Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Bayrampaşa’da düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyoruz” mitinginde, “Yarın 12.00’de AK Parti’ye kuruluş yıldönümü hediyen geliyor. AK Toroslar çetesi çöküyor, AK Parti çöküyor. Yüzünüz kaça çalacak göreceğiz” açıklamasını yapmıştı.
Özel, konuya ilişkin CHP Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi.
“Bizim 47 yıl gösterdiğimiz dirayeti 47 gün göstermeyen, demokrasiyi 31 Mart’tan sonra inilecek bir tren olarak gören, bugün manşetlerle rakiplerine iftira atanların, vesayet ortaklarıyla sivil siyasetin önünü tıkamaya çalışanların, ikili hukuk uygulayanların dönemindeyiz” diyerek sözlerine başlayan Özel, “Bugün ‘Erdemliler Hareketi’ olarak yola çıkanların, ‘kumpasçılar, iftiracılar hareketine’ dönen, paçalarından pislik akan ve bunu en çok birbirleri bilen ama bu kara düzeni devam ettirmeye çalışanların dönemindeyiz. Saat 12.00 bir kesit. Bundan öncesi ve sonrası elbette farklı olarak. Ama bundan sonra AK Parti iktidarının savruluşunun ve tükenişinin önemli kilometre taşlarından birisi. şüphesiz AK Parti’nin iktidarı bugün bitmiyor ama başlamış olan tükeniş, savruluş ve yokoluş sürecinde önemli kilometre taşını geride bırakmaya geldik” dedi.
‘Bir tane savcı, 80 yıllık maaşıyla alabileceği yatı alıcı gözle gezebiliyor’
Geçtiğimiz yıl Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanmasını hatırlatan Özel, “19 Mart günü darbenin bildirisini yayınladılar. Bildirinin ana manşeti ‘Ekrem İmamoğlu 560 milyar lira yolsuzluk yaptı. Bu paralar ele geçirildi’ oldu. O günden sonra bulduk dedikleri, dev kasalar dedikleri… Ne vinç var ne para var. 1 TL’sini ispatlayamadılar. Ardından her gün bir yeni haber” diyerek süreç içinde yaşanan operasyonları ve iddiaları hatırlattı.
Özel, şunları kaydetti:
“Şimdi öyle bir çorap söküğü başlayacak ki bu itiraflardan öyle bir yere gelecek ki bu iş bu iftiraları yapanlar itiraf yapmaya zorlandıklarını öyle anlatacaklar ki dünyanın en büyük organize kötülük hareketi çökecek. Dünya çapında izlenecek filmleri olacak. Yeter ki bu gösterilen cesaretler gösterilmeye devam edilsin. Biz de burada saat 17.00 sandıklar kapandı, kabus bitti diyebilelim. Devletin bütün imkanlarını elinde tutanların ne kadar kötüleşebildiklerini görmek açısından fevkalede önemli bir noktadayız.
Bir sürü savcı mütevazi lojmanlarda oturuyor ama bir savcı, 80 yıllık maaşıyla alabileceği yatı alıcı gözle gezebiliyor. Boğazda kendisine lojman tahsis edilmiş, sadece 56 milyon TL tadilatına verilebiliyor. Birazcık kafaları bozulunca bir tane beyaz toros koyup karşısına geçip fotoğraf çektirip bizi tehdit edebilen; Erdoğan ‘bu ülke beyaz toroslardan çok çekti’ dediği gün beyaz Toros paylaşabilen bir pervasızlıkla karşı karşıyayız. 90’ların JİTEM’cisi böyle cesur ve küstahdı, şimdi Erdoğan’ın Çağlayan’daki ‘AK Torosçuları’ bu noktaya gelmiş durumda.”
