Muhalefette ‘Umut’ aramak…
Kuban Kural 30 Eylül 2025

Muhalefette ‘Umut’ aramak…

İktidarın bu kadar otoriterleştiği, baskının bu kadar arttığı bir atmosferde muhalefet partilerini ya da muhalif figürleri eleştirmek gerçekten kolay değil. Şüphesiz, Kürt siyasi hareketine yakın herkesin baskı altına alındığı, onlarca belediye başkanının ve partilinin ceza evinde olduğu bir ortamda, CHP belediye başkanlarının cezaevine atıldığı, kadrolarının baskı altında tutulduğu, kayyımlarla onların da tanıştığı bir atmosferde bu uygulamaların sorumlusu olan iktidar her türlü eleştiri ve muhalif çıkışı hak ediyor. Ayrıca bu baskılar partilerle sınırlı da değil; onlarca Filistin aktivisti yargılanıyor bu ülkede, yüzlerde bağımsız muhalif figür sessiz sedasız ya içeride ya da mahkeme koridorlarında – üstelik yalnız… Kısaca iktidara yapacağımız eleştiriler ve muhalefet yazmakla bitmez…

Ancak bu iktidardan kurtulmak için muhalefetin sağlıklı cümleler kurması ve siyaset üretmesi de elzem. Her ne kadar baskı altındayken siyaset üretmek zor olsa da bir mecburiyet. Tabi eğer muhalif partiler iktidarı hedefliyor ve bunun yolunun sandıktan geçtiğine hala inanıyorlarsa…

Muhalefetin Türkiye’deki siyaset anlayışı, bizim, yani vatandaşların sorunlarını ve kendi mağduriyetlerini dillendirmekten ibaret. Hâlbuki bu, büyük ölçüde yurttaşların işi, muhalefetin sorumluluğu ise kendilerinin ne yapacağını anlatabilmek ve bunu anlaşılır bir dil ile kamusal alana sunabilmek…

Ana muhalefet partisi olması ve son seçimlerde ülkenin en yüksek oyunu almış olması sebebiyle CHP’yi ele almak zoraki önceliğimiz. Ancak irili ufaklı diğer siyasi partiler de bu yazdıklarımızdan ve eleştirilerimizden münezzeh değiller.

Ana muhalefet partisinin kayyım atanma ihtimalinden tutunda, kayyımlara, oradan parti içi muhalif görünümlü düşmanlarına kadar bir sürü sorunu olduğu muhakkak. CHP Genel Başkanı Özgür Özel takdir edilesi bir performans ile bunları mitinglerde dillendiriyor. Bunu yapması çok doğal ve ciddi bir gereklilik. Ancak CHP’li olmayan potansiyel seçmenin, yani eğer bir iktidar değişikliği olacaksa CHP’nin oylarına ihtiyaç duyacağı seçmenin – ayrıca ülkenin – o kadar çok derdi var ki, seçmen bu konularda CHP’nin AKP’den farklı olarak ne yapacağını merak ediyor. Neredeyse bütün kamuoyu araştırmaları iktidarın bir hikâyesinin kalmadığını ve ülkeye bütünlüklü bir perspektif ile hikâye vaat eden siyasetin halen ufukta gözükmediğini söylüyor. Bunun için kamuoyu araştırmalarına da gerek yok aslında bakarsanız. Biraz toplumun farklı kesimlerine dokunmak, onları anlama çabası içinde olmak yeterli…

Somut sorulara soyut cevaplarla karşılık verilmiyor. Verilse de karşılık bulmuyor. Sürekli mağduriyetlerin anlatılması da bir süre sonra yurttaşlarda “peki sen ne yapacaksın” sorusunu sorduruyor ister istemez…

Örnekler üzerinden ilerleyelim;

