• Ana Sayfa
  • Kadın
  • Mor Çatı raporu: Göçmen kadınlar şiddeti çok katmanlı yaşıyor

Mor Çatı raporu: Göçmen kadınlar şiddeti çok katmanlı yaşıyor

Mor Çatı Kadın Kadın ve Sığınma Vakfı’nın raporuna göre göçmen/mülteci kadınlar hem cinsiyetlerinden hem de etnik kimliklerinden dolayı ayrımcılığa uğruyor.

Mor Çatı raporu: Göçmen kadınlar şiddeti çok katmanlı yaşıyor
Mor Çatı raporu: Göçmen kadınlar şiddeti çok katmanlı yaşıyor
Zeynep Akat
  • Yayınlanma: 9 Ağustos 2024 15:11
  • Güncellenme: 9 Ağustos 2024 15:13

Türkiye milyonlarca göçmene ev sahipliği yapıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın Nisan 2024 verilerine göre 3.1 milyon Suriyeli Türkiye’de Geçici Koruma Statüsünde. Diğer uyruklardan ise yaklaşık 320 bin civarı göçmen ve mülteci var. Çeşitli ikamet izin türleriyle Türkiye’de yaşayan yabancı sayısıysa 1.1 milyon. Kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı ve cezasızlık politikalarının sık sık gündem edildiği ülkede göçmen kadınların haklarını korumaya yönelik oluşturulmuş herhangi bir mevzuat ya da düzenleme yok.

Mor Çatı Kadın ve Sığınma Vakfı’nın Türkiye’de Göçmen Kadınlar ve Kadına Yönelik Şiddet raporunda şiddete maruz kalan göçmen/mülteci kadınların, şikayet başvurularında temel haklarına ve yasal prosedürlere dair bilgilendirilmediği, şiddetten uzaklaşmak ve boşanmak istediklerinde çocuklarının velayetini kaybetme ve sınır dışı tehdidi ile karşı karşıya kaldığı belirtildi. Sınır dışı edilme durumundaysa, kadınlara destek veren özellikli bir mekanizma olmadığı için kadınların çoğu kez başvuracak yerlere ulaşamadığı, ulaşabilseler bile süre bunun uzun sürdüğü; kapalı ve izole halde bulunduklarından, dil bilmediklerinden, şiddeti kanıtlayacak veri ve kanıt sahibi olmadıklarından çoğu kez ilgili kurumlara ulaşamadan sınır dışı edildikleri ya da ancak ülkelerine döndükten sonra şikayet edebildikleri aktarıldı.

Hem cinsiyet hem etnik kimlik ayrımcılığı

Raporda Türkiye’nin 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilmesinin ardından, göçmen/mülteci kadınların tüm bu risklerle daha fazla karşı karşıya kaldığı, bu sebeple özellikle de kayıtsız göçmen kadınların kamusal destek mekanizmalarına başvurduklarında sınır dışı edilme riskiyle karşılaştıkları, bu nedenle de bu mekanizmalara başvurmaktan kaçındıkları ifade edildi.

Türkiye’de 2018 Göç İdaresi hizmet içi genelgesiyle şiddete uğrayan göçmen kadınların başvurdukları mekanizmalarda şiddet kanıtı istendiğine dikkat çekilen raporda, kadınların adalete erişiminde eşitsizlik yaşadığı, halihazırda cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğrayan kadınların son yıllarda Türkiye’de artan ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle şiddet riski altı olduklarında bildirim yapmaktan kaçındığı vurgulandı.