‘Çağlayan’da çok yönlü borsa var, İBB’nin ayrı borsası var’
“Öyle bir noktaya geldik ki bu çeteyle ilgili elimizdeki bütün bilgileri derledik 15 gün önce HSK’ya başvurduk. Ben bunları Meclis Başkanımıza biraz anlattım. ‘Bunlar olur mu? Siz hukukçusunuz’ dedim. İşte Numan Kurtulmuş’un yüzü. Bunları anlattığım AK Partililer de ‘Çok vahim, biz de onaylamıyoruz’ dedi. Herkesin bildiği bir gerçek bugün bütün somutluğuyla ortaya dökülmek zorunda. Tüm Çağlayan bilmiyorsa, tüm yargı bilmiyorsa, yüksek yargıda beni izleyenler bilmiyorsa, AK Partililer bilmiyorsa ki Türkiye’de yargıda, paraya pulla olan işler var, borsalar var, karar ona göre buna göre, avukatına göre çıkıyor… Yalansa, buna inanmıyorsanız, şüphelenmiyorsanız ben namussuzum, şerefsizim. Ama hepiniz biliyorsunuz ki var bunlar, çeteleşti bunlar. Çağlayan’da çok yönlü borsa var, İBB’nin ayrı borsası var. Borsa içinde borsa var. Çağlayan’da onlarca borsa var. Uyuşturucu ticaretinin mücadelesinde bile bambaşka borsa var. Onun bile işini bitirebilen avukatı var, onun bile gidilebilen savcısı var. Tuz kokmadı, balçık oldu tuz, lağım patladı. Eğer Çağlayan’da yargı sisteminde bugün bir kokuşmuşluk, bir adamını bulmak, savcıyla eşlenik bir avukat sistemi, bir ucu maddiyata dayanan işler yok diyorsanız kapatn televizyonu burdan sonrasını izlemeyin.”
Özel’den Adalet Bakanı’na çağrı
“Adalet Bakanı kapatamazsın o televizyonu. Biliyorsun ki etrafına diyorsun ki ‘ben de rahatsızım bunlardan’ ama yok ki cesaretiniz tarihe geçesiniz. Adalet Bakanı bunlara karşı hamle yaptı, karşılığında gerekirse istifa etti namusuyla gitti Bartın’daki evine oturdu. Yap bunu göster. Sağına soluna ben de ‘Akın’dan şikayetçiyim. Ben de Akın’a karşı şu başarıyı elde ettim’ demekle olmuyor böyle işler beyefendiler.
Geçen hafta İBB Borsasının önemli bir bölümünü deşifre ettik. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Hemen nerden biliyorsa o eve gittiler, birini arıyorlar, o evdeki aradıkları kişiyi bulamadılar annesini götürdüler. Sen nereye annesini götürüyorsun? Savcı ‘evde yoksa yakınlarından birini alın gelin’ demiş. Avukat gelince, ‘Anasını nasıl tutarsın’ deyince anasını saldılar. Evlat kendi ayağıyla gitti emniyete, 1,5 günde İstanbul’a götürdüler Vatan Emniyet’e, sonra hakim karşısına çıkardılar. İnat ettik bekledik, eldeki belgeleri HSK’ya vermedik ki onlar buna göre muamele etmesinler. O işlemler bitti, gittik HSK’ya başvurumuzu yaptık.”
#CANLI “Turbu heybeden çıkarıyorum” demişti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, açıklama yapıyorhttps://t.co/jngftr8x0o
— İlke TV (@ilketvcomtr) August 14, 2025
‘Mehmet Yıldırım ‘oğlun İBB’de çalışıyor’ demiş, savcı da bunu biliyor’
“Şimdi buradan iddia ediyorum ki hatta biliyorum ki İBB soruşturması, İBB devasa bir yapı, 90 bin kişi çalışıyor. Burayla çalışan müteahhitlerin önemli bir kısmına gözaltı yapıp içeri koyuyorlar, sonra itirafçı yapıyorlar, dışarı çıkartıyorlar. Bu müteahhitlerin başına gelenler, yani doğru avukatın ona gitmesi, nasıl ifade vereceğini söylemesi ve bunu verirsen serbest kalacağın meselesi normal bir şey gibi gelmeye başladı kulağa. Soruşturma gizli yani savcı biliyor eve gittiğinde o evde ne bulduğunu, Tabi Sabah’a, Yenişafak’a veriyor ama aslında memleket bir hukuk devleti olsa o Yeni Şafak’a onun verilmesine soruşturma açıp o savcı bulunup, o savcıdan önce kurtulunup sonra adaletin peşinde koşarsınız.
