Özgür Özel: Şu anda memlekette anayasa askıda

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, YÖK’ün kuruluşunun 44. yılında yaptığı konuşmada, “Biz darbecilere değil, demokrasiye inanan bir partiyiz. Üniversitelerde seçim hakkını, akademik özerkliği ve demokratik düzeni yeniden inşa edeceğiz” dedi.

Özgür Özel: Şu anda memlekette anayasa askıda
Foto: Lavc59.13.101
Özgür Özel: Şu anda memlekette anayasa askıda
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 6 Kasım 2025 11:59

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Eskişehir’de düzenlenen “Her Gencin Hakkı: Nitelikli, Özerk, Demokratik ve Yaşanabilir Üniversite” Paneli’ne katıldı.

“6 Kasım 1981 YÖK’ün kuruluşu. Bugün de 44’üncü yılı. Ve YÖK’ün kuruluşunda CHP’nin yükseköğrenime dair, öğrencilere dair, akademiye dair söyleyeceği sözler var. Bunları nerede söylemeli? Elbette bir üniversite kentinde söylemeli” diye sözlerine başlayan Özel, şunları kaydetti:

’12 Eylül, özerk üniversitenin üzerinden silindir gibi geçti’

Konuşmasına “Bugün YÖK’ün kuruluşunun 44’üncü yılı. CHP’nin yükseköğrenime, öğrencilere, akademiye dair söyleyecek çok sözü var” diyerek başlayan Özel, 12 Eylül darbesinin üniversitelerin özerk yapısını ortadan kaldırdığını belirtti:

“12 Eylül darbesi Türkiye’de pek çok şeyin üzerinden silindir gibi geçti. Siyasi partiler, siyaset kurumu, örgütlenme özgürlüğü, sendikalar, bir de özerk üniversitenin üzerinden silindir gibi geçti. O gün de eksikleri vardı. Ama bundan 45 yıl önce bile bugünkü halinden çok daha iyi bir noktadaydı. Ancak darbeciler sandığa, demokrasiye, özgür düşünceye ve özgür düşünenlerin seçme hakkına düşman oldukları için ilk üniversitelerde seçimlere saldırdılar. Ve bunu geri alabilmek çok uzun yıllar sürdü. Daha önce pek çok parti iktidara gelirken YÖK’ü kaldıracağını söyledi. Kimi o güçte gelemedi kimi geldiğinde yerleşmiş bir vesayet odağıyla mücadele edecek vakti bulamadı. AK Parti çok iddialı şekilde bunu söyleyerek geldi. Çok az partiye imkan olacak kadar uzun süredir görevde. İstediği tüm güçleri, tüm yetkileri elinde tuttu. Ama YÖK gibi Kenan Evren’den kötü bir miras olan bir kurumu bırakın kaldırmayı, uygulamaları çok daha baskıcı, tahakkümcü, ortak düşünceyi reddeden ve dayatan bir şekile çevirdi. Tabii seçim hakkını üniversitelerin elinden alan Kenan Evren bunu 1980’de yapmıştı. O günden sonra yeniden demokratik kurumlar yerleşip ülkede özgürlüklerle ilgili talep yükselmeye başladıkça siyaset kurumu bunun karşısında duramadı. 1992’de bir kanuni değişiklikle seçim geri geldi. Tam olarak gelmedi. Üniversitedeki öğretim üyeleri rektör seçmek için oy kullanıyorlardı. En yüksek oy alan altı aday altıncı bir oy bile almış olsa YÖK’e bildiriliyordu. YÖK içinden üçünü seçiyordu. Ve o üçünü Cumhurbaşkanı’na yolluyordu. O da üçünün içinden birini seçiyordu. Ama yerleşik uygulama en çok oyu alanın bildirilenler içinde olması onun da atanmasıydı.”

