• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Öcalan’ın avukatı: ‘Umut hakkı’ için hukuk politikasında değişikliğe gidilmeli

Öcalan’ın avukatı: ‘Umut hakkı’ için hukuk politikasında değişikliğe gidilmeli

Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Cengiz Yürekli, “Türkiye, ‘umut hakkı’ için hukuk politikasında değişikliğe gitmek ve AİHM’in ihlal kararının gereğini yapmak zorundadır” dedi.

Öcalan’ın avukatı: ‘Umut hakkı’ için hukuk politikasında değişikliğe gidilmeli
Foto: MA
Öcalan’ın avukatı: ‘Umut hakkı’ için hukuk politikasında değişikliğe gidilmeli
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 30 Nisan 2025 10:55

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2014’teAbdullah Öcalan’a şartlı tahliye imkânı olmaksızın verilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinde düzenlenen “işkence yasağına” aykırı bularak, ihlal kararı verdi.

AİHM, ihlale neden olan uygulamaya dair yasal düzenleme yapılarak, ihlalin ortadan kaldırılmasını istedi.

Ancak, Türkiye’de hala yasal düzenleme yapmadı.

Hukuk ve insan hakları örgütlerinin başvurusu üzerine Türkiye’nin adım atmamasını gündemine alan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de düzenleme için 2025’in Eylül ayına kadar Türkiye’ye süre tanıdı.

Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin ve hukuk örgütlerinin gündeminde olan konuya ilişkin geçtiğimiz günlerde aralarında baroların bulunduğu 46 sivil toplum örgütü, “umut hakkı”na ilişkin yasal düzenleme yapılmasını bir kez daha talep etti. Bu yönde yasal değişikliklerin yapılması için Abdullah Öcalan’ın savunmasını üstelenen Asrın Hukuk Bürosu’nun da girişimleri sürüyor.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, yapılan açıklamayı ve “umut hakkı” kararını değerlendirdi. Abdullah Öcalan’ın muhataplığında gelişen sürecin tüm coğrafyaya barış ve demokrasi vadettiğini belirten Yürekli, “Herkes kendi haklarının korunduğu ve daha ileriye taşınması için üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmek için çaba göstermeli” dedi.

“Umut hakkı” kavramının infaz sistemine ait bir kavram olduğunu vurgulayan Yürekli, başta Avrupa’da olmak üzere dünyada, infaz sisteminde “umut hakkı”nın uygulanmamasının insanlık onuruna aykırı kabul edildiğini kaydetti.

Bu hakkın sağlanmamasının bir çeşit işkence olduğunu belirten Yürekli, “Bir çeşit işkence olarak görülen bu uygulamanın bütün sistemlerden kaldırılması, demokratik hukukun, modern hukukun bir gereğidir. Türkiye’de bu cezanın uygulanması daha çok politik sebeplerle kendisine yer buldu ve bunda ısrar edilmesi de tamamen politik sorunlarla ilgilidir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de idam cezasının kaldırılması ve yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının getirilmesinin Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra atılan bir adım olduğuna işaret eden Yürekli, “Bu uygulama evrensel hukuka aykırı bir durumdur” dedi. ‘Umut hakkı’nın tesis edilmesinin 4 bin tutukluyu da etkileyeceğini ifade eden Yürekli, “Öcalan’ın ‘umut hakkı’ için Türkiye hukuk politikasında değişikliğe gitmek durumunda, AİHM’in ihlal kararının gereğini yapmak zorundadır” ifadelerini kullandı.

‘Mevzuat değişikli yapılmalı’

Abdullah Öcalan’a yönelik ihlal kararının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin önünde durduğunu ifade eden Yürekli, “Türkiye’nin bu konuda mevzuatta değişiklik yapması gerekiyor” diye konuştu.

‘Umut hakkı demokratikleşme ile ilgilidir’

Aralarında barolarında bulunduğu 46 kurumun “umut hakkı” ile ilgili yaptığı açıklamayı anımsatan Yürekli, demokratik hukukun tesis edilmesinde sivil toplum örgütlerinin rolünün çok önemli olduğunu vurguladı.

Yürekli şöyle devam etti:

“Açıklamayı yapan kurumların bütün ideolojik bagajlardan soyutlanmış, tamamen objektif hukukun hak talebini kendi merkezine alan bir açıklamaydı. Şunun ismini açık bir şekilde koymak gerekiyor. ‘Umut hakkı’ Kürt sorunu bağlamında tartışılmaya başladı ve Sayın Öcalan şahsında dile getirildi. Fakat şunu bilmek gerekiyor ne Kürt sorunu sadece Kürtlerle ilgilidir ne de Sayın Öcalan’ın hukuki durumu sadece onunla ilgilidir. Bu tamamen Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgilidir, Türkiye’nin hukuka uyarlanması ile ilgilidir. Bütün Türkiye yurttaşlarını demokratik bir hukuk kapsamına alma çabasıyla ilgili bir tutumdur.”

‘Bütün herkes sorumluluk almalı’

Hukukun, siyaset ve toplumsal gelişmelerden de bağımsız olmadığının altını çizen Yürekli, Kürt sorunun çözümünün hukukun demokratikleşmesiyle mümkün olduğunu kaydetti. Yürekli, şunları dile getirdi:

“Yapılan açıklamayı sadece 46 kurumun değil, bunun dışında Türkiye’de bulunan diğer farklı kurumlarında burada olması gerekirdi. Neden sadece 11 baro buradayken, 80 ili kapsayan diğer barolar yok. Esas bunu tartışmamız gerekir. Bu açıklama sadece bir başlangıçtı. Yasaların değişikliğinin gerçekleştirilmesi parlamentonun görevi olduğu kadar; siyasal parti, sivil toplum örgütleri ve derneklerin de sorumluluğudur. Bundan sonra bu çağrıyı büyüterek kolektif bir mücadele ve seferberlik içerisine girmemiz gerekiyor.” (MA)