Sosyoekonomik tanımlamalarda, gelir bölüşümüne bağlı olarak yapılan sınıf analizlerinde; en alt gelir grubuyla en üst gelir grupları arasında yer alan kesimi tanımlamak için kullanılıyor ‘orta gelir grubu’… Bu sosyoekonomik grup, zaman içinde; kapitalizmin evrilmesi, teknolojik gelişmeler ve büyümeyle bağlantılı olarak; teknokrat, bürokrat, serbest meslek erbabından tutun ücretli orta düzey yöneticiler ve çalışanların önemli bir kesimini kapsıyor. Kendi içinde satınalma gücü paritesinden tutun sosyokültürel eğilimlere kadar büyük farklılıklar taşıyor ve toplumun geniş bir kesimini temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda ekonominin de bel kemiğini oluşturuyor.
Kırılgan ve geçişken bir sınıfsal konum
Orta gelir grubu kendi içinde; orta üst, orta ve orta alt gelir grubu olmak üzere alt kategorilere ayrılıyor. Ekonomik gelişmelerden doğrudan etkilenen, kırılgan ve geçişken bir yapısı var. Söz gelimi, pandemi ve ardından gelen enflasyonist süreçten bu yana yaşanan olumsuz gelişmelerle birlikte, yoksulluk sınırının altında yaşayan alt gelir grubuna çok ciddi bir geçişkenlik gözleniyor. Bunun yanı sıra, kendi içinde her alt kategori arasındaki satınalma gücü paritesinde de ciddi ayrışmalar yaşanabiliyor. Toplam gelirden aldıkları pay düşüyor, üst gelir grubu daha da zenginleşirken, orta gelir gruplarında yoksunlaşma gözlemleniyor.
Bu süreç aynı zamanda yapısal bir bunalımı tetikliyor. Zira, gelir dağılımındaki bozukluğu ortadan kaldırmak öyle kolay bir mesele değil. Aynı zamanda da bir siyasal tercih ve bu iktidar neoliberal politikaları sonuna kadar uygulamayı tercih ediyor.
Orta sınıf bir ülkenin ekonomik gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Tüketimin artması ve aynı zamanda üretimin kitleselleşmesi ve ürün çeşitliliğinin genişlemesi bu gelir grubunun nüfus içindeki oranıyla doğrudan bağlantılı. Kabaca orta gelir grubunun milli gelirden aldığı pay düştükçe bu sorunlar artarak sürüyor. Geçenlerde yayımlanan boşanma oranlarındaki artıştan tutun da siyasal gerilimlere kadar hayatın her alanında olumsuz sonuçları gözlemleniyor.
‘Ortanca’ gelir analizi çöküşü ortaya koyuyor
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından Şubat 2025’te kamuoyuyla paylaşılan ‘Küreselden Yerele Orta Sınıf ve Gelir Dağlımı’ araştırması, biraz önce yaptığım tasvirin sayısal arkaplanını veriyor olması açısından çok değerli bir çalışma… Bir eksiği varsa, o da pek çok verinin Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) alınmış olması! Ne yazık ki resmî veriler tahrif ediliyor bu ülkede!.. Yani bir sağlama daha yapmak gerekiyor, ama üç aşağı beş yukarı ana eğilimleri ortaya koyuyor.
Bu araştırmadaki verileri sıralayarak devam edeyim… Türkiye’de halkın yaklaşık dörtte üçü kendini orta sınıf olarak tanımlıyor. Dünya Değerler Anketi (World Value Survey) 2022 yılı verilerine göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 72’si kendini orta sınıf; yüzde 14.4’ü düşük gelirli sınıf, yüzde 10.1’i de üst sınıf olarak görüyor. Halkın büyük bir kesiminin kendini orta sınıf mensubu olarak görmesi, orta sınıfın toplumda genel kabul gören bir kesimi oluşturmasından kaynaklanıyor, yoksa ekonomik kriterlerle örtüşmüyor. Alt gelir grubu, orta sınıf gelir ve değerlerine önem verdiğinden ve sınıf atlama hayali kurduğundan sınıfsal aidiyet hissi bu yönde şekilleniyor.