“Biz demokrasi fikrinin sahipleriyiz”

Zaman zaman önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer en çok oyu alanı değil de ikinci en çok oy alanı çeşitli gerekçelerle yetkisini kullanarak ama 10 atamadan birinde, yaptığında en çok karşı çıkanlar, bugün iktidarda olanlardır. Nasıl yaparsınız? En çok oy alanı nasıl atamazsınız? O onların tercih ettikleri bir yapıdan Ahmet Necdet Sezer de üniversitenin geleceği için ikinciyi seçmiş. Büyük bir isyan, büyük bir itirazda bulunurlardı. Ben de gencecik yaşımda ‘En çok oyu alan atansın. Neden bu kanun böyle yapılmış’ diye aklımdan geçirir. Gönlümden ben dahi itiraz ederdim. Gün geldi cumhurbaşkanlığı el değiştirdi ve bugünkü Cumhurbaşkanı o yetkiyi kendisi kullandığı dönemlerde şunu dahi yaptı, seçimde altıncı olan bir oy almış, iki oy almış, kendine bildirildi. 800 oy almış kişiyi değil, iki oy almış kişiyi atadı. Vaktinde bağırıp, ‘Nasıl yaparsın? Bu bundan 10 oy fazla almış. Onu nasıl atamazsın’ diyen iki oy almış sonuncuyu atadı. Yakıştı mı? Vallahi kendine yakıştı. Türkiye’ye yakıştı mı? Vallahi Türkiye’ye yakışmadı ama o daha beterini yakıştırdı. 15 Temmuz akşamı gerek üniversitelerde ne istediyse verdikleri altına F16, tank verdikleri, üstüne cübbe giydirdikleri, omzuna apoletine yıldızlar doldurdukları Fetullah Gülen cemaati kendisine darbe yapmaya kalktı. Kapalı Meclis’i açtırdık. Bize dünya kadar kötülük yapmış da olsa seçilmiş parlamentodaki ve seçilmiş hükümetteki iktidarın arkasında durduk. Çünkü biz demokrasi fikrinin sahipleriyiz. Çünkü biz zaten gücü yeten yönetsin deseydik padişahın gücü yetiyordu hepimize ya da en güçlü olan yönetecek olsaydı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e padişahlık teklif ettiler, reddetti. İngiliz tipi krallığı reddetti. Amerikan tipi başkanlık o dönemde de vardı, kaç yüz yıldır var, reddetti. ‘Biz bir Meclis kurduk. Ne görev verirse onu yaparız’ dedi.

‘2016’dan beri rektör atamalarını kayyım ataması şeklinde yapıyorlar’

AK Parti’nin iktidara gelirken “YÖK’ü kaldırma” vaadinde bulunduğunu hatırlatan Özel, ancak bunun tam tersinin yaşandığını söyledi:

“Kanun getirdiler. ‘Ebedi cumhurbaşkanı ebedileşmesi gereken millet iradesidir. Birinin şahsi geleceğini değil milletin iradesinin belirleyici olmasını ebedileştirelim’ dedi. Biz bu demokrasi fikrinden geldiğimiz için darbe gecesi doğru tutum takındık. Bir CHP’li çıkıp da darbeden medet ummadı. Ertesi gün önce bir tebrik telefonu. Reddettik. Yani ne münasebet? Darbeye karşı çıktı diye CHP’ye kim teşekkür edecek? Teşekkür edecek birisi varsa milletin kendisidir. Demokrasinin arkasında kim durduysa ona teşekkür eder. Darbecinin yanında durmadım diye kimse teşekkür almaz. Ama ertesi gün ikinci bir telefon ‘Biz olağanüstü hal ilan edeceğiz desteğinizi bekliyoruz.’ Dedik ki ‘Bizden destek alamaz. Biz darbeye direniriz. Ama OHAL yönetimine, sıkıyönetime, keyfi yönetime, hukuki denetim olmayan yönetime de direniriz. İtiraz ederiz.’ ‘Üç aylığına ilan ediyoruz 45 günde terk edeceğiz.’ Üç yıl sürdürdüler. Bu üç yılda kanun hükmünde kararname çıkarma imkanı aldılar. Ve Meclis yerine Cumhurbaşkanı ve bakanlar imzasıyla kanun hükmünde OHAL KHK’ları çıkardılar. Bu üç yılda anayasayı değiştirdiler. Bu üç yılda referandum yaptılar. Bu üç yılda o anayasayla rejime kasteden anayasa değişikliğiyle genel seçim yaptılar. Yani darbeyi fırsata çevirdiler. Ve darbeciler geldiğinde ne yapacaksa Kenan Evren de 80’de geldi, 83’te gitti zaten. O üç yılda ne yapacaksa darbeyi yapmışçasına onlar yaptılar. İşte o sırada rektör atamasını da kaldırıp rektörü Cumhurbaşkanı atar dediler. Bakın iki oy almış altıncıyı atamayı bile ‘Bizimki iki oy almazsa ya önüme gelmezse, doğrudan ben belirleyeyim’ dediler. O gün bugün 2016’dan beri rektör atamalarını kayyum ataması şeklinde yapıyorlar.”

‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hiçe sayıyorlar’

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Cumhurbaşkanı’nın rektör atama yetkisini 4 Haziran 2024’te iptal ettiğini hatırlatan Özel, iktidarın bu karara rağmen aynı düzenlemeyi tekrar yasalaştırdığını söyledi:

“Üniversitelerin başına günü süresi dolanın yerine kayyum bir rektör atıyorlar. Ve öyle yönetmeye devam ediyorlar. OHAL kalktı Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. İptal ettirdik. Geçen sene tekrar iptal ettirdik. Anayasa Mahkemesi en son 4 Haziran 2024’te Cumhurbaşkanı’nın rektör atama yetkisini yeniden iptal edip anayasaya göre seçimle belirlenecek dedi. Bir yıl süre verdi. O süre bu yıl 4 Haziran’da doldu. 18 Haziran günü yeniden kanun yapıp bir kelimenin yerini değiştirip yine kanuna Cumhurbaşkanı belirler yazdılar. Anayasa Mahkemesi’ni Sayın Başkanı Özkaya’ya gittim iki başkan vekili de oradaydı, dedim ki ‘Bu yapılan işler tam olarak Anayasa Mahkemesi’ni saymama, keyfi yönetimin önünde hukuki denetimin olmasını kabul etmeme, anayasanın bir sayfasını yırtıp atmak.’ Anayasanın bir sayfasını yırtıp atmak çok kolay bir iştir. Ama herkes hangi sayfanın yırtılacağına dikkat etmesi lazım. Sen Cumhurbaşkanı olarak ‘Anayasa mahkemesi üst mahkemedir. Kararları gerekçeleriyle yayınlanır. Yargı yasama yürütme için bağlayıcıdır hükmü duruyorken o sayfada, Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyorum, saygı da duymuyorum’ dersen ya da filanca partiyi kapatmadı diye Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyen bir ortağın varsa ve Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararları hiçe sayıyorsan seçilmiş milletvekilleri içeride duruyorsa, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlara uymuyorsan ve en son aldığı karara karşı sana verdiği sürenin sonunda aynı kanunu çıkarıp burnuna dayıyorsan bu bir sayfayı yırtıp atmak. O sayfayı sen attın. Yarın biri tutar Meclis’in yetkilerini atar. Öbürü gelir cumhurbaşkanının yetkilerini atar. Anayasa ortadan kalktığında ne olur? Karşı dükkanda yağma başlar. Anayasal düzen ortadan kalkınca artık polis, jandarma, tapu, hiçbirinin bir anlamı kalmaz. Eldeki hiçbir kağıdın değeri kalmadığında o zaman devlet ortadan kalkar. O zaman yağma başlar. O zaman zorbalık başlar. O zaman kimin kime gücü yetiyorsa dönemi başlar.”

‘İkili bir hukuk sistemi oluştu’

Özel, Türkiye’de hukuk sisteminin siyasal aidiyetlere göre işlediğini vurguladı:

“Bunu yapanlara karşı beklentimiz daha önce içtihaden kazanılmış bir hakkı var Anayasa Mahkemesi’nin, yürütmeyi durdurma çok ivedi konularda birisi arkandan dolanıyorsa, dokuz ay süre vermişiz sonunda aynı kanunu getirip dayıyorsa, vuracaksın yürütmeyi durdurmayı, bak bir daha yapıyor mu. Maalesef Anayasa Mahkemesi neredeyse 10 yıldır bu içtihaden kazandığı uygulamadaki yürütmeyi durdurma kararlarından vazgeçmiş durumda. Ve bu yüzden yok sayılıyor şu anda. Bu yüzden memlekette anayasa askıda şu anda. Tayyip Erdoğan’ın uyduğu maddelere uyuluyor. uymadığı maddelere uyulmuyor. Yeni bir düzen, ikili bir hukuk sistemi, kendisine hukuk ama kendinden olmayan muhaliflere düşman hukuk sisteminin uygulandığı bir sürecin içindeyiz.”