Örneğin geçen hafta yaşananlardan sonra İBB soruşturmasında tutuklu kişi Yener Toruner, Mehmet Yıldırım kendisine gelmiş, kızının düğünü ile ilgili konuşmuş, ‘düğüne kadar çıkabilirsin’ demiş, ‘oğlun İBB’de çalışıyor’ demiş, savcı da bunu biliyor, ‘oğlanı da alırız, oğlana da yazık olacak’ demiş. Ayrıca ‘bu işi halledelim, gel güzelce imzanı at, şunları söyle’ demiş. Kişi ‘onu yapamam, bunu yapamam’ deyince ‘korkma Savcı Bey’in de haberi var’ demiş. ‘Ya ben bunu dersem adam beni başka bir şeyden mesul tutar’ deyince, ‘konuştuk bundan başka konulara girmeyecek’ demiş. Bunların hepsini Sayın Yener Toruner, bir suç duyurusu olarak, satır satır yazarak verdi. Biz de bunu HSK’ya verdik.
Buradan somut olay sadece savcının bilmesi gereken bir şeyi avukat bilince Yener Toruner’e gidiyor ve konuşturamadıkları Fatih Keleş’e, ‘Fatih Keleş’in kardeşine sarı bir zarfta küçük bir para verdik, 15 bin dolar falan de bari. Bu büyük bir şey değil.’”
‘Arama tutanağında ele geçirilenler itirafçılara bilgi olarak veriliyor’
“Arama tutanağında adamın evinde sarı bir zarfın içinde 15 bin dolar bulunmuş, tutanağa geçirilmiş. 15 bin dolar büyük bir para. Arama günü kaç ay önce. Onu bugünkü iftiracıya ‘sen ver’ diye söyleniyor. İlişki kurulacak ki iddianame yazsınlar. Savcıların elindeki suç olmayan arama tutanakları… Örneğin evinde bulunmuş ipad’i ‘rüşvet olarak ben ona verdim’ diyebilirsin diyor. Geriye dönük ilişkilendirme. Bütün meseleyi bunun üzerine kurmaya çalışıyor.
Sayın Yener Toruner, kendisine yönelik baskıyı, tehdidi, şantajı, zorlamayı, teklif, her şeyi deşifre eden açıklamalarda bulundu. Ayrıca kendisine savcının sesi duyurulduğunun, yakınlarıyla konuşurken savcı ile konuşturulduğunu… Yani bir tane ya bir tane şu oturduğu Adalet Bakanı, oturduğu yerden bir harekete geçse, HSK’da bir tane adam gibi bu işi çözmek için işini yapsa, al savcıyı yüzleştir onunla, tıkır tıkır çözülür iş. Ama savcıları oraya yollayan, Ekrem’de olmayan suçu oldurmaya, olmayan çeteyi oldurmaya, olmayan suç örgütünü uydumaya gittiği için özel yetkili savcı olduğu için böyle yapmış. Bakın mağdurlar, suçlananlar ve suçlular avukat tutar bütün dünyada böyledir. bir tek Türkiye’de savcılar avukat tutuyor. Kuracakları kumpası hapishanedekilere ve ailelerine dayatmak, ikna etmek ya da onların kurtuluşu karşılığı menfaat temini elde etmek için.”
‘Etkin pişmanlıktan yararlananlara: Olayları yazdırın, tutanak altına alıp kapalı zarflatın’
Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Önce gizli tanık müessesesi, delille desteklenememekten çöktü. Var mı şimdi Çınar’ın, var mı şimdi Ladin’in söylediklerini konuşan? Var mı ya yandaş medyada, var mı? Gelenler, konuşulanlar… Var mı? Hepsi geri çekildi. Neden? Hepsi yalan çıktı, hepsi çürüdü. Ne demiş gizli tanık? ‘Ekrem İmamoğlu’nun arabaları bilmem nerede ki otoparkta…’ Sonra ne olmuş? MHP’nin çıkmış, çökmüş mü? Onlardan bir şey kalmadı.
