CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bütçe görüşmeleri nedeniyle verilen aranın ardından partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Grup salonunda ön sıralara geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın fotoğrafı ve karanfiller konuldu. Depremdeki kayıplarda sorumluluğu olan müteahhitlere af niteliği taşıyacak düzenlemeye karşı çıkan depremzede aileler de salondaydı. Aileler “Helal etmek yok, unutmak yok, sesimizi duyan var mı” sloganı attı.
CHP Genel Başkanı, geride bırakılan yılı özetleyen sözlerle başladı konuşmasına şöyle devam etti:
“Yakında 6 Şubat geliyor ve biz üçüncü yıl dönümünde o büyük acıyı, içimizde yanan o sönmeyen ateşle üçünü yıl dönümünde karşılamaya hazırlanıyoruz. Bugün aramızda depremde yakınlarını kaybedenler var. Onlar bu gruba yakınlarını kaybettikleri apartmanlarda sitelerde, o yıkıma sebebiyet veren ruhsatları verenleri, denetleyenleri, kötü inşaat yapanları, yeterince yargılamadıkları için, kamu görevlisi olanlara yargılama izni verilmediği için bu salona geldiler. Ama bu sefer bu salonda bir başka endişeyle, yürek sızısıyla ve bir öfkeyle bulunuyorlar. Günlerdir de Meclis’in önündeler. Milletvekillerimizle, Grup başkanvekillerimizle de görüştüler. 6 Şubat gecesi ve devamında enkaz altından sesini duyuramayanların yakınları buradan ‘Sesimizi duyan var mı’ diye bağırıyorlar bu yüce çatının altında grubumuz, deprem suçlularının bu düzenlemeden yararlanmaması için elinden ne geliyorsa onu ve fazlasını yapacak. Size söz veriyoruz. Ben 52 bin deprem kaybımızın, şehidimizin, canımızın, ailelerinin önünde saygıyla eğiliyorum. Onların sözünü kesmeye utanırım, ar ederim. Onların sesini biz duyduk. Ümit ediyorum Meclis’teki bütün milletvekilleri, bütün gruplar bu sesi duyarlar ve birtakım kirli lobilere alet olmak yerine birtakım siyasi ilişkilere teslim olmak yerine bu sesi duyarlar ve bu aftan asla ve asla bu hayatını kaybedenlerin ölümlerinden sorumlu olanlar yararlanmaz. Grubumuza emanettir arkadaşlar.”
‘Allah kimseyi yaptığı bütçeyi Meclis’te savunamayacak bir hale getirmesi’
“2026 bütçesi geçtiğimiz pazar gecesi Meclis’te kabul edildi. Öncelikle plan ve bütçe komisyonu üyelerimiz ve tüm milletvekillerimize, grubumuza, grup başkanvekillerimize hem komisyon süreci hem de parlamentoda 14 gün boyunca verdikleri mücadele halkın sorunlarına parmak basan, sorunu gören ama çözümü de söyleyen yaklaşımları için, CHP’nin oy birliğiyle değiştirdiği programına uygun verdikleri, hiçbiri kabul edilmese de 49 önerge için ve ortaya koydukları, iktidara hazır, Türkiye’yi yönetmeye hazır, Türkiye’nin bir sonraki bütçesini yapmaya, gelip Meclis genel kurulunda da halkın bütçesini aslanlar gibi savunmaya hazır CHP grubuna yürekten teşekkür ediyorum.
