• Ana Sayfa
  • Dosya
  • Şam zirvesi ve müzakere süreci: Suriye’de güç dengesi tekrar tanımlanacak mı?

Şam zirvesi ve müzakere süreci: Suriye’de güç dengesi tekrar tanımlanacak mı?

Haseke ve Şam’da gerçekleşen görüşmeler, Halep’te yaşanan saldırılar ve Suriye’nin kuzeyini kapsayan kırılgan ateşkes, 8 Aralık 2024 sonrası yeni bir güç mimarisinin tartışıldığı Suriye’de yeni bir evreye girildiğini gösteriyor.

Şam zirvesi ve müzakere süreci: Suriye’de güç dengesi tekrar tanımlanacak mı?
  • Yayınlanma: 9 Ekim 2025 16:50
  • Güncellenme: 9 Ekim 2025 18:41

Suriye’de Halep’in Kürt mahalleleri Şeyh Maksud ve Eşrefiye’de 6 Ekim’de sıcak temasa dönüşen gerilim, hemen bir gün sonrasında, 7 Ekim’deki Şam zirvesinde alınan ateşkes kararıyla -en azından şimdilik- durulmuş gözükürken bu iki günde, çatışmadan müzakereye uzanan geniş bir spektrumda yaşananlar Suriye’de, Haseke-Şam hattında yeni gelişmelerin hayata geçme potansiyelinin de, benzer şekilde uç noktalarda olabileceğini gösterdi. 

Halep’te, ateşkese rağmen Şam’a bağlı güçlerin sürdürdüğü abluka, Deyr Hafer’de süren gerilim, Halep-Rakka yolunun kapanması ve Tişrin Barajı çevresinde yine Şam güçlerinin sızma girişimleri ve saldırıları, yaşanan sürecin kırılganlık seviyesini de ortaya koyuyor. 

Afrin’de ise, Şam’daki görüşmeden sadece birkaç saat sonra Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı gruplar “müzakere sürecini” protesto ederek bölgede gerilimi artırdı. 

Haseke ve Şam’da gerçekleşen görüşmeler, Halep’te yaşanan saldırılar  ve Suriye’nin kuzeyini kapsayan kırılgan ateşkes, 8 Aralık 2024 sonrası yeni bir güç mimarisinin tartışıldığı Suriye’de yeni bir evreye girildiğini gösteriyor.

‘Halep’teki kuşatma Kobani kuşatmasına benziyor’ 

Gazeteci Eyüp Burç, İlke TV’de yayınlanan Medya Zamanı programında Halep’in Kürt mahalleleri Şeyh Maksud ve Eşrefiye’deki geçici Şam hükümeti ablukasına dair değerlendirmelerde bulundu. Programda Denizcan Abay ve Banu Güven’in sorularını yanıtlayan Burç, “Bu sıradan bir kuşatma değil, bütün süreçlerin bir tarafın elini güçlendirme çabası olarak yürütülüyor. Kobani kuşatmasına benziyor” dedi.

Burç, son dönemdeki diplomatik trafiğe dikkat çekerek, “Yaşananlar gösteriyor ki Trump ile Erdoğan arasında bu konular da konuşulmuş.  Bu süreçte Türkiye’nin eli güçlendi, HTŞ daha meşru hale geldi. Ardından Suriye’de taraflar bir araya geldi ve 10 Mart mutabakatının uygulanması için görüşmeler başladı” ifadelerini kullandı.

Ancak tam bu dönemde Halep’teki iki büyük Kürt mahallesi Eşrefiye ve Şeyh Maksud’un kuşatıldığını belirten Burç, “Ben bu kuşatmayı herhangi bir askeri operasyon olarak görmüyorum. Bu, müzakereler başlamadan önce bir tarafın elini güçlendirme ve provokasyon yaratma hamlesidir” dedi.

6 Ekim: Haseke’de görüşme, Halep’te çatışma 

Afrin’in yanı sıra, Deyr Hafer’de saldırılar ve gerilim, Halep’te ise abluka sürerken, ABD Ankara Büyükelçisi ve Başkan Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, 6 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye ziyaret gerçekleştirdi. 

Barrack, ilk kez ziyaret ettiği Kuzey ve Doğu Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile bir araya geldi.

Barrack’ın görüşmesine CENTCOM Komutanı Brad Cooper da eşlik etti.

Ziyareti X hesabından duyuran Barrack, “Suriye halkının tüm Suriyelilerle birleşerek iş birliğine dayalı barış ve refah için yenilenen çabalarda bulunmasına izin vererek Başkan Trump’ın ‘Suriye’ye bir şans verin’ vizyonuna ivme kazandırmak.” notunu düştü.

Toplantıya, Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkan Yardımcısı Gassan el-Yusuf, Özerk Yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed, Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) Komutanı Rûhilat Efrin ve Suriye Gelecek Partisi Genel Başkanı Abdulhamid el-Mehbaş da katıldı.

Toplantıda geçici Şam yönetimi Başkanı Ahmed Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan 10 Mart Anlaşması’nın uygulanmasını hızlandırmaya yönelik pratik adımlar üzerinde duruldu.

Ayrıca, Suriye’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi, üretim ve kalkınma için güvenli bir ortam oluşturulması ve göçmenlerin geri dönüşünün kolaylaştırılması gibi konular da görüşüldü.

