Osman Kavala, Almanya’nın en önemli devlet nişanlarından olan Goethe Madalyası’na, Çinli dil bilimci Li Yuan ve Belçikalı yazar David Van Reybrouck ile birlikte layık görüldü.
Ödül, Alman yazar ve şair Johann Wolfgang von Goethe’nin onuruna her yıl doğum gününde düzenlenen törenle sahiplerine takdim ediliyor.
28 Ağustos 2025’te Goethe’nin doğum yeri Weimar’da düzenlenen törende, Osman Kavala adına ödülü eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra aldı.
Almanya’nın en prestijli kültürel ödüllerinden Goethe Madalyası’nı, cezaevinde bulunan Kavala’nın yerine eşi akademisyen Prof. Dr. Ayşe Buğra teslim aldı.
Goethe Madalyası bu yıl 70’inci kez, Almanya edebiyatçı ve siyasetçi Johann Wolfgang von Goethe’nin doğum günü olan 28 Ağustos’ta Weimar’da düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Ödül sahipleri arasında Türkiye’den cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala’nın yanı sıra Belçikalı yazar David Van Reybrouck ve Çinli sanatçı Li Yuan da yer aldı.
Kavala, “Li Yuan ve David Van Reybrouck gibi iki değerli insanla birlikte Goethe Madalyası ile ödüllendirilmek bana büyük onur verdi. Jüriye seçiminden dolayı teşekkür ediyorum. Yönetim Kurulu başkanlığı yapmış olduğum Anadolu Kültür ile Goethe Enstitüsü arasında uzun süredir devam eden verimli işbirliği, benimle ilgili kararda etkili olmuş olmalı. Dolayısıyla bu şerefi, ortak yürüttüğümüz projelere önemli katkıları olan çalışma arkadaşlarım, özellikle de yokluğumda Anadolu Kültür’ü başarıyla yönetmiş olan Asena Günal ile paylaşmak isterim” ifadeleriyle ödülü kabul etti.
Kavala’nın Silivri Cezaevi’nden gönderdiği, eşi akademisyen Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın okuduğu konuşmanın tamamı şu şekilde:
Goethe’nin yazdıkları bugünün gerçekliğiyle çok bağlantılı ve anlamlı
Günümüzün yakıcı sorunları, savaşlar, saldırganlıklar, göçler ve baskıcı politikalar karşısında gerçekten evrensel nitelikte bir hümanizmi savunmanın ve bunun tesisi için çalışmanın her zamankinden daha önemli olduğuna inanıyorum. Bu idealin gerçekleşmesinde sanat ve edebiyat yoluyla kurulacak zihinsel ve duygusal köprülerin gerekli olduğunu düşünenler için, Goethe’nin yazdıkları bugünün gerçekliğiyle çok bağlantılı ve anlamlı. Bildiğiniz gibi, 2007’de Goethe Madalyası almış olan Maestro Barenboim ve Edward Said, genç Yahudi ve Arap müzisyenleri bir araya getiren orkestra girişimlerinde Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’ndan, Doğu ve Batı şiiri arasında, insanlığın paylaştığı değerler ve duyarlılıkları yansıtan bir edebi ve entelektüel köprü olan bu şaheserden ilham almışlardı. Barenboim ile Said’in bu anlamlı girişimi, Anadolu Kültür’ün Berlin’de Genç Avrupa Klasikleri Müzik Festivali’nde konser vermiş olan Ermenistan Gençlik Orkestrası projesine örnek olmuştu.
Cezaevindeyken Goethe’nin eserlerinden daha çoğunu ve Profesör Jeremy Adler’in “İnsan Haysiyeti Kavramının Kökenleri” başlıklı zihin açıcı makalesini okuma fırsatım oldu. Bu makalesinde Adler, insan haklarının temelindeki normlar ve değerlerin evriminde son derece önemli bir yeri olan insan haysiyeti kavramının gelişmesine Goethe’nin yaptığı katkıyı anlatıyor.
Adler, Goethe’nin, Kant gibi, haysiyeti insanın özerkliği, özgür davranış yeteneği temeline oturtarak bu kavrama evrensel bir nitelik kazandırdığını belirtiyor. Haysiyet, ilk defa Goethe’nin eserlerinde “bedenin ve zihnin içerdiği tüm potansiyeli değerlendirmek yönünde organik biçimde büyüyen, değişen ve gelişen bir insan özelliği” olarak tarif ediliyor. “Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları”nda, Goethe’nin canlı bir kültür ortamını, kültürel faaliyetlere katılımı ve başka toplumlarda yaratılan sanat ve edebiyat eserlerine erişimi, bu organik öz gelişme için gerekli gördüğünü anlıyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Yahudi soykırımının ve insanlığa karşı işlenen diğer suçların yarattığı etkiyle, insan haysiyetine saygı evrensel bir norm haline geldi. Bu kavram, insan hakları için sağlam bir temel oluşturdu. İnsan haklarının insanın tüm varoluşsal potansiyelini sosyal çevresi ile uyumlu biçimde geliştirmek için gerekli sosyal, ekonomik ve kültürel şartların sağlanması olarak anlaşılması, bu hakların kapsamının genişlemesi sürecine katkı sağladı. Adler’in belirttiği gibi, bu yeni normatif kavramsallaştırmada, Goethe’nin anlattığı şekilde, bireyin kendisini organik bir süreç içinde geliştirmesinin ve bunun haysiyetle yakın ilişkisinin yansıması görülebilir. Bu yeni içeriğiyle haysiyet, bireyin yurttaşlık statüsüne ahlaki bir değer ekleyerek onun devlet karşısında daha güçlü hale gelmesini de sağladı.