Neden bütçenin savunulması konusunu önemsiyorum? Çünkü rejime kasteden anayasa değişikliğini OHAL şartlarında değiştirdiler. ‘Bir aylığına, bir buçuk aylığına, üç aylığına ilan ediyoruz ama bir aya kalmaz, bir buçuk aya kalmaz OHAL’i kaldırırız’ diyenler hatta iktidara geldiklerinde kendiliğinden sona eren iktidarlarının ikinci gününde kendiliğinden süresi dolan OHAL’i uzatmamakla övünüp ‘OHAL’i kaldırıyoruz’ diyen parti, üç aylığına ilan ettiği OHAL’in içine üç yıl sığdırıp, içinde OHAL şartlarında anayasa değişikliğini Meclis’te görüştürüp, ki dünyadaki pek çok anayasada yasaktır bu, OHAL şartlarında kampanya yapıp, OHAL şartlarında seçim yapıp, OHAL şartlarında sandığı getirip referandum yapıp, son derece öncesi-sırası-sonrası şüpheli bir referandumla rejime kastedip OHAL’den vazgeçmeyip, OHAL şartlarında baskın seçim yapıp rejimi değiştirenler ‘Verin yetkiyi görün yetkiyi’, ‘Biz geldiğimizde ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğiz bu yeni sistemle’, ‘Bu sistem, ya bu sistemde bakanlar kurulu yok. Çünkü sistem hükümet sistemi tek kişilik hükümet sistemi. Bir kişi seçecek millet, her şeyden o sorumlu olacak. Millet bir tek ona hesap soracak. Beş yıllığına seçeceksin gerisine karışmayacaksın’ diye demokrasiyle bağdaşmayan, demokrasi fikriyle taban tabana zıt, sandığı, öncesini ibra edip, sonrasına meşruiyet veren, devamında demokrasiye, geçmişte yolsuzluğa bulaşan, devamında demokrasiden uzaklaşanlara hiçbir söz bırakmayan, milletvekilinin yüz yüze sözlü soru hakkını elinden alan, Meclis’in hükümeti düşürme hakkını elinden alan bir anayasa değişikliği getirirken ‘her şeyin sorumlusu benim ben’ diyen ve bu bütçeden, bu fukaralık bütçesinden, bu sömürü bütçesinden, bu faiz bütçesinden sorumlu tek kişi gelip de burada bütçesini savunmadı, savunamadı. Allah kimseyi ‘Verin yetkiyi’ deyip yetkiyi alıp sonra yaptığı bütçeyi Meclis’te savunamayacak bir hale getirmesin.”
‘AK Parti sıcak salonlara hapsolan politikasız ve çaresiz bir partidir’
“Ben Meclis grubumuzun komisyon ve genel kurul performansından memnunum o yüzden teşekkür ettim. Neden memnunum? İktidara hazırlar. Tahmin ediyorum Erdoğan da görüyordur, ben AK Parti’nin performansından da çok memnunum. Doğruya doğru. Muhalefete hazırlar. İktidar perspektiflerini kaybetmişler. Yönetme kabiletlerini kaybetmişler. Artık karşımızda bir iktidar partisi yok. Müstakbel bir muhalefet partisi var. Ana muhalefet olabilirler mi bilmem ama muhalefete hazırlar. Meclis Genel Kurulu’na baktığımızda ya da Plan Bütçe Komisyonu’na baktığımızda bir tarafta sorunu gören, isyan eden, edilen isyanı duyan, çözüm öneren bir parti var: CHP. Öbür tarafta eleştiriyi ya duymayan komisyon evresinde, ya da duyduğu eleştiriye hakaretle cevap veren, kendilerine verilen 70-80 dakikalık kürsüleri, ben 80 dakika ilk gün sorun-çözüm anlatırken 80 dakika o kürsüye çıkıp son gün hakaret eden, muhalefete muhalefet eden, ülkenin ana muhalefet partisine muhalefet eden bir partiyle karşı karşıyayız: Adalet ve Kalkınma Partisi. Görünen o ki, sokakta, meydanda, eylemlerde, mitinglerde hep görüyorduk, ahlaki üstünlük bizde, psikolojik üstünlük bizde diye. Ve şimdi görüyoruz Meclis Genel Kurulu’nda da, komisyonda da bu yüce çatı altında artık psikolojik üstünlük el değiştirmiştir. İktidar el değiştirmiştir. Mevcut iktidar fikren ve zikren iktidardan düşmüş, ana muhalefet fikren ve zikren iktidara oturmuş, iktidarın değişimi fikren ve zikren gerçekleşmişken fiilen değişim için de millet sandığa gün saymaktadır. O yüzden bundan sonraki süreçte de AK Parti’nin artık kimsenin sesini duymayan, depremzedenin de sesini duymayan, açlığa mahkum ettiği emeklinin sesini duymayan, barınma sorunu olan hiç kimsenin sesini duymayan, 3 bin lira öğrenci kredisiyle günde bir çorba bile içemeyen öğrencinin sesini duymayan, açlık sınırının üçte ikisini asgari ücrete reva gördüklerinin sesini duymayan AK Parti, sıcak salonlara hapsolan, politikasız ve çaresiz bir partidir. CHP ise sorunlara ve çözümlere hakim olan meydan meydan büyüyen, milli iradeye güvenen, gücünü, yetkisini devletten, koltuktan değil milletten alan iktidar partisidir.”
