• Ana Sayfa
  • Gündem
  • PKK’nin Türkiye’den çekilmesinin yankıları sürüyor: PKK’ye özgü geçiş süreci tasarlanmalı

PKK’nin Türkiye’den çekilmesinin yankıları sürüyor: PKK’ye özgü geçiş süreci tasarlanmalı

PKK, Türkiye’den güçlerini çekme kararı almasının ardından bu adımın yankıları sürüyor. Feray Mertoğlu, Eren Keskin ve Ahmet Faruk Ünsal, sürecin tek taraflı kalmaması ve PKK’ye özgü bir geçiş süreci tasarlanması gerektiğini vurguladı.

PKK’nin Türkiye’den çekilmesinin yankıları sürüyor: PKK’ye özgü geçiş süreci tasarlanmalı
Foto: ANF Images
PKK’nin Türkiye’den çekilmesinin yankıları sürüyor: PKK’ye özgü geçiş süreci tasarlanmalı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 27 Ekim 2025 09:50
  • Güncellenme: 27 Ekim 2025 09:51

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası PKK, dün “güçlerini Türkiye’den çekme” kararı aldığını açıkladı.

Kandil’de yapılan açıklamada PKK’lilerin Türkiye’den geri çekilmeye başlandığı duyuruldu. Geri çekilen 8’i kadın toplam 25 gerilla da açıklamaya katıldı.

Tarihi açıklamanın kamuoyundaki yankıları devam ediyor.

SYKP Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu: İyi niyet adımları atılmalı

Atılan adımı değerlendiren Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu, PKK’nin 1993’ten beri Kürt sorunu ve Türkiye’de demokrasi meselesini çözmek için ateşkes ve sınır dışı çekilme gibi iyi niyet adımları attığını belirtti.

“PKK’nin bu girişimlerinin, Erdoğan iktidarı tarafından ya Avrupa Birliği’ne (AB) girmek ya seçimleri kazanmak ya da başkanlık sistemini kurmak için kullanılmaya çalışıldığını ve amacına ulaşamayınca da her şeyi elinin tersi ile bir kenara ittiğini belirten Mertoğlu, “PKK, bütün hüsran verici deneyimlere rağmen bir kez daha Türkiye’de demokrasinin önünü açmak ve bununla birlikte Kürt meselesinin çözülmesiyle, Türkiye Cumhuriyet’inin Ortadoğu’da demokrasi adına olumlu bir örnek oluşturması için yolu açmış bulunuyor” dedi.

Mertoğlu, iktidarın henüz somut bir adım atmadığını vurgulayarak, “Meclis komisyonunun kurulması olumlu ama Kürt kadınlarının sorunlarını Kürtçe dile getirmesine izin verilmedi. Süreç oyalama safhasında” ifadelerini kullandı.

İyi niyet adımlarının atılması gerektiğini belirten Mertoğlu, “Hastalar tahliye edilebilir, infazı yakılanlar tahliye edilebilir ve kayyımlar kaldırılabilirdi. Ancak iktidar muhalefeti bölmek için CHP’yi hedef aldı, yeni kayyımlar atıyor, belediye başkanlarını tehdit ediyor, tutuklamalar devam ediyor” dedi.

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na vurgu yapan Mertoğlu, iktidarın önce şerhleri kaldırarak yerel yönetimlere gerçek özerklik tanıması gerektiğini söyledi. “Kürtlerin kolektif hakları tanınmadan milli meselelerin çözülmesi imkansız. Demokratik anayasa ve iktidar değişikliği olmadan bu adımlar atılamaz” ifadelerini kullandı.

Demokratik entegrasyon kavramına da değinen Mertoğlu, “Entegrasyon, tarafların birbirinin varlığını kabul etmesi ve reddedilen nitelikleri pozitif özellik olarak görmesiyle mümkündür. Bu olmadan yasal düzenlemeler eksik kalır ve yeni sorunlar yaratır. PKK, bu konuda doğru vurgular yapıyor” dedi.

