Jonathan Swan, Maggie Haberman, Mark Mazzetti ve Ronen Bergman / New York Times
Geçen ayın sonunda, İsrail’in askeri faaliyetlerini ve siyasi liderliği izleyen Amerikan istihbarat kurumları çarpıcı bir sonuca ulaştı: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD’nin katılımı olsun ya da olmasın İran’ın nükleer programına yönelik bir saldırıya hazırlanıyordu.
Netanyahu, on yılı aşkın süredir İran’ın nükleer silaha ulaşmadan önce ezici bir askeri saldırıyla durdurulması gerektiğini savunuyordu. Ancak şimdiye dek, Ortadoğu’da yeni bir savaşın sonuçlarından çekinen Amerikan başkanları nedeniyle hep geri adım atmıştı.
Bu kez ise durum farklıydı. Amerikan istihbaratı, Netanyahu’nun sadece nükleer tesislere yönelik sınırlı bir saldırı değil, İran rejimini tehdit edecek kadar kapsamlı bir operasyon planladığını değerlendiriyordu — ve bunu tek başına yapmaya hazırdı.
Bu gelişme Başkan Trump’ı zor bir tercihle baş başa bıraktı. Trump, İran’ın nükleer silah hedeflerinden vazgeçmesini sağlamak için diplomasiye yatırım yapmıştı ve nisan ayında Netanyahu’nun kendisini saldırıya ikna etme girişimini reddetmişti. Mayıs ayı sonunda yapılan gergin bir telefon görüşmesinde de İsrail’e tek taraflı bir saldırının diplomasi çabalarını sabote edeceği uyarısında bulundu.
Ancak son haftalarda, Trump yönetiminden isimlere göre, Netanyahu’nun bu kez durdurulamayacağı anlaşıldı. Aynı zamanda Trump da İran’ın müzakere sürecini oyalamak için kullandığını düşünmeye başladı.
İsrail’in iddialarının aksine, Amerikan yönetimi İran’ın nükleer bomba yapımında acil bir aşamaya geldiğini gösteren yeni bir istihbarat olmadığını belirtiyordu. Ancak Netanyahu’yu caydırmanın artık mümkün olmadığı görülünce, Trump ve ekibi farklı seçenekleri değerlendirmeye başladı:
-
Ya hiçbir şey yapmayıp saldırıdan sonra ne olacağını görmek,
-
Ya da İsrail’le birlikte saldırıya katılıp rejim değişikliğine kadar gidecek bir süreci başlatmak.
Trump orta yolu seçti: İsrail’e gizli istihbarat desteği sağladı ve ardından Tahran üzerindeki baskıyı artırarak, hemen taviz verilmemesi halinde askeri saldırıların süreceğini bildirdi.
İsrail saldırısını başlattıktan beş gün sonra Trump hâlâ tutumunu netleştirmiş değil. Başlangıçta saldırılardan uzak duran yönetim, İsrail’in başarısı görünür hale geldikçe daha açık bir destek vermeye başladı.
Fordo’ya bombardıman seçeneği
Trump şimdi İsrail jetlerine yakıt ikmali sağlamak ve Fordo’daki yer altı nükleer tesisi vurmak için 13 tonluk bunker delici bombaların kullanılması yönünde ciddi şekilde düşünüyor. Bu, iki ay önceki tamamen diplomatik çözüm odaklı tutumundan dramatik bir geri dönüş anlamına geliyor.
Bu krizin arkasında iki liderin — Trump ve Netanyahu — nükleer İran’ı engellemek gibi ortak bir hedefi paylaşmaları ama birbirlerinin niyetlerine şüpheyle yaklaşmaları yatıyor.
ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinden yetkililerle yapılan görüşmelere göre Trump, ikinci başkanlık dönemindeki ilk dış politika krizini sadakat esasına göre seçilmiş ve dış politika deneyimi sınırlı bir danışman kadrosuyla yönetti. Trump, yakın çevresine Netanyahu’nun kendisini yeni bir Orta Doğu savaşına çekmeye çalıştığını söyledi.
Ancak aynı zamanda İran’ın da diplomasi sürecinde kendisini oyaladığını düşünmeye başladı — tıpkı daha önce Ukrayna’da Putin’in yaptığı gibi.
Netanyahu savaş kararı alınca, Trump önce temkinli davrandı, sonra İsrail’le birlikte çatışmayı tırmandırma sinyalleri vermeye başladı. G7 Zirvesi’nden erken ayrılarak Washington’a dönmesi de bu değişimi yansıtıyor.
Trump, Netanyahu’nun İran’daki güçlerin detaylarını paylaştığı telefon görüşmesinden sonra, danışmanlarına “Sanırım ona yardım etmemiz gerekebilir,” dedi.
Trump, İran’a yazdığı barış mektubunu sık sık anlatıyordu: “Savaş istemiyorum. Haritadan silmek istemiyorum. Bir anlaşma istiyorum.”
Ancak İran lideri Ayetullah Ali Hamaney 4 Haziran’da ABD teklifini reddetti. Trump bu noktada İran’ın ciddi olmadığını düşünmeye başladı.
Netanyahu, Fordo’daki nükleer tesisi yok etmek için ABD’den sığınak delici bomba talebinde bulundu. Trump, o aşamada diplomasiyi öncelemek istediği için bu isteği reddetti.
Ancak saldırılar başladığında ve İsrail’in hassas hedefleri başarıyla vurduğu görülünce Trump kamuoyunda daha agresif bir tutum almaya başladı. Cuma sabahı Fox News’te İsrail’in başarısının övüldüğü yayınları izleyen Trump, bu başarıda kendi katkısını vurgulamaktan geri durmadı.
Son olarak Trump, hâlâ Witkoff ya da Vance’in İranlılarla diplomatik görüşme yapabileceğini söylese de, G7’den erken ayrılıp Washington’a dönmesi, çatışmanın diplomasiyle sona ermeyeceğini gösteriyor.
(NYT’deki orjinalinin bir kısmıdır, İngilizce tamamı için linke tıklayın )