hedefine zarar verme girişimlerinden; terörsüz Türkiye’ye geçişe bağlı olarak yeni anayasa konusunda ileri sürülen asılsız iddialar ile TBMM’nin yeni anayasa yapamayacağına ilişkin abes görüşe değineceğiz” ifadelerini kullandı.
En büyük çarpıtmanın, “yeni anayasanın yeni süreç hedefinin pazarlık unsuru olduğu ve federal yönetime geçiş için istendiği” yalanı olduğunu belirten Uçum, şunları kaydetti:
“Bu kara propagandanın ısrarla yapılması Terörsüz Türkiye hedefine yönelik fikri provokasyondur. Bilindiği gibi Terörsüz Türkiye hedefi kayıtsız, şartsız ve pazarlıksız bir şekilde yürürlüğe sokulmuş bir devlet politikasıdır. Böyle yürüdüğü de görülüyor. İmralı çağrısı ve fesih kararı ile bu hedefin muhatapları isteneni yaptı. Bundan sonraki boyut fesih kararının sonuçlarının pratikte gerçekleşmesidir. Anlaşılan o ki pratik süreçler de hayata geçiyor. Terörsüz Türkiye hedefinde artık geri dönülmez bir yola girildiği her geçen gün daha net anlaşılıyor. Tüm bu süreçte yeni anayasa konusu Terörsüz Türkiye hedefiyle ‘pazarlık bağlantılı’ hiç bir zaman anılmadı. Zaten görünür ya da olgusal gerçeklikte böyle bir pazarlık söz konusu değildir. Dolayısıyla ortada asılsız iddialardan başka bir şey yoktur.”
✔️PAZAR YAZISI
YENİ ANAYASA GÜNDEMİNİ ÇARPITMA GAYRETLERİ (2)
Bugün yeni anayasa hedefine zarar verme girişimlerinden; Terörsüz Türkiye’ye geçişe bağlı olarak yeni anayasa konusunda ileri sürülen asılsız iddialar ile TBMM’nin yeni anayasa yapamayacağına ilişkin abes görüşe…
— Mehmet Uçum (@mehmetucum) July 6, 2025
‘Üniter yapının siyasi pazarlık için tartışmaya açılması da asla mümkün değildir’
Uçum, “Türkiye’nin coğrafi bütünlüğü ve siyasi birliği yani üniter yapı vazgeçilemez ilkedir. Üniter yapının siyasi pazarlık için tartışmaya açılması da asla mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Mehmet Uçum yazısında, “Meclis’in yeni anayasa yapamayacağı” iddiasının, doktriner gericilik olduğunu aktararak, şu görüşlere yer verdi:
“Asli kurucu iktidar ve tali kurucu (kurulmuş) iktidar ayrımına göre ileri sürülen bu görüşe katılmak mümkün değildir. Bu görüşün normatif bir geçerliliği yoktur, genellikle darbe ve savaş gibi yıkıcı örneklere dayandırılan pozitif (olana ait) bir tespittir ve tamamen eskimiştir. Olağan dönem kurucu iktidar yaklaşımı bu görüşün yetersizliği ve meşruiyet sorunları sebebiyle geliştirilmiştir. Bugün ise olağan koşullarda geçerli olan ayrım asli kurucu irade olan halk ve temsili kurucu irade olan meclistir. Buna göre TBMM asli kurucu irade olan halk tarafından görevli ve yetkili kılınmıştır. TBMM iradesi sadece cari anayasayla kurulmuş bir iktidar iradesi değildir. TBMM iradesi sadece anayasal normdan doğan norm iradesi değildir. TBMM’nin iradesi aynı zamanda cari anayasadan önce de varolan sonra da varolacak asli kurucu olan halkın toplumsal ve siyasal temsilciliğinden kaynaklanan norm üstü bir temsil iradesidir. Yeni anayasa yapma yetkisi halkın asli kurucu irade olarak temsili kurucu irade TBMM’ye verdiği görevden doğar ve tartışılamaz. Ayrıca belirtelim ki yeni anayasa yapma hakkı halka ait olduğu için TBMM’nin, halkın verdiği görev gereği, yapacağı yeni anayasayı hangi oy sayısıyla kabul ederse etsin halkın onayına sunması yeni anayasanın meşruiyeti açısından zorunludur. Asil olan halkın onayı olmadan yeni bir anayasayı yürürlüğe sokmak, halkın anayasa yapma hakkını gasp etmek olur. Bu nedenle referandumsuz yeni anayasa yapma senaryolarının hiçbir demokratik ve hukuki kıymeti yoktur.”