Şimdi etkin pişmanlık müessesesi çökmüştür. Buradan uyarıyorum: Etkin pişmanlıktan yararlanan, ne sebepten olursa olsun iftira atmış olanlar, hiç değilse kendi avukatınızı çağırın, olayları yazdırın, bir noter vasıtasıyla bugünün tarihiyle tutanak altına alıp kapalı zarflatın. Günü geldiğinde makbul itiraf sayacağız. Bu pisliklere karşı korkup da para verenlere, iftira atanlara, meseleyi anlatan, el yazınızla bir yazıyı avukatınıza, notere götürüp kapalı zarflatın. Makbul itiraf ve makbul bir şekilde devletle işbirliği sayacağız. Yeter ki bu çetenin pisliklerine ortak olmayın. Eğer bunu yapmazsanız, günü geldiğinde siz de sorumlu olacaksınız. Bütün, kendisine böyle teklifler bulunup kabul etmeyen namuslu insanları, Sayın Kapki gibi, Sayın Yener Torunler gibi, avukatlarıyla suç duyurusunda bulunmaya, kendisine bundan sonra baskı gelecek olan, böyle teklif gelecek olan herkesi merhaba, bu avukatları cezaevi yönetimine şikâyet etmeye, haklarında suç duyurusunda bulunmaya çağırıyorum.”
‘Bu düzeni sürdürmeye çalıştıkça, içinde tepinen herkesin yüzüne bu pislik bulaşacaktır’
“Savcılar avukat tutamaz. Savcı kendi savcıdır, bir avukat eliyle manipülasyon yapamaz. Rahat duramaz, kimseyi kullanamaz. Savcı iletilmek üzere kimseden milyonlarca dolar para talep edilemez. Bu vıcık vıcık ilişkiler yüzünden yaptığımız HSK başvurusunda var: Gözaltında, ev hapsinde tutulan avukat diyor ki savcıya ‘Pazartesi şunu getireceğim abi.’ Alkışlamış. Salı günü bu itiraf yapıyor. Abi alkışlıyor. ‘Çok yoğunum, Perşembe-Cuma, Pazartesi-Salı getir’ demiş öbürlerini. Bakıyorsun, o tarihte bu da olmuş, o da olmuş. Şimdi adam onu yazışmışsın da photoshopla yapmamış yani… Photoshopla yapıp da sen nasıl yaptığın işi o gün gerçekten yapmışsın? Böyle dediğin adam gelmiş, ifadesini almışsın. Lağım patlamıştır. Bundan sonra bu düzeni sürdürmeye çalıştıkça, içinde tepinen herkesin yüzüne bu pislik bulaşacaktır.
Tayyip Erdoğan’a bir şey diyemiyorum. Adalet Bakanlığı, büyük ihtimalle bakanlığına mal olacak şu tarihi adımı atmaya davet ediyorum. Bir yetkili savcım ‘pause’a basacak ve bir kurul bu dosyanın buraya kadarki bütün aşamalarını soracak. Gerçek ortaya çıkacak ve sonra devam edeceğiz. Bunu neden yapamaz biliyor musunuz? Bunun cevabı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu tek adam rejiminde. O savcıyı da oraya yollayan Erdoğan, o bakanı da oraya atayan Erdoğan. Bugün bizim adaletini beklediğimiz bakanı atayan Erdoğan. O savcıyı ‘Bunlar beceremedi, git Ekrem’in defterini dür’ diye İstanbul’a yolladı.”