Eren Keskin: Asıl olarak adım atması gereken devletin kendisidir

Kararı değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Bu çok açık bir barış iradesinin dışavurumudur, çok önemlidir” dedi.

Sürecin dış dinamiklerin etkisiyle başladığını belirten Eren Keskin, “Bu süreçte PKK tek taraflı olarak adım atmaya devam ediyor. Temmuz ayında gerçekleştirdiği temsili de olsa büyük bir anlam taşıyan silah yakma töreninin ardından bugün de Türkiye coğrafyasının sınırlarından tüm güçlerini çektiğini açıkladı. Bu çok açık bir barış iradesinin dışavurumudur, çok önemlidir. Dilerim ki alınan bu kararın önemini toplumun tüm kesimleri tarafından da anlaşılır. Yaşadığımız süreç içerisinde adımların tek taraflı olduğunu insan hakları savunucusu olarak görüyoruz. Ancak barış süreçleri açısından tek taraflı adımlarla yürüyemeyeceğini defalarca dile getirdik. Esas olarak Kürt meselesinin geldiğini nokta tartışılması gerekiyorsa eğer burada sorunun temelinin devletin devam ettirdiği yok sayıcı, güvenlikçi politikalar olduğunu bilmekteyiz. O nedenle burada asıl olarak adım atması gereken devletin kendisidir” diye konuştu.

Atılması gereken adımlar

Eren Keskin, bundan sonra yapılması gerekenleri işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

“İnsan hakları savunucu olarak taleplerimizi sürekli olarak dile getirdik. Öncelikle cezaevlerinde sadece düşünceleri nedeniyle zulüm içerisinde yaşayan tüm siyasi mahpusların, milletvekillerinin, yazarların, aydınların, Gezi mahpusların serbest bırakılması gerekir. Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılması gerekir. Çünkü bu yasa fazlalık oluşturan bir yasadır. Zaten Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) örgüt suçlarını düzenleyen maddeler vardır. Bu nedenle TCK toplumu korkutarak iktidarını yürütmeye çalışan bir iktidarın yasasıdır. Bunun dışında öncelikli olarak hasta mahpusların tahliye edilmesi gerekir. Bunun için bir yasaya gerek yok. Hasta mahpusların hastalıklarının tespiti için Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) yanında hastanelerin de raporlarının delil olarak kabul edilmesi gerekli. Bu talepler devam edecektir. İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi, altına imza atılan uluslararası sözleşmelerine bütünüyle uygulanması, umut hakkı düzenlemesinin yapılması da bu talepler arasındadır.”

‘Yasal düzenlemeler yapılmalı’

Eren Keskin, “Gerçekten bir çatışma sürecinin bitirilerek, bir barış sürecinin topluma kabul ettirilmesi ve içselleştirilmesi amaçlanıyorsa burada savaşa katılmış bireylerin gerçekten yeniden savaşsız bir sürece barış sürecine geri dönmeleri, toplumda yer almalarını sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Burada aslında önemli olan sadece Kürt Hareketi’n attığı adımlar ya da devletten beklenen adımlar değildir. Ayrıca sivil toplum örgütlerine, kadın örgütlerin, hukuk örgütlerin ve özellikle sendikalara büyük iş düşmektedir” diye belirtti.

Sürecin emek kesimine nasıl yansıyacağına işaret eden Eren Keskin, “Hiç unutmamak gerekiyor ki bir barış sürecinin başlaması, çatışma sürecinin sona ermesi savaş ayrılan paranın bütçeye dönmesi demek eğer bu doğru değerlendirilirse emekçinin kazanması demektir. Bu nedenle bu sürece en çok sendikaların sahip çıkması gerektiğini düşünmekteyim” dedi.

Ahmet Faruk Ünsal: PKK’ye özgü geçiş süreci tasarlanmalı

Kürt sorununu doğuran yasal ve Anayasal engellerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten insan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal ise, Abdullah Öcalan’ın koşullarının bir müzakerecinin sahip olması gereken koşullara evrilmesi gerektiğini söyledi.

