PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim, SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin askeri entegrasyon konusuna dönük açıklamaları başta olmak üzere Suriye’deki son gelişmeleri ANF’ye değerlendirdi.
Şam geçici hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi güçleri arasında yapılan son görüşmelerin 10 Mart mutabakatı çerçevesinde gerçekleştiğini belirten Salih Müslim, görüşmelerde askeri entegrasyon sürecinin, yeni anayasanın nasıl olması gerektiği gibi birçok konunun ele alındığını kaydetti.
SDG’nin yeni Suriye ordusunun önemli bir parçası haline gelebileceğini dile getiren Müslim, Özerk Yönetim’in güvenliğinin SDG denetiminde kalacağına dikkat çekti. Suriye’deki yeni bu denklemde Türkiye’nin yer almadığını da ifade eden Müslim, Suriye’deki gelişmelerin çözüm süreciyle bağlantılı olmadığını söyledi.
SDG Genel Komutan Mazlum Abdi’nin yakında askeri bir heyetin Şam’a gideceğini ve SDG’nin nasıl entegre olacağının görüşüleceğini duyurmasına ilişkin açıklamayı değerlendiren Müslim, Abdi’nin yaptığı açıklamanın tam olarak ne anlama geldiğini şöyle anlattı:
“Evet, yeni bir durumla karşı karşıyayız. General ile daha görüşemediğimiz için bu gelişmenin detaylarına tam olarak hakim değilim. Ama bunu yorumlamaya çalışacağım ve bildiklerimi söyleyeceğim bu konuda.
Generalin söyledikleri bize yabancı gelmedi. Biliyorsunuz 10 Mart Anlaşması vardı; bu anlaşmanın maddelerinden birisi de entegrasyon üzerineydi. Entegrasyon meselesi hem askeri olarak hem sivil olarak bütün yönetimi kapsıyordu. Ancak Şam geçici hükümeti bu süreci geciktiriyor ve yapmamaya çalışıyordu. Şam hükümeti, arkasındaki güçlerin de etkisiyle bu antlaşmayı ciddiye almıyor ve bundan kaçmaya çalışıyordu. Bu nedenle bu entegrasyon meselesi ertelendi ve askıda kaldı. Şam hükümeti ile Özerk Yönetim arasında bir iletişim ve görüşme vardı, ama bir türlü bir sonuca varılmıyordu.
Biliyorsunuz en son ABD Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Amiral Brad Cooper, Özerk Yönetim’i ziyaret etmişti. Bu ziyaret aslında bir ciddiyeti ortaya koyuyor. Çünkü 10 Mart Antlaşması imzalandığında kendileri de bu süreçte gözlemci olarak vardı. Gelinen aşama da bu antlaşmanın hayata geçirilmemesinin nedeninin bizden kaynaklanmadığını, karşı tarafın tutumundan kaynaklandığının farkına vardılar.
Buradan hareketle; kısa süre önce heyet, Özerk Yönetim ve SDG yetkilileriyle birlikte Şam’a giderek Şam geçici hükümetiyle bir görüşme gerçekleştirdi. Özerk Yönetim ve hükümet yetkilileri, bu heyet gözleminde bir dizi konuyu ele alıp görüştü.
‘Özerk yönetim SDG yönetiminde olmaya devam edecek’
Konuşulan konular arasında askeri entegrasyon meselesi de vardı. General Mazlum’un söylediği, son yapılan toplantının bir sonucudur. Askeri entegrasyon meselesinin iki boyutu var. Yani kısa zamanda bir heyet Şam’a gidecek ve askeri yönden entegrasyonun nasıl olacağı konuşulacak. Bunun detaylarını bilmiyoruz çünkü buna dönük daha bir sonuca varılmış değil. Ama öyle görünüyor ki Demokratik Suriye Güçleri’nin (SDG) bazı birlikleri, kurulacak yeni askeri yapıya entegre olacak. Yani Özerk Yönetim bölgeleri SDG denetiminde olacak. Böyle bir durum tasarlanıyor.
Bazı bölgelerin güvenliğinde ve korunmasında ufak çaplı yardımlaşmalar olabilir. Bu birinci boyut.