Araştırmanın verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılı ve sonrasında yaşanan yüksek enflasyon, medyan (ortanca) hanehalkının net reel gelirini erozyona uğratmış ve önemli ölçüde tepedeki bir avuç insana gelir aktarmış. 2021 sonrası dönemde reel medyan gelirdeki düşüş, Türkiye’de gelir dağılımının uçlara savrulduğunu ortaya koyuyor. 2007’de medyan gelir 2.7 kat asgari ücrete eşitken, 2023’te bir asgari ücrete eşitlenmiş. Bu bağlamda, Türkiye’de ‘ortanca’ yurttaş, asgari ücretle geçinen yurttaş konumuna gelmiş.
Zenginlere servet transferi orta sınıfın aleyhine gelişiyor
Türkiye’de orta sınıf incelemesi öncelikli olarak 2019’da yapılan OECD tanımlamasına göre analiz edilmiş. Bu nedenle reel değerleri bulmak için elde edilen veriler GSYİH deflatörü (2010=100) kullanılarak reelleştirilmiş. Buna göre, 2010 yılında 16,304 TL olan reel kullanılabilir hanehalkı net medyan geliri, en yüksek olduğu 2017 yılında 19,038 TL’ye çıkmış; ancak ‘Türkiye Ekonomi Modeli’nin uygulanmaya başladığı 2021 sonrası dönemde ciddi bir düşüş göstererek 10,231 TL’ye gerilemiş; 2023’te ise bu rakam 10,863 TL… Bu sonuç hane halkı medyan net gelirinin enflasyonun gerisinde kaldığını açık biçimde ortaya koyuyor.

Kaynak: : World Inequality Database
Bu gelişmeler, Türkiye’de kullanılabilir hanehalkı net medyan gelirine göre sınıfsal dağılıma yansıyor. Orta sınıfa dahil olan nüfusun oranı, 2006 yılında yüzde 49.4’ken, bu oran 2019 yılında en yüksek değerine, yani yüzde 53.5’e kadar çıkmış, sonrasında yüzde 50.6’ya gerilemiş. Diğer yandan yoksul nüfusun oranı 2006’da yüzde 16.4’ken, bu oran seçim yılı olan 2007’de yüzde 14.1’e gerilemiş ve bu gerileme dalgalı seyir izlese de 2021’de en düşük düzeyi olan yüzde 12.3’e kadar düşmüş. Ve ‘Türkiye Ekonomi Modeli’nin gündeme gelmesinin ardından, 2023’te yüzde 14.6’ya çıkmış. Bu artışta yüksek enflasyon ve zenginlere servet aktarım politikaları en temel etmenler. Bu oranlarla Avrupa Birliği’ndeki 27 ülkenin oranlarını kıyasladığınızda, Türkiye’deki çarpıklık net olarak görülüyor.
Gelir gruplarında uçlara yöneliş
Düşük gelirli sınıfta yer alan hane halkının oranı 2006’da yüzde17.5’ken, bu oran 2017’de en yüksek düzeyi olan yüzde 20.9’a ulaşmış. Ancak, 2021’de yüzde 12.3’e gerilemiş, ardından 2022’de yüzde 20.7’ye çıkmış. 2023’te ise yüzde 19.3’e düşmüş. Üst gelirli sınıfta yer alan nüfusun oranı 2006’da yüzde 16.7’yken, bu oran seçim yılında alt kesimlere sosyal yardımların artırılmasıyla yapılan gelir transferleri nedeniyle yüzde 14.5’e gerilemiş; 2021’e kadar da bu düzeylerde devam etmiş. Ancak 2021 sonrasında üst sınıfa gelir transferi arttığından dolayı yüzde 15.5’e yükselmiş. Yani 2021 sonrası uygulanan politikalar üst ve alt gelir grubunda yaşayan hane oranını artırarak orta sınıfın cılızlaşmasına yol açarken, gelir gruplarının uçlara doğru yönelmesine neden olmuş. Burada dikkat çeken nokta, kısa dönemli oynaklıklar, bu bile ekonominin genel gidişatındaki sağlıksızlığın bir göstergesi.
