Polonya’da yarın cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu yapılacak. Avrupa yanlısı Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski ile Avrupa’ya ‘şüpheyle yaklaşan’ milliyetçi-muhafazakâr Karol Nawrocki arasında yarış başa baş gidiyor.
Bu kritik dengeler bağlamında Polonya’da yarın sandık başına gidecek milyonlarca seçmen, yalnızca yeni bir hükümet belirlemeyecek; aynı zamanda ülkenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinden hukuk sistemine, ekonomiden göç politikalarına kadar birçok temel konuda yön tayin edecek. 2023 genel seçimlerinin ardından oluşan siyasi kutuplaşma, bu seçimleri daha da kritik hale getiriyor.
ABD ile ilişkiler Polonya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ana temalarından biri haline geldi. Seçimlerin ikinci turunda yarışacak olan Karol Nawrocki ve Rafał Trzaskowski, ABD ve Donald Trump yönetimiyle mümkün olan en iyi işbirliğini sağlamaya çalışacaklarını ifade etti.
Varşova Belediye Başkanı ve liberal Sivil Koalisyon (KO) adayı Rafal Trzaskowski ile 2015-2023 yılları arasında iktidarda bulunan merkez sağ Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) desteklediği Ulusal Anma Enstitüsü (IPN) Başkanı Karol Nawrocki arasında ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirilecek. İlk turda Trzaskowski, yüzde 31,4 oy alarak, yüzde 29,5 oy alan rakibine karşı üstünlük sağladı ve her iki aday da şu anda anketlerde eşit gidiyor.
Seçim sonucu, Polonya’nın önümüzdeki yıllardaki yönetim biçimini belirlemesi açısından büyük önem taşırken, Polonya’nın Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri ve iç siyasetteki toplumsal kutuplaşmalar üzerinde de doğrudan etkili olabiliyor. İki aday arasındaki farkın çok yakın olması, bu yıl yapılan parlamento seçimlerinde yaşanan çekişmenin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de devam ettiğini gösteriyor. İkinci tur, sadece bir Cumhurbaşkanı seçimi olmayıp, aynı zamanda ülkenin ideolojik yönünü belirleyecek bir referandum olarak değerlendiriliyor.
Anketler ise seçimin çok yakın geçeceğini ortaya koyuyor. Bu nedenle kararsız seçmenlerin vereceği oylar, seçim sonucunu tayin edebilir. Katılımın rekor seviyelerde olacağı beklenen bu seçim, sadece iç politikayı değil, Polonya’nın AB içerisinde konumunu ve uluslararası alandaki duruşunu da etkileyebilecek.
Seçim öncesinde devlet araştırma kurumu CBOS tarafından yayımlanan yeni veriler, Polonyalıların SSCB’nin çöküşünden bu yana ABD ile ilişkilere en olumsuz bakış açısına sahip olduğunu gösteriyor.
Adayların profilleri ve politikaları
Sivil Koalisyon’un adayı Rafal Trzaskowski, 2018’den beri Varşova Belediye Başkanlığı görevini sürdürüyor. 2020 yılında Polonya Cumhurbaşkanlığı için aday olmuş ancak Duda’ya karşı kaybetmişti. Trzaskowski, seçim sürecinde güvenlikten ekonomiye, sosyal konulardan yerel yatırımlara kadar geniş bir programa sahip olduğunu duyurdu.
Güvenlik Paktı önerisiyle savunma politikasını tartışmalardan uzaklaştırmayı hedefliyor. Bu plan, Polonya Cumhurbaşkanı ve tüm siyasi grupların düzenli olarak toplanacağı bir Ulusal Güvenlik Konseyi kurulmasını, savunma harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 5’ine çıkarılmasını ve yerli silah sanayisinin güçlendirilmesini içeriyor. “Sosyal Yaşamda Sağduyu” bölümünde ise kürtajın yasasının gevşetilmesi ve Ukrayna vatandaşlarına yönelik yardımlar gibi konulara yer veriliyor. Trzaskowski, liberal ve AB yanlısı bir uygulama sergiliyor. Genç ve kentli seçmenleri hedefleyerek sosyal medya ve kamu etkinlikleriyle bu grubu harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Karol Nawrocki ise, siyasette kökeni olmayan bir isim olarak PiS tarafından bağımsız ve sivil bir aday olarak sunulması planlanıyor. Bu durum, onun muhafazakar ve kırsal seçmenlere odaklanarak PiS’in geleneksel tabanını pekiştirmeyi hedeflemesinde önemli bir rol oynuyor. Nawrocki yasadışı göç karşıtlığı ve euroya geçişi reddeden politikalar öneriyor. Aynı zamanda ABD ile olan ilişkilerin önemini vurgulayarak aşırı sağa yakın ve güvenlik endişesi taşıyan seçmenleri çekmeyi amaçlıyor. Ayrıca, seçimin ilk turunda oy alan Slawomir Mentzen ve Grzegorz Braun’un destekçilerini kazanarak, Cumhurbaşkanı seçilme şansını artırabiliyor. Ancak, Trzaskowski’nin sürpriz bir çıkış yaparak, yer aldığı tabandan oy alması da muhtemel.
AB-Trump gerilimi seçime yansıyacak mı?
Trzaskowski’nın yaklaşımı, genel olarak AB tarafından desteklenirken, Nawrocki ABD Başkanı Donald Trump’tan destek görüyor. Bu durum, seçimlerin öneminin arttığını ve Polonya’nın bu iki güç arasında bir çekişme alanı haline geldiğini gösteriyor. Karol Nawrocki hakkında, seçimler öncesinde şahsi hayatına dair olumsuz içerikli haberlerin ortaya atılması, AB’nin onun birinci tercih olmadığına işaret ediyor. ABD’deki bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri, Polonya’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale edileceği endişesini dile getirdi. Donald Trump, Nawrocki ile de bir araya gelerek onun seçilmesi yönünde destek verdi. Bu gelişmeler, tarafların desteklerinin netleştiğini gösteriyor.
Trzaskowski’nin kazanması, Polonya’yı AB ile daha yakın işbirliğine yönlendirirken, Nawrocki’nin başarısı ise AB ile ilişkilerde gerilimleri artırabilir. Her iki adayın durumu, Polonya’nın uluslararası ilişkilerinde belirleyici bir rol oynayacak.
Seçimlerin genel eğilimi, Polonya’nın muhafazakar doğusunun Nawrocki’ye, liberal batısının ise Trzaskowski’ye oy vereceği şeklinde. Trzaskowski’nin yurt dışında yaşayan Polonya vatandaşlarından büyük destek alması bekleniyor. Nawrocki’nin ise daha muhafazakar olan ABD diasporasından oy alması muhtemel görünüyor. Ancak, seçim sonucunu belirleyecek olan asıl faktör, kararsız seçmenlerin yönelimidir. Eğer Trzaskowski kazanırsa, Tusk hükümetine yeni bir ivme kazandıracak ve bir sonraki parlamento seçimleri için destek tabanını güçlendirecek. Nawrocki’nin zaferi ise PiS’in iktidara gelme umudunu artıracak ve hükümetin karşılaşacağı dirençlerinin devam edeceği düşünülüyor.