‘Terörizme karşı ortak birlikler’
İkincisi ise Anti-Terör Birlikleri (YAT) meselesidir. Bu da terörizme karşı ortak mücadele adı altında gerçekleşecek. Bilindiği üzere 2015’te Koalisyon güçleri ile önce YPG, ardından ise QSD arasında terörizme karşı mücadele etmek için bir antlaşma yapılmıştı. O günden beri Koalisyon güçleri ile QSD arasında büyük bir güven gelişti ve DAİŞ’e karşı ortak mücadele yürütüldü. 10 yıldan beri ortak hareket ediyorlar. Suriye’nin birçok bölgesinde, batısında dahi DAİŞ’e karşı yapılan bütün eylemler, bu iki güç arasında koordineli bir şekilde gerçekleşiyordu.
Son dönemde DAİŞ’in birçok bölgede etkinliği artmaya başladı ve bazı yerlerde eylemler yapmaya çalışıyorlar. Özellikle Rusların çekilmesi ile DAİŞ, boşalan bölgelerde daha da genişledi. Hatta bizim bölgelerimize bile sızıyorlar. Son aldığımız duyumlara göre büyük kentlere kadar sızmaya başlamışlar. Şam çevresine kadar güçlerini genişlettiler. Bu nedenle Koalisyon, YAT ile DAİŞ’e karşı mücadele alanlarını genişletmek istiyor. Koalisyonun, Şam’daki yeni hükümete sunduğu şartlardan birisi de, onların DAİŞ’e karşı mücadeleye katılmaları. Yapılan görüşmede, bu mücadele de YAT ile Koalisyon güçleri ve yeni hükümetin özel birlikleriyle birlikte gerçekleşecek. General Mazlum’un dedikleri bu çerçevede şekillenecek. Yani bizim güçler, Şam özel birlikleri ve uluslararası koalisyon güçleri, Suriye genelinde ortak bir şekilde DAİŞ’e karşı mücadele edecek. Bunun sonuçlarını ve ayrıntılarını önümüzdeki süreçte daha net göreceğiz.”
‘SDG çekirdeği oluşturacak’
Suriye ordusuna entegrasyonun nasıl gerçekleşeceği sorusunu yanıtlayan Muslim, “Şam’a gidecek olan heyet bir bütün entegrasyonu konuşacak. Suriye’nin yeni ordusu oluşacak ve Demokratik Suriye Güçleri de bunun büyük bir parçası olacak. Yani çekirdeğini bizimkilerin oluşturacağı yeni Suriye ordusu oluşturulacaktır. Bu, tamamen terörizme karşı mücadele etmek için oluşturulacak birliklerden ayrı bir şekilde şekillenecek” dedi.
‘Ortak komiteler yeniden oluşturulacak’
Muslim, sivil entegrasyon meselesine dair şunları kaydetti:
“Bunun da detaylarını hâlâ bilmiyoruz. Ama son görüşmede sözlü olarak nasıl olması gerektiği noktasında bazı hususlar konuşuldu. Pratikte yine komiteler oluşacak; zaten daha önceden de oluşmuştu. Bu komiteler oturup konuşacak ve diyalog yoluyla bir çözüm geliştirmeye çalışacak. Ama sonuç almak çok erkendir. Böylesi bir süreç zaman ister. Bizim komiteler hazır olmuş olsa da, karşı tarafta daha böyle komiteler oluşmuş değil. Bunlar oluştuktan sonra ortak komiteler kurulacak ve diyalog süreci başlayacaktır.”
‘Çözüm süreciyle bağlantılı değil’
Entegrasyon meselesinin Türkiye’deki süreçle bağlantısı olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Muslim, Suriye’deki durumun Türkiye’deki süreçle bağlantılı olmadığını ancak süreçten faydalanabileceklerini söyledi.