‘19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar; emekliye lazım paranın 70-80 katı!’
“Buradan bütün vatandaşlarımıza hatırlatırım. 19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Devasa bir para. Emekliye lazım paranın 70-80 katı, asgari ücretliye lazım paranın 90 katı bir para. En iş çevrelerinin, ekonomi yazar çizerlerinin hiçbirisinin itiraz edemediği en görünür şekli, Türkiye’de İstanbul Borsası’nda işlem gören en büyük 100 şirket. Yüzde 9 bir günde düşer mi? 100 şirketimizin ortalaması bir günde yüzde 9 düşmüş. Bir başka gün yüzde 6. Bu yüzde 9 darbenin günü.
Bu yüzde 6; 2 Eylül’de İstanbul İl Başkanlığı’na mahkeme eliyle kayyım atandığının yani bir partinin siyasi işlerine, bir başka partinin atadığı hakimin, bir başka partinin genel başkanının atadığı başsavcının kontrolündeki eski partili bir hakimin müdahalesine yüzde 6.”
“Bu asgari ücrete gerçekleşen enflasyonu değil, geçen seneki gibi beklenti enflasyonu vermeye hazırlanıyorlar. Asgari ücreti 27-28 bin lira gibi, hatta daha altında tutup, sonra da dönüp işverene Erdoğan ‘kefenin cebi yok.’ Yani diyor ki, ‘O kadar parayı nereye götüreceksin, işçiye ver.’ Verecek parası varsa asgari ücreti belirle, insafına kalmadan versin.” .
‘Bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı’
“Yüzde 4; Cumhuriyet Halk Partisi’ni kapatma talebi yazısının iddianameyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Yargıtay’a yollandığı gün. Böyle düşüşler dünyada büyük depremler, büyük afetler olduğunda yaşanır ya da yaşanmaması için dünya kadar tedbir alınır. Ama Türkiye ekonomisine yapılanlar burada. Tersine kurultay davası ertelenince ancak kaybın yüzde 5,5’u geri geliyor. Ya da kurultay davasının düştüğü gün yüzde 5.
Kurultay davasının eylül ayında ertelendiğinde 6. Düştüğü gün 5; toplam 11. Ekonomide bütün şirket karlılıkları, daha doğrusu şirket değerleri üzerinden görülen bu.
Peki vatandaşın gördüğü ne? Herkes şunu bilsin; geçen sene aralık ayında kıymayı 700 liraya, 600 liraya alıyorsan, şimdi 800 liraya alıyorsan; bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı.
AK Partili, MHP’li olabilirsin başım gözüm üstüne. Ama bil ki bunlar sandığa sırt dönmeselerdi, kendileri kazandıklarında baş tacı yaptıkları milli iradeye, tâ Ekrem İmamoğlu’nun ilk kazandığı İstanbul seçiminde ‘Mundar oldu’ deyip seçimi yenilemeselerdi; 5 yıl bütün kötülüklerine rağmen karşısına çıkardıkları başbakanı, meclis başkanını yendiği için bu sandığa el uzatıp bu darbe olmasaydı; bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı.