Adımın kongre kararları ve Abdullah Öcalan’ın yürütmüş olduğu sürece bağlılığın göstergesi olduğunu belirten Ünsal, “Gerillaların, Türkiye sahasından Kandil’e çekilmiş olması Türkiye kamuoyuna tatmin ve teskin bakımından da önemli bir şey. Bu açıklama sonrası olması gereken şey artık Meclis’te hukuki ve siyasi adımların atılmasıdır. Ama çok daha önemli bir konu var ki açıklamada da ifade edildi; PKK’ye özgü bir geçiş süreci tasarlanması. Meclis’te kurulan komisyonun adı ‘Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’dur. Kürt sorununu özgülemeyen, doğrudan onu adreslemeyen meseleyi daha genel bir demokratikleşme içerisinde ifade eden bir isimlendirmesi vardı. Meclis komisyonunun açıklamada ortaya konulduğu gibi PKK’ye özgü bir yasa, bir geçiş dönemi tasarlanması yapılacak ve bu konuda bir mutabakata varılmış gözüküyor. Geçiş dönemi yasalarından bahsedilirken, şimdiye kadar devletin 2013-15 süreci ve son süreçte doğrudan adını koymadan bir genelleme içerisinde ifade etmeye çalıştığı şeyin adı konulmuş oldu bu açıklamayla” ifadelerini kullandı.

‘Geçiş dönemi adaleti’

Mevcut durumda süreçte yürütülecek faaliyetlerin sorunun aktörünün adres alınarak yapılması gerektiğini söyleyen Ünsal, devletin atması gereken iki önemli adım olduğunu vurgulayarak, ekledi: “Bunlardan birincisi; Kürt sorununu doğuran yasal ve Anayasal engellerin ortadan kaldırılması. İkincisi de bu sorunun bir sonucu olarak ortaya çıkan PKK’ye mensup insanların bundan sonra bir geçiş dönemi adaleti kapsamı içerisine alınarak, siyasal ve toplumsal hayata nasıl katılacağına dair uyum yasalarının çıkartılması. Bu iki konu son derece önemlidir. O noktaya doğru yavaş yavaş geliyoruz.”

Tutukluların durumu

Abdullah Öcalan’ın kurduğu temasların ve iletişim imkanlarının filli bir durumdan çıkarılarak resmileştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Ünsal, “Sayın Öcalan’ın durumu bu süreçte son derece kendine özgü olarak gelişti. Mevcut koşullarının bir müzakerecinin sahip olması gereken koşullara evrilmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikle yapılması gereken konu, komisyonun uygun şartlar oluşturularak kendisiyle temasın sağlanması. Bu da olursa artık hem kendisiyle ilgili hem de diğer tutsaklarla ilgili iyileştirmenin önündeki psikolojik bariyer aşılmış olacaktır” diye belirtti.

‘Basına ve sivil topluma ciddi görev’

Barışın toplumsallaşması ve sürece yönelik itirazların önüne geçilmesi için basına ve sivil topluma ciddi bir görev düştüğünü ifade eden Ünsal, şöyle devam etti:

“Nihayetinde bunu sadece Kürt halkına mahsus bir sorun gibi görürsek, sorunu görmemiş oluruz. Bu, Türkiye bütçesine maliyeti olan, on binlerce insanın hayatını kaybettiği, bir o kadar insanın özgürlüğünden mahrum olduğu, ülke dışına gitmek zorunda kaldığı Türkiye’ye ait bir sorunu konuşuyoruz. O yüzden hem sivil toplum hem basının sorumluluk çerçevesinde hareket etmesi, bunun toplumsallaşması konusunda yükün altına girmesi gerekiyor.”

PKK’nin çekilme kararına yönelik değerlendirmeler: ‘Sürecin ihtiyacı olan yasalar çıkarılmalı’