2010 yılında gözaltına alınıp polislerin fiziki ve psikolojik işkencesiyle intihara sürüklenen 28 yaşındaki Onur Yaser Can’ın failleriyle ilgili yargılama 20 Haziran’da yeniden başlıyor. İstinaf mahkemesinin bozma kararı sebebiyle sanık polisler bu defa “iyi hal indirimiyle” daha az ceza almak için hakim karşısına çıkacak. Dava boyunca tutuksuz yargılanan sanıklar, 5 Haziran 2023’te “resmi belgeyi bozma, yok etme ve gizleme” suçundan altışar yıl hapse çarptırılmıştı. Dava için yapılan çağrıda, istinaf mahkemesinin kararının “sanık polis ve amirlerini koruma, süreci zaman aşımına uğratarak 15 yıldır verilen hukuk mücadelesini zayıflatma ve yıpratma amacı güttüğü” belirtildi.
1982 doğumlu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da, narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesi alınırken ne ailesine ne de avukata haber verildi. Gözaltında usule aykırı çıplak aramaya maruz bırakıldı, ifadeleri işkence ve baskı altında alındı. İfade sonrasında doktor muayenesine götürüldüğünde polisler onu doktorla yalnız bırakmadı. Serbest bırakıldıktan bir gün sonra yeniden emniyete çağrıldı. Polisler, daha önce düzenlenen ifade tutanaklarını iptal etti ve Can’ın aleyhinde ifadeler içeren yeni ifade ve tutanakları okumasına izin vermeyerek imzalattı.
Can, ifadesinin bir kopyasını almak icin avukatı aracılığıyla emniyete başvurduğunda avukat dosyada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle saatlerce bekletildi ve ısrarlı talepleri sonucu kendisine verilen ifadede, Can’in ifadesini aldığı iddia edilen polisin imzası yoktu. Can, emniyete üçüncü kez tekrar ifade vermek icin çağrıldı. Emniyete gitmesi gereken günün akşamı yaşamına son verdi.
Onur Yaser Can, mektubunda çırılçıplak soyularak uzun sure duvara donuk bekletildiğini, bu sırada sozlu hakarete uğradığını, kendisine polise yalvaran gençlerin sesleri dinletilerek muhbirlik yapmasının istendiğini anlatıyordu.
Can’ın ölümünden sonra anne Hatice Can da 2014’te oğlu gibi yaşamına son verdi, baba Mevlüt Can da sağlık sorunları sebebiyle 2019’da yaşamını yitirdi. Aileden geriye yalnızca Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can kaldı.
Hukuki süreçte neler yaşandı?
Can ailesi, Onur Yaser Can’ı intihara sürükleyen süreçten sonra tüm hukuki yollara başvurdu ancak sorumlu polis ve amirleri hakkında “işkence ve kötü muamele” ile “cinsel saldırı” suçlarından takipsizlik kararı verildi. Sadece iki polis hakkında resmi belgede sahtecilikten dava açıldı. Yargılama sonucunda polislere 6 yıl 5 ay hapis cezası verildi.
Mahkeme, bu kararla birlikte, Can’in ifade ve evraklarını değiştiren beş polis ve amirleri ile ilgili suç duyurusunda bulunmuşsa da valilik polislerin soruşturulmasına izin vermemişti. Can ailesinin avukatının karara itiraz etmesi üzerine istinaf mahkemesi talebi kabul etti ve 11 yıl sonra polislerin yargılanmasının yolunu açtı.
İstanbul başsavcılığı da, Can’ın gözaltına alınması sırasında görev yapan, ölümünün ardından belgeleri değiştiren dört polis ve bu konudaki belgeleri yok etmekle suçlanan bilirkişi hakkında iddianame düzenledi. İddianamede, şüpheli polislerin Onur Yaser Can’ın gözaltına alınması ve salıverilmesi ile ilgili belgelerde değişiklik yaptıklarının saptandığı, bilirkişinin de imaj kayıtlarını yok ederek aynı suçu işlediği belirtildi. Dört polis ile bir bilirkişiye “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği”, “resmi belgeyi bozma yok etme veya gizleme” suçlamaları yöneltildi.
Dava sürerken mahkemenin “işkence”, “intihara sürükleme” ve “cinsel saldırı” suçlamalarına yaklaşımı da belli oldu. Davanın üçüncü duruşmasında mahkeme, Can ailesi avukatlarının polislerin bu suçlardan da yargılanması yönündeki talebini reddetti. Dördüncü duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, polislerin “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” ve “resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme” suçlarından cezalandırılmasını talep etti
Mahkeme, 5 Haziran 2023’te hükmünü açıkladı ve tutuksuz olarak yargılanan dört polise “resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan altı yıl hapis cezası verdi. İşkenceyle ilgili polisler hakkında suç duyurusunda bulunmayan ve hüküm kurmayan heyet, topu başsavcılığa attı.
Takipsizlik kararı kaldırıldı
Sanıklar hakkındaki mahkumiyet kararının ardından 22 Temmuz 2024’te İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığının şüpheli polisler hakkında “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” ve “evrakta sahtecilik” suçlarından verilen takipsizlik kararını kaldırdı. Hakimlik, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını yeni delil olarak kabul etmişti. Bu sayede polis ve amirlerin bu suçlardan yargılanmasının önü açıldı.
İstinaf mahkemesi: Polislere indirim verilmedi
Takipsizlik kararının kaldırılmasından dört ay sonra 7 Kasım 2024’te bu defa istinaf mahkemesi ağır ceza mahkemesinin hükmüyle ilgili itirazları değerlendirdi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi, kararında sanık polis Zafer Kökdemir hakkındaki beraat kararının hukuka uygun olduğunu belirtti. Sanık polisler Hakan Aydın, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Yunus Başay hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığı kararının usule uygun olmadığını, “yeni delil bulunmaması” sebebiyle düşme kararı verilmesi gerektiğini aktardı. Daire’nin bir diğer dikkat çekici kararı da polisler hakkında takdiri indirim sebeplerinin uygulanmamış olmasını bozma sebebi yapmasıydı. Bu da polislere verilen cezada altıda bir oranda indirime gidilmesinin yolunu açtı.
İstinaf incelenmesinden sonra dosya ilk derece mahkemesine yani İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yeniden yapılacak yargılamanın ilk duruşması 20 Haziran’da yapılacak.
Onur Yaser Can davasının avukatları tarafından yapılan açıklamada, sanık polis ve amirlerinin “işkence”, “intihara sürükleme” ve “cinsel saldırı” suçlarından etkin bir şekilde soruşturma ve yargılama yürütülmesinin önünde bir engel olmadığı belirtildi. Avukatlar, istinaf mahkemesinin kararının “sanık polis ve amirlerini koruma, süreci zaman aşımına uğratma ve 15 yıllık hukuki mücadeleyi yıpratma amacı” taşıdığını aktardı.