Raporda, Birleşmiş Milletler (BM) Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi’nin Ocak 2024’te yayınladığı Sorular Listesi de referans verildi. BM’nin, Türkiye’de şiddete maruz kalan göçmen kadınlara dair verilerin paylaşılmasını istediği söyledi. Aynı zamanda şiddete maruz kalan göçmen kadınların korunması ve desteklenmesi için kurulmuş olan destek mekanizmalarına, bu mekanizmalara eşit biçimde erişimin sağlanıp sağlanamadığına; kolluk birimleri ile sağlık ve destek hizmetleri arasında güvenlik duvarı oluşturularak göçmen kadınların korkmadan destek alabilmelerinin sağlanması için alınan önlemlere dair bilgi talebinde bulunduğu hatırlatıldı. Devamında ise “Türkiye devletinin raporunda bu sorulara verilen yanıtlar Türkiye’de şiddetle mücadele mekanizmalarına dair yüzeysel ve genel bir özet ile sınırlı kalmaktadır. Yasada var olan eşitlikten bahsederken uygulamada bu eşitliğin nasıl sağlandığına ilişkin hiçbir veri paylaşılmamaktadır. Bu durum, şiddete maruz kalan göçmen kadınların özellikli ihtiyaçlarına dair derinlikli bir çalışma yapılmadığını açıkça göstermektedir” denildi.

‘Göçmen kadınlar eşit haklara eşit erişemiyor’

Raporun temelinde Türkiye’de yasal statüleri farklı olsa da tüm kadınların şiddeti benzer şekillerde deneyimledikleri, yabancı kadınlarla Türkiyeli kadınların farklılaştığı noktanınsa her statünün eşit haklara erişemediği ya da eşit biçimde erişmediği belirtildi. Göçmen kadınlara anadilinde hizmet verilememesi, etnik kimliğinden dolayı ırkçı ve ayrımcı söylemlere maruz kalması gibi örneklerle yabancı kadınların şiddetle birlikte önyargılarla da başa çıkması gerektiğine dikkat çekildi. Konuyla ilgili odak grup çalışmaları yapan dernek, raporda çalışmalarından şöyle örnekler verdi:

“Kurum çalışanları tarafından: “onların zaten kültüründe var, biz alırız ifadeyi onlar barışırlar” denebiliyor. Kadının eşini çağırıp eve gönderdikleri de oluyor ya da “siz ülkenize dönün” diyorlar. ŞÖNİM’de de emniyette de yerel halkta da oluyor bunlar.”

“Cinsel şiddete maruz kalan bir danışan. İkna ettim bir şekilde, şikayet etmek istemiyordu. Savcılığa gittiğinde 800 TL tercüman ücreti talep edildi. Kadın bir arkadaşından bularak bunu karşıladı. Savcılıktaki ifadenin çıktısını bize de gönderdi. İfadede kadının bize anlattıklarıyla arasında çok büyük fark vardı. Tercüman kadına bu kadarını anlatma, bunları ben çeviremem gibi ifadeler kullanmış. Fark o kadar büyük ki, belki adam ceza almayacak.”

“Karakola gidiyor kadın, şu an tercüman yok, yarın sabah gel vs. şeyler diyorlar. Darp raporu için de yönlendirmiyorlar. Kadını dinlemiyor ama güvenlik planı da yapmıyor. Kadınlar kalıcı hak kaybına sebep oluyor, şiddet gördüğü ortama geri dönüyorlar.”

“(Suriyeli mültecilere verilen) Geçici Koruma statüsü, misafirlik, kavram kargaşası yaratıyor. Kadınlardan en çok gelen geri bildirimleri çıkardım. Kadınlar en çok şu soruyu soruyorlar: “Ben hak ve hizmetlere erişebilir miyim, ben vatandaş değilim. Polise gitsem şikayetçi olabilir miyim?”

Raporun son kısmındaysa aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma konusundaki kararlılığın bir göstergesi olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının geri alınması gerektiği söylendi. Sosyal destek programlarını göçmenleri, özellikle de şiddet gören ya da şiddete uğrama riski olan kadın ve çocukları içerecek şekilde geliştirilmesi, göçmen/mülteci kadınlar ve çocuklar için ayrıca düzenlemeler yapılması gerektiği de ayrıca belirtildi.