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren seçmene hiçbir şey demiyorum. Ama şunu bilsin artık; senin için oy vermekse, oyu alanın işi de o oyu verene hürmet etmektir. Kim diyorsan o yönetecek. Siz Tayyip Bey’e yönetsin diye oy vermediniz mi? Yönetiyor. Siz İstanbul’da bir başkasına, Ekrem İmamoğlu’na oy verdiniz; yönettirmiyor! Bu oyunun kuralı ‘Bu tarafa demokrasi, bu tarafa otokrasi’ olabilir mi? Bir maç sadece bir takım kazanırsa oynanabilir mi? Hakem senin takımının formasıyla sahaya çıksa, kazandığın maça sevinebilir misin?”
Onun için geçmişte demokratik hakkını kullanarak hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun, hepinizi demokrasiye sahip çıkmaya, bu tek adam rejiminin hepimize yaptığını görmeye, hepimizi bundan kurtarmaya davet ediyorum. Benim umudum ne Murat Emir’dedir, ne Gökhan Günaydın’dadır. Ne Ali Mahir’dedir, ne kendimdedir. Benim umudum; Anadolu’nun irfan sahibi, Trakya’nın irfan sahibi insanındadır!
Dönüyor dolaşıyor, Ekrem Başkan’a bomboş, ispatlayamadılar 9 ay sonunda, yolsuzluk iftirası atıyor. Ekrem İmamoğlu’nun bir önceki 5 yıllıkları karşılaştırıldığında, AK Parti’nin 5 yılına göre yarısı kadar dolar bazında kaynak kullanıp iki katı iş yaptığını görüyoruz. 4 kat bir beceriklilik var. Böyle beceriklilik olur mu? Ne olması lazım 4 kat fark için? Dünyada kimsenin yapamadığını bir kişi 4 katını yapamaz, sihirbaz olsa yapamaz. Demek ki önceden 3 katını çalan varmış çalan! 4’te 3’ünü çalan varmış, çalmayınca olmuş bu.
Yalansa, inanmayan çıksın araştırsın. İmamoğlu öncesi 5 yıl, İmamoğlu’nun 5 yılı. İki kat iş, yarı fiyatına yapılıyor, yarısı maliyetine yapılıyor. Bir de ondan sonra dönüyorlar bize iftira atıyorlar. İşte yönettiğiniz ülkede gelen durum; deprem sonrası yüzde 50 alınan ÖTV’yi yüzde 220’ye çıkar, 23 yıl boyunca her şeyden bu faizi al, bu fazla vergiyi al, ondan sonra da 8 çeyrek altını emeklide 2’ye düşür, 7 çeyrek altın asgari ücretliyi emeklide 1,5’a, asgari ücrette 2’ye düşür. Olacak iş mi bunlar?
Çok basit bir hesap, çok basit: Aynı araba Almanya’da da satılıyor, Türkiye’de de satılıyor. Aynı araba. Almanya’daki fiyatı 31.000 Euro. Türkiye’deki fiyatı 2,5 milyon lira. 31.000 Euro Türkiye’de 1,5 milyon ama bizim vergiler yüzünden 2,5 milyon liraya satılıyor.”
‘Milli Piyango devletin bir kurumuydu, Demirören’e verdiler’
“Hem bahis hem uyuşturucu operasyonları ülkenin gündemi haline geldi. Okulların önü torbacılar dolu, bahis oynayıp evliliği bozulanlar. Sokağın gündemi nihayet bir şekilde gündeme geldi. Hakemler, futbolcular yasağa rağmen bahis oynuyor. Bir hakem düşünün; 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Hafta sonu maç oynatmış, hafta içi 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Bunu yakalayamamışlar, bunu takip edememişler. 17 bin 999 kere ıskalamışlar, en sonunda 18 binincide ortaya çıkmış. Tam anlamıyla bir çürümüşlük var. Ve eğri oturup doğru konuşmak lazım; bu kumar, sanal bahis, bu işlere nereden geldik? Bir kere şuradan geldik; Milli Piyango devletin bir kurumuydu. Sen Milli Piyango aldığında karının nerelere gittiği de belliydi. Çok en önemli Kızılay’ı, Yeşilay’ı, şehit aileleri… Kestiler, gittiler Demirören’e verdiler.”