‘Anti-demokratik rejimlerde insan haysiyeti vahim şekilde ihlal ediliyor”‘
Ancak, haysiyet kavramının evrensel bir nitelik kazanmasına, iç hukuk metinlerinde ve uluslararası sözleşmelerde haysiyetin dokunulmazlığına dair hükümlerin yer almasına rağmen, savaş alanlarında ve siyasi yargılamaların ve cezalandırmaların görüldüğü anti-demokratik rejimlerde insan haysiyeti vahim şekilde ihlal ediliyor. Bununla birlikte, dıştan gelen bu saldırıların bireyin öz haysiyetinin tahrip olmasına yol açması mukadder değil. Böylesi ağır şartlarda dahi, insanın kendi haysiyetiyle ilgili duyguları ona güç vermeye devam ediyor, baskı ve eziyete karşı direnme gücü sağlıyor.
‘Edebiyat, kavramların içselleştirilmesini mümkün kılan duyguların ve duyarlılıkların paylaşılmasını da sağlıyor’
Şunu da söylemek istiyorum: Edebiyat sadece kavramların gelişmesine katkı yapmıyor, aynı zamanda ve belki daha önemli olarak, kavramların içselleştirilmesini mümkün kılan duyguların ve duyarlılıkların paylaşılmasını da sağlıyor. Benim cezaevindeki deneyimim böyle oldu. Goethe Madalyası benim için insan haysiyetinin tüm anlamlarını akla getiren ve güçlendiren bir simge olacak.”
Goethe Madalyası’nın önemi ve takdim töreni
Ünlü Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe’nin anısına verilen Goethe Madalyası, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin resmi onur nişanı ve uluslararası kültür politikasının en önemli ödülü olarak niteleniyor. Bu yıl 70’inci kez takdim edilecek ödülle sahiplerinin ülkelerinde Alman dilinin ve kültür ile sanatın teşvikine yönelik hizmetleri onore ediliyor. Takdim töreni yıl Johann Wolfgang von Goethe’nin (1749-1832) doğum günü olan 28 Ağustos’ta Weimar’da düzenleniyor.
Goethe Enstitüsü, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin dünya çapında faaliyet gösteren kültür enstitüsü konumunda ve Türkiye dahil 98 ülkede bulunan 151 enstitüsüyle Alman dilinin öğrenilmesini teşvik ederken uluslararası kültürel iş birliğini de destekliyor.
Kavala’nın yargı süreci
Osman Kavala, 1 Kasım 2017’de İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce “cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla tutuklandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da Kavala’nın tutukluluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna ve derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetti. Buna rağmen 18 Şubat 2020’de Gezi davasından beraat eden Kavala, cezaevinden çıkmadan yeniden gözaltına alındı ve “casusluk” suçlaması ile başka bir dosyadan tekrar tutuklandı.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 29 Eylül 2020’de Türkiye’ye Kavala’yı serbest bırakma çağrısı yaptı. Aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir iddianame düzenledi. 29 Aralık 2020’de ise Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyu reddetti. Ocak 2021’de Bölge Adliye Mahkemesi, Gezi davasındaki beraat kararını bozdu. Yıl boyunca yapılan duruşmalarda Kavala’nın tutukluluğu devam ettirildi.
Ekim 2021’de bu kez diplomatik bir kriz patlak verdi. Aralarında ABD, Almanya, Fransa ve Hollanda’nın da bulunduğu 10 ülke büyükelçisi Kavala’nın serbest bırakılmasını istedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu büyükelçilerin “persona non grata” ilan edilebileceğini söyledi. 2022 başında Gezi ve Çarşı davaları birleştirildi. Savcı, Mart ayında ağırlaştırılmış müebbet istedi. 25 Nisan 2022’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Kavala’yı casusluk” suçlamasından beraat ettirdi ancak “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsten” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
AİHM, Temmuz 2022’de Türkiye’nin Kavala kararını uygulamadığını tespit ederek ihlal kararı verdi. 28 Eylül 2023’te Yargıtay, Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet cezasını onadı.
24 Temmuz 2024’te Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kavala’nın avukatlarının yeniden yargılama talebini reddetti. Böylece Kavala’nın tahliyesi yönündeki girişimler sonuçsuz kaldı.