‘Akın Gürlek-Erdoğan ilişkisi bambaşkadır’
“Gece 01.30’da ilk çalıştığı bakan, AK Partililer söylüyor, hepiniz dinliyorsunuz, Akın Gürlek–Erdoğan ilişkisi bambaşkadır, Erdoğan’ın telefonu ilk çalışta açılır, gece 01.30’da olsa. İstanbul’da eski Atatürk Havalimanı’nda Erdoğan indiğinde karşılayan Akın Gürlek… Dışarıda Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, askerler bilmem ne varken, içeri girip pısır pısır pısır bunları söyleyip onayını almıyor mu Erdoğan’dan? Bilmeyen yok. Akın Gürlek geldiğinde direkt Cumhurbaşkanının yanına gider. ‘Biz Cumhurbaşkanına bir şey diyemiyoruz ki! Paldır küldür hiçbir prosedür olmadan yanına gidiyor, bilmem ne yapıyor. Hey! dedi mi, gidiyor, bunu yapıyor’ diyen siz değil misiniz? Erdemliler Hareketi diye çıkılan yolda gelinen noktaya bakın. Bunların 100 kat fazlası ortaya dökülecek ama gün bugündür ki bu bir kırılma günü. AK Parti’nin meselenin kurumsal olarak içinde olduğu, televizyonlarda AK Parti’yi en çok savunan, organize algı hareketlerinin tam içinde olan, bir ayağı Saray’da bir ayağı Çağlayan’da olan, AK Parti’nin her kademedeki yöneticisi, babası ideoloğu olan kelli felli Atatürk düşmanı, ‘Bu işleri yapıyorum’ diyor. Bu dosyadan etkin pişmanlık aramak için geçtiğimiz günlerde de Siverek’te geziyordu. Biz bu vakitten sonra mücadeleye devam edeceğiz. Şunu bilin: Bu savcılar, biz böyle deyince kızıyorlar ya… İfade tutanaklarına şöyle şeyler yazdırıyorlar. Kulağımla duydum. Filanca demiş ki, ‘Özgür Özel hakkında…’ deyip sinkaflı bir küfür. Edemediği küfrü tutanağa yazdırıyor. Gittim, ziyaret ediyorum. ‘Ya Özgür Bey, çok özür diliyorum,’ dedi. Nasıl yeminler ediyor? Dedim, ‘Neden takıldın sen böyle? Ne demişsin ki sen bana?’ ‘Ya, bir itirafçıya dediler ki Fatih Keleş, Özgür Özel hakkında bip diye küfür etti. Ben ömrümde kimseye küfür etmedim’ dedim, ‘Ya bilmiyor muyum? Savcı edemediği küfrü, yaparken oraya yaptırıyor. Ekrem İmamoğlu’na, bana, arkadaşlarımıza…’ Böyle bir basitlik, böyle bir çukurla karşı karşıyayız. Bu kadar pislik akarken, dünya kadar arkadaşımıza haksız, hukuksuz cezaevi… Kiminin çocuğu 15 yaşında Adana’da, kendisi Silivri’de; kiminin çocuğu, 86 yaşındaki annesiyle birlikte evinde, kendisi Düzce’de; kiminin çocuğu, annesi babasıyla 78 yaşında, tek başına, kendisi Silivri’de. ‘Öbürüne çocuğun var mı?’ ‘Var.’ ‘E nasıl ayrı kalacaksın şimdi?’ ‘Hadi sana iyi yolculuklar.’ Ertesi gün zınk Afyon’a. Oğlu yedi saat arabayla gider. ‘Bilgisayar hatası, tekrar gelin haftaya,’ derler. 50 kişilik koğuşlara yollandı. Tek kişilik odalarda kalan arkadaşlarımız, her türlü farklı suçlar olan kişilerle birlikte, sırf zulüm olsun diye… O gittikleri koğuşlarda bile vicdan harekete geçmiş durumda, vicdan. ‘Abla, sana yapılan hiçbirimize yapılmadı. Biz sana sahip çıkacağız,’ diyor insanlar.
O yüzden korkmadan, sinmeden, durmadan bu kötülükle mücadele ederek… Buraya kadar mı? AK Parti’nin getireceği yer buraya kadar. Buradan sonra bir arınma, bir kurtulma, bir temizlenme elbette beklenmiyor. Cesur adımlarla, tarihte doğru yerini alabilecekler, istifa edebilecekler, adım adım Erdoğan’ın hışmına uğrayacaklar olabilir belki. Cesaret gösterin. Erdoğan’dan korkmayan herkesi cesaret göstermeye, endişe eden herkesi bugün yaşadıklarını yazıp kapalı zarfla tarihe bırakmaya çağrıyoruz, doğru günde yapılmış doğru pişmanlık beyanı kabul edeceğiz. Yeter ki bu çeteyi çıtır çıtır hızla çözebilelim. Yeter ki bu yaptıkları, zamanın örtüsünün altında kaybolmasın.”