‘Türkiye bu sürecin içinde değil’
Türkiye’nin son görüşmelerin ardından Suriye’deki entegrasyon sürecine etkisini de değerlendiren Muslim şunları söyledi:
Şimdiye kadar Türkiye bu sürecin içinde değil. Türkiye böylesi bir süreci istemiyor, muhakkak. Bölgede son yaşanan olaylarda bu düşüncelerimizi destekler nitelikteydi. Halep’te yaşananlar bize bir provokasyon gibi geldi. ABD Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın buraya gelişi ve son yaşanan olayların zamanlaması dikkate alındığında bir provokasyon gibi duruyor.
‘Türkiye ile hegomonik güçler arasında ayrılık var’
ABD’nin Suriye’deki dengelere ilişkin tutumunu değerlendiren Muslim şunları söyledi:
“Şam yönetimini başa getiren, zaten bu güçlerin kendisidir. Artık bu güçlerin Türkiye ile arasında da bir ayrıcalık gözüküyor. Artık Türkiye’nin istediği pek olmuyor. Tabii ki, bu ayrılık ne zaman kadar gider bilmiyorum. İleride daha netleşecektir. Bütün mesele, Suriye ilgilenen bütün güçler, Suriye’nin istikrarını kendi çıkarına görüyor. Ciddi olarak Suriye’de bir istikrarın sağlanmasını istiyorlar. Ama nasıl bir istikrar? Tam da bu noktada biz adaletli bir istikrar istiyoruz. Adaletli bir istikrar sağlanırsa, bu kalıcı olur. Bizimle bu güçler arasındaki fark da buradadır. Örneğin, ABD Temsilcisi Thomas Barrack’ın daha önce söyledikleri vardı, ama bir süre sonra bu söylem değişti. Daha sonra kendisi buraya geldi, bizim fikirlerimizi destekledi ve böyle bir durumun olmasını istedi.”
‘Türkiye ile görüşmeler var’
Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin Türkiye ile ilişkisi var mı? sorusuna Muslim şöyle yanıt verdi:
“Tam olarak bilmiyorum. Özerk Yönetim’in dış ilişkiler sorumlusuyla bazı ilişkileri var.
Perde arkasında oluyor bu görüşmeler. Yani kamuoyuna açık değil. Hangi aşamada olduğunu bilmesem de, görüşmeler oluyor.”
‘Herkes bizim düşüncemizde hemfikir’
Suriye’de ademi merkeziyetçilik fikrine dönük yaklaşımların yavaş yavaş değiştiğini belirten Muslim:
“Daha önce herkes Türkiye’nin isteklerini veya onların söylediklerini dile getiriyordu. Geçici Şam Hükümeti aynı şeyi tekrarlıyordu. Daha sonra biz ısrar edince, diğer güçler hatta herkes merkeziyetçi bir yapının olmaması gerektiğini kavradılar.
Bizim düşüncemize göre Suriye bir mozaik gibidir. Herkes, hem inanç hem de etnik bakımdan bu mozaiğin içerisinde yer alıyor. Bu farklılıkları bir arada tutmak için merkezi olmayan bir sisteme ihtiyaç var; özerklik gibi… En azından adem-i merkeziyetçi bir sistem olması gerektiğini savunuyoruz. Bunun nasıl olacağına da Suriyeliler karar vermeli. Önümüzdeki müzakere sürecinde bunlar iyice netleşecektir.
Başta bir anayasa meselesi var. Biliyorsunuz, geçici anayasa ilan edilmişti. Bunu kimse kabul etmedi. Görüşmeler sırasında bu konuşuldu ve bunun düzeltileceğini kabul ettiler.”
‘Halkımız bize güvensin, biz güçlüyüz’
Şam’daki Abdi-Şara görüşmesinde anayasa konusununda ele alındığını aktaran Muslim, ” Evet, son görüşmede bu konuda ele alındı. Görüşmelerin içeriğinde bu konu da mevcuttu. Önümüzdeki süreçte sanırım anayasanın nasıl olması gerektiği gözden geçirilecek. Bu geçici anayasayı yeniden düzenleyecekler” dedi.
Muslim son olarak, “Halkımız bize, buradaki yönetime güvensin. Biz güçlüyüz ve ayrıca Önderliğin rehberlik ettiği düşünceler yürürlüktedir. Halkımızı düşünüyoruz ve mücadeleyi sürdüreceğiz.”