Ancak Haseke’deki bu üst düzey görüşmeden sadece birkaç saat sonra Halep’te ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine Şam yönetimine bağlı güçlerin saldırısı gerçekleşti. 

İki mahalleye uzun zamandır kuşatma ve insani krize yol açan ambargo uygulayan Şam yönetimine bağlı unsurlara, mahalleleri koruyan asayiş gücü iç Güvenlik Güçleri karşılık verdi. 

Gece yarısı sonrası takvimler 7 Ekim’i gösterdiğinde, Şam yönetimi kontrolündeki SANA ateşkes ilan edildiğini duyurdu. 

Ancak bir gün sonra Kuzey ve Doğu Suriye ile Şam yönetimi arasında da teyit edilen anlaşmaya rağmen ateşkes Suriye’nin kuzeyindeki farklı bölgelerde de olduğu gibi Halep’te de Şam güçleri tarafından ihlal edildi. 

Şam’da üst düzey zirve: Müzakereler sürecek mi? 

 7 Ekim sabahı tablonun ateşkes yönünde değişmesinin ardından Kuzey ve Doğu Suriye Müzakere Heyeti, Şam’daki geçici hükümet temsilcileriyle bir araya geldi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ve ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Amiral Brad Cooper ‘ın da katıldığı görüşmede, Şam tarafında geçici hükümet başkanı Ahmed Şara,  Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genel İstihbarat Servisi Başkanı Hüseyin es-Selame yer aldı.

Kuzey ve Doğu Suriye Müzakere Heyeti ise SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin yanı sıra Demokratik Özerk Yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı İlham Ahmed ve Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) Komutanı Rohilat Efrin’den oluştu.

Şam’da gerçekleşen toplantıda taraflar arasında dört ana başlığın ele alındığı ve görüşmede herhangi bir resmi belge imzalanmadı..

Görüşmede ana gündem, 10 Mart 2025’te imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesiydi. 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG kontrolündeki Kuzey ve Doğu Suriye’deki sivil ve askeri kurumların Şam yönetimine entegrasyonunu, Suriye Kürtlerinin yurttaşlık haklarını, siyasi temsiliyetini, ateşkes mekanizmalarını ve askeri entegrasyonu kapsıyordu. Görüşmede taraflar, anlaşmanın 2025 sonuna kadar tamamlanması için pratik adımları değerlendirdi.

SDG ile İç Güvenlik Güçleri’nin birleştirilmesi de görüşmenin gündemlerinden biriydi. Taraflar bu adımın Suriye’de “SDG silahsızlandırılmadan” orduya katılması ve  yeni bir ordu kurulmasının önünü açabileceği konusunda sözlü mutabakata vardı.

Çatışma yaşanan tüm alanlarda ateşkes sağlanması da taraflar arasındaki mutabakat maddelerinden biriydi ve bu, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra tarafından duyurulmuştu. Bu bağlamda tüm Suriyelilerin güvenli ve istikrarlı bir ülkede yaşama hakkı da görüşmenin maddelerinden biriydi.

Kuzey ve Doğu Suriye Müzakere Heyeti ülkenin tüm bileşenlerini kapsayan ve her bireyin haklarını güvence altına alan yeni bir Suriye anayasası yazımını da görüşmede gündeme getirdi.

Görüşmede, 14 yıllık savaş boyunca yerinden edilenlerin geri dönüşü ve IŞİD ile mücadele gibi başlıklar da kapsamlı olarak değerlendirildi.

Toplantının sonunda taraflar, temasların sürdürülmesi ve 10 Mart anlaşmasının uygulanması ile ateşkesin denetlenmesini takip edecek üçlü bir komite oluşturulması üzerinde uzlaştı. 

Görüşme sonrası El Arabiya’ya konuşan Barrack, “Taraflar kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştı.” dedi. Özel Temsilci, “her şeyin doğru yönde ilerlediğini de” sözlerine ekledi. 

 Sky News Arabia’ya konuşan görüşmelere yakın kaynaklar,  Washington’ın haftanın başından bu yana iki taraf arasında aktif bir arabulucu rolü üstlendiğini duyurdu. Habere göre  ABD müzakere sürecinin tamamen çökmesini önlemek ve bu yönde eğilimler gösteren  Rusya’nın Suriye’de tekrar etkin olmasını önlemek için diyalog sürecini hızlandırdı ve tarafları bir araya getirdi. 

Şam’da tarafları buluşturan görüşmenin olduğu gün ayrıca Barrack ve  CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper Ahmed Şara ve Şam yetkilileri  ile bir görüşme daha gerçekleştirdi. 

Öte yandan,  Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin bildirdiğine göre, Şam’daki görüşmesiyle eş zamanlı olarak, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri Haseke’nin kuzeyindeki Kasrak üssünde geniş çaplı bir tatbikat gerçekleştirdi.

Bu askeri hareketlilik, Türkiye gazetesi başta olmak Ankara’ya yakın medya organlarında yer alan, gerilimin sürmesi halinde TSK’nin Kuzeydoğu Suriye’ye askeri harekat düzenleyeceği haberlerinin ardından geldi.

Bu hamle aynı zamanda,  taraflar arasındaki ateşkesi güvence altına alma ve ABD’nin bölgedeki arabulucu konumunu pekiştirme amacı da taşıyordu.

Ankara’nın SDG baskısı 

7 Ekim’de partisinin Meclis grup toplantısında konuşan fiili hükümet ortağı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısını “SDG