  • Ekonomi berbat halde. İşçi, memur, çiftçi, öğrenci, kadın vb. herkes bu konudan muzdarip. Peki, ana muhalefet partisinin bu genel konuda somut önerileri neler. İktidar, liberal ve yağmacı politikalar ile vatandaşı bunaltmış durumda. Peki ya muhalefet, bize “biz daha iyi yöneteceğiz” dışında ne diyor. Daha da somutlaştıralım ve soralım; CHP bize Mehmet Şimşek’in halkı ezen, sermayeyi koruyan politikaları dışında ne öneriyor? Var mı bu tarz bir politika önerisi? Varsa eğer vatandaşa dokunacak, onu umutlandıracak bir sunumla neden mitinglerinde dillendirmiyor bunları. Açıkçası ben elle tutulur bir şey ne duydum, ne gördüm…
  • Kültür ve Eğitim politikalarında yerlerde sürünmeyi bırakın umutsuz bir haldeyiz. Ancak okullarda çocukların kullanacağı sabunun olmadığını biz biliyoruz. Ya da eğitim sisteminin tamamen çöktüğünü. Çünkü biz, yani vatandaşlar yaşıyoruz bunları. Tamam, sizde mitinglerde dillendirin çok istiyorsanız bu sorunları ama bize de bir şey söyleyin. Siz ne yapacaksınız nasıl ayağa kaldıracaksınız bu ülkenin kültürel hayatını. Eğitimde nasıl bir model uygulayacaksınız? Bütünlüklü perspektifiniz ne? Somut sorunları nasıl çözeceksiniz?
  • Üniversite öğrencilerinin barınma ve ekonomik sorunlarını çözmek gibi bir gündeminiz var mı ya da olacak mı? Bu ülkede yüzlerce öğrenci kazandıkları üniversitelere kayıt yaptıramıyor geçinmeleri mümkün olmadığı için. Eksi tarih netleriyle tarih bölümüne yerleşen öğrencilerin olduğu, buna karşılık başarılı öğrencilerin danışmanlık hizmeti almaktan dahi uzak olduğu bir sınav sistemini siz ne yapacaksınız? Özel üniversitelere ve eğitimde fırsat eşitliğine yönelik perspektifiniz nedir? YÖK denen garabet kurum daha da berbat bir hale geldi bu iktidar döneminde, bunu herhangi bir üniversite ile temas kurmak zorunda kalan herkes biliyor. Peki, siz ne yapacaksınız bu 12 Eylül artığı kurumu? Üniversiteleri nasıl özerkleştireceksiniz, çoğulculaştıracak ve özgürleştirecek misiniz yoksa başka bir ideolojik perspektife mi hapsedeceksiniz? Bize bir şeyler söyleyin ki ikna olalım…
  • Sizlerin de son dönemde mağduru olduğunuz yargı mekanizması hakkında görüşleriniz neler. “Yargı adil değil, biz gelirsek adil olacak” ezberini geçin artık mümkünse. Bunun nasıl olacağını anlatın. Yargılama sorunlarının, daha geniş adıyla adalet dediğimiz meselenin ülkenin en temel sorunu olduğunu siz yeni fark etmiş olsanız da biz, yani yurttaş olamamış vatandaşlar olarak biliyoruz. Sesimiz çıkmasa/çıkamasa da biliyoruz. Bilmeyenimiz bile hissediyor, emin olun. Siz ne yapacaksınız bu HSYK’yı mesela, ya da nasıl bir hukuk inşa edeceksiniz, anayasal perspektifiniz ne, anayasayı yaparken kimin önceliklerini dikkate alacaksınız? Devlet mi Yurttaş mı? Yazmakla bitmeyecek konu başlığı sayılır bu konuda. Ama cevaplarına çalışması ve bizim anlayabileceğimiz şekilde anlatması gereken muhalefet partileridir. Özellikle iktidara aday olanlar…
  • Ülkede Kürt meselesi birincil gündem. Mecliste komisyon dahi kuruldu ve çalışıyor. Ama konuşulan ve tartışılan silahsızlanma. Önemsiz diye demiyorum ama bu şartlarda bir ilerleyiş Kürt meselesinin çözülmesi için yetersiz. İktidar ve devlet bu konuda ipi una seriyor vs. Bunlar tamam ama siz bu sorunu nasıl çözeceksiniz? Anadolu’da söylenen bir söz vardır; “Ömer demek için ağzını bükmen lazım” derler. Bu konuda ipe un sermeyi bırakın artık, sizin bütünlüklü bakış açınız nedir, bir açıklayın ki görelim, umutlanalım. “Ben Kürtlere ülkeye ortak olmayı vaat ediyorum” cümlesi örneğin, harika. Ancak bu nasıl olacak, politikanız nedir? Bize, topluma bunu nasıl anlatacaksınız? Bunu bir deyin hele…
  • Yazının uzadığının ve sıkıcı bir hal aldığının farkındayım ancak bir konuya daha değinmeden edemeyeceğim. Başkanlık sistemi olarak yutturulan – o bile olmayan – garabet tek adam rejimine alternatifiniz ne? Artık ezberlettiğiniz parlamenter sistemin güçlendirilmiş halini anlatmayın bize. O aşamayı geçtik. (onun dahi anlatılabildiği tartışmalı gerçi…) Velev ki iktidarı ele geçirdiniz, seçimi kazandınız, ne kadar bir süre içinde geçilecek sizin önerdiğiniz sisteme. Bu aşamada mevcut Cumhurbaşkanının elinde olan hangi imkânları kullanacaksınız, hangileri demokratik değil diye kullanmayacaksınız? Vaatlerinizi somutlaştırın ki, hesap sorabilelim, yurttaşlaşmamızın önünü açın… Mesela – sizinde işinize yarayan – siyasi partiler kanunu hakkındaki bakış açınız nedir? Vekilleri ya da belediye başkanlarını gerçekten bizim, yani yurttaşların seçeceği bir politikanız olacak mı, yoksa iktidarı ele geçirdikten sonra aynı tas aynı hamam devam mı edeceğiz?

Bir çırpıda o kadar şey geliyor ki insanın aklına burada yazdıklarımız ve sorularımız buzdağının görünen yüzü. Yapılan araştırmalarda iktidardan memnun olmayan seçmenlerin çoğunun bu sorunları – yani direk seçmene dokunan sorunları – muhalefetin de çözebileceğine inanmamasının sebebi bütünlüklü bir hikâyenin seçmene, anlaşılır bir dil ile sunulmaması…

Yurttaşın birincil sorumluluğu tabi ki iktidarı/otoriteyi eleştirmek ancak muhalefetten beklentileri de var ve bu beklentiler karşılanmadığı sürece oy oranlarında belirli bir değişiklik olmuyor. İktidardan ümidi kalmamış insanlara umut vaat edecek ama bunu gerçekçi bir perspektiften sunacak bir muhalefet ülkenin eksiği…

Bugünkü ülke atmosferinde yazdıklarımızın zor olduğunu yazının başında da söylemiştik. Ancak zor olan mümkün olmayan demek değildir. Fanusun dışına çıksak dünyaya baksak belki bizim için ümit vaat edecek örnekler vardır…

Bir sonraki yazıya New York’tan, Londra’ya oradan dünyadaki Filistin mobilizasyonuna bakıp bir çıkış arayalım…

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.