‘Son bilezikle sanal bahse giriyor insanlar’
“Anadolu irfanında, yılbaşında alınan biletin kumarla alakası yoktur. Milli Piyango’yu verdikleri yerde 150 tane oyun var. Kol çekme oyunu var Milli Piyango’nun sitesinde. Eskiden Milli Piyango’yu alıp çekilişi tamamlanınca bakıyordun. Şimdi bu siteye girince önce bonus veriyor, bizimki bir giriyor buraya iş işten geçiyor. Neden peki bu siteye giriyor? Çünkü Hans gibi 15 ayda araba alamıyor ve ev sahibi olması mümkün değil. Bu yoksulluk ve çaresizliktir.
Geçinemiyor, kredi kartından çekiyor yüzde 96 faiz yiyor ve son bilezikle sanal bahse giriyor insanlar. 40 milyon kişi bir şekilde bir taraftan bu işe dokunuyor, değiyor. Bu Yeşilay’ın raporu, CHP’nin raporu değil.
İlkokulun önüne kadar uyuşturucunun geldiğini duydum. Bir şey yapmak için ünlülerin de isimlerinin olması gerekiyormuş. Bu ülkede bilinen kişileri polisle götüreceksin, 15 gün boyunca bunun yayınını yapacaksın 3’ünce çıkacak 15’i temiz çıkacak. O zaman temiz çıkan insanın çevresindeki hali ne olacak? Bu temiz çıkan insanlar da bir şekilde AK Parti’ye muhalif tweet atmış insanlar olacak.”
‘Lanet olası baronu koruyanlar kim?’
“Bu işlere dikkat etmek lazım. Bu işlerde dün Neclisteki konuşmada değinildi. Bunun torbacısı yakalanıyor içeride. Kullanıcısı yakalanıyor içeride. Temini kolaylaştıran içeride. Bu uyuşturucunun baronu yok mu baronu? Bu uyuşturucu baronları nerede? Menşe ülke belli; Kolombiya’dan kalkmış. Gelen gemi belli, istihbarat alınmış. Vardığı liman belli. El konulan uyuşturucu belli. Çünkü bunu, bu operasyonu namuslu gümrükçüler, ihbar alan namuslu narkotikçi polisler yapmış. Peki bunu getiren, o gemilerle gemiciklerle getiren, lanet olası baronu koruyanlar kim? Nerede o baron? Nerede o baron?
Küçücük küçücük bitlerle uğraşıyor. Pire torbası olmuş bir hayvan var ortada; nerede o, nerede? Nerede? Ve herkesin bildiği bir gerçeği, herkesin üzerinde konuştuğu bir gerçeği şimdi iktidar cephesi güç savaşlarıyla, yakar topu birbirlerinin tarafına atmaya başladılar. Şu kadarını söyleyeyim; böyle işlerin şakası olmadığından, böyle kirli istihbaratların tarafı olmadığımızdan, AK Parti tarafından tarafımıza iletilen birtakım kirli istihbaratları -öyle gizli mizli bazı yerlerde duyuyorum, CHP bunu açıklamadı… Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gidin bakın bakalım. Cumhuriyet Halk Partisi kendisine AK Partili kaynaklardan iletilen hangi istihbaratları yollamış.”
‘İHA’lardan utanmıyorlar, düşmesine seviniyorlar’
“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politika beceriksizliği artık Türkiye’de her bir vatandaşı tehdit eder durumda. Başınıza her an bir Rus İHA’sı düşebilir. Düşebilir! Çünkü öyle bir hale getirdiler ki memleketi, şu anda Ankara’ya, ülkenin başkentine, Elmadağ’a kadar kontrolsüz SİHA geliyor; gelmesinden utanmıyorlar, düşürdük diye övünüyorlar. Balıkesir’e düşüyor, Kocaeli’ne düşüyor; SİHA’lardan utanmıyorlar, düşmesine seviniyorlar. Düşmeyenleri ne yapacağız, düşmeyenleri?