Orta sınıf kendi içinde dalgalı bir seyir izliyor
OECD (2019) metodolojisine göre, Türkiye’de orta sınıfta yaşayan nüfusun kendi içindeki dağılımı incelendiğinde, üst orta sınıfın hane payıyla 2021 yılı dışında alt orta sınıfın hane oranı payının azaldığı görülüyor. Buna karşın, orta sınıfın hane oranı payı artmış. Bu durum, orta sınıfta üst orta sınıfı oluşturan yüksek eğitimli hanelerin, gelirinin azalmasına koşut olarak orta sınıfa düştüğünü ortaya koyuyor. Buna karşın, daha düşük eğitimlilerin gelirlerinin artmasının bir sonucu olarak alt orta sınıftan da orta sınıfa yönelim olduğu görülüyor.
Orta sınıf içinde üst orta sınıf gelir grubunda yer alan ailelerin oranı 2006’da yüzde 23.4’ken, bu oran 2018 dışında bu yıldan daha düşük değer alıyor. Düşük orta gelirli hanelerin orta sınıf içindeki payı 2006’da yüzde 32.6’yken, bu pay 2021 dışında 2006 değerinin altında kalmış. Buna karşılık orta sınıfın ortasında yer alan gelir grubundaki hanelerin oranı 2006’da yüzde 44’ken, tüm dönem boyunca 2006 değerinin üzerinde yer alarak 2023’te yüzde 45.2’ye çıkmış.
Orta sınıfın kendi içindeki bölünmesi genel gelir grupları bağlamında incelendiğinde, görülen ise şu: Düşük orta sınıftaki hane oranı 2006’da yüzde 16.1’ken, bu oran 2019’da yüzde 17.2’ye kadar çıkmış; ancak daha sonraki süreçte azalarak başlangıç düzeyi oranına geri dönmüş. Aynı durum üst orta sınıf için de geçerli; 2006’da toplam hane içindeki oranı yüzde 11.6’yken, bu oran 2018’de yüzde 12.1’e çıksa da, daha sonraki süreçte azalarak başlangıç düzeyi oranına gerilemiş. Orta sınıfın ortasında yer alan gelir grubundaki hanelerin oranı 2006’da yüzde 21.8’ken, bu oran 2019’da yüzde 24.1’e kadar çıkmış, daha sonraki süreçte azalarak 2023’yılında yüzde 22.9 düzeyine gelmiş.
Türkiye’de medyan gelire göre orta sınıf içinde en fazla haneyi barındıran gelir grubu, orta sınıfın ortasında yer alan kesim… Ancak, bu gruba yakın düşük gelirli orta sınıf ve yoksul hanelerin varlığı dikkate alındığında, yoksul ve her an yoksulluğa düşecek hanelerin toplamı, toplam hanelerin üçte birinden fazla.
Bölgesel gelir farklılıkları da ciddi bir çarpıklığa işaret ediyor
Diğer yandan medyan gelirin bölgesel farklılıklarıyla zaman içindeki değişimi dikkate alındığında, gelirin zayıfladığı ve bölgesel farklılıkların arttığı görülüyor. Bölgesel düzeyde ‘reel kullanılabilir hanehalkı net medyan geliri’ incelendiğinde, en yüksek İstanbul ile en düşük Ortadoğu Anadolu bölgesi arasında 1.9 kat fark söz konusu. Medyan gelirlerin bölgesel eşitsizliği, ülke içindeki gelir eşitsizliğini ortaya koyması açısından önemli. 2023 yılında (2010=100) Türkiye’nin reel medyan geliri 10,863 TL. Türkiye medyan gelirinin üzerinde olan İstanbul, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Batı Marmara, Akdeniz ve Ege bölgeleri… Türkiye medyan gelirin altında olan bölgeleri ise; Orta Anadolu, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu bölgeleri…
Durum hem sınıfsal açıdan hem de bölgesel eşitsizlikler açısından sürdürülebilir değil. Bu hale gelinmiş olmasında, AK Parti hükûmetlerinin akıldışı ekonomi politkaları kadar, siyasi tercihleri de rol oynuyor. Ve bu çarpıklıkların artarak süreceğini söylemek için müneccim olmaya da gerek yok!

Kaynak: TÜİK B Grubu Mikro Veri Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması (Kesit) 2006-2023;
St. LOUIS FED Gross Domestic Product Deflator for Turkey (2010=100)