Ama esas sorunu bir dile getirmek lazım. Tehdit açıkça ortadayken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hazırlıklarından sorumlu olan yürütme tarafından, güvenliğimizi zafiyete düşürecek yanlış politikalar uygulanmış ve uygulanmaya devam ediliyor. 13 yıldır tek bir savaş uçağı alamadık. Neden? S-400 konusundaki pervasızlıkla ortağı olduğumuz F-35 projesinden atıldık. İçeride 1,5 milyar dolar paramız var, paramızı da vermiyorlar. 6 tane üzerinde al bayrak işli, 4 tanesinin pilotlarımızın eğitimine gittiği F-35’i 8 senedir, 10 senedir orada tutuyorlar. Diğer taraftan şimdi uğraşıyoruz olsun diye Eurofighter alınamamış. F-16 yeni nesil alınamamış. F-16 modernizasyonu yapılamamış. O hale düşürdüler. Şimdi İsrail kalktı mı, bizim F-16 kalktı mı… Efendim, 6 dakika 4 dakika o bizi görüyor, biz onu görmeden uçuyoruz. Yunan’ın yeni nesil F-16’sı -ki F-35 onda da var- bizim F-16 ile karşılaşıyor; 1 dakika 50 saniye o bizi görüyor, biz onu görmeden uçuyoruz.
Gitmiş şimdi Putin’e, ‘Acaba geri alsan? S-400 aldım ya, onu geri alsan?’ Nereden öğreniyorsun bunu? Bloomberg’den. Var mı yalanlayan? Ömer Çelik… Ömer Çelik, bizim parti sözcüsü bir şey söylediğinde, grup başkanvekili bir şey söylediğinde, biz bir şey konuştuğumuzda 7 dakika içinde Twitter’a sarılan Ömer Çelik; 7 gün 7 saat oldu Bloomberg yazdı bunu. Yassana ‘Yok öyle bir şey’. Yalvar yakar aldıkları S-400’leri geri vermek için yalvar yakar oldular.”
‘Putin tepemizde rutin şekilde İHA uçuruyor arkadaşlar’
“Ve F-35’ten atılarak 13 yılımızı kaybettik. F-400 meselesinden, S-400 meselesinden dolayı 8 yılımızı kaybettik. Ve şimdi hava savunma sistemini -şakası yok kimsenin- hava savunma sistemini Putin’e söz verip… Şimdi Putin dedi ya; ‘Ondan değil bizden, daha pahalıya alacaksın’, tamam. ‘Çin’e vergi koyacaksın’, tamam. ‘Benim uçakları alacaksın’, tamam. ‘S-400’ü yollayacaksın’, ne diyor? F-35 projesi ‘6. aya kadar bir şey olur’ dedikleri, bu 6. aya kadar cesareti toplayıp S-400’leri verebilir diyor. Putin’e deyince, Putin diyor ki buna; ‘Senin hava savunma sistemin çok sağlam anlaşilan.’ Putin tepemizde rutin şekilde İHA uçuruyor arkadaşlar. Putin rutine bağladı İHA’ları. Tabii bu işin bir de ahalinin konuştuğu tarafı var, kitabın ortasından.”
‘Trump’a teslim olanlara yazıklar olsun kardeşim!’
Gidip de sen istihbarat örgütüne ‘Rusya’nın içindeki muhalifler bana başvursun’ deyip o tanıtımı burada yaptırıyorsan; Putin tependeki İHA’yı böyle rutine bindirir. Bunu bu ülkeye yaşatmaya, o Türkiye hava sahasına giren bir tane bile İHA’ya engel olmayıp onun gereğini yapamayan, aldığı S-400 için alırken yalvar yakar, verirken yalvar yakar olan, kendisine meşruiyet vereceğim diye kendisini parmağında oynatan Trump’a teslim olanlara yazıklar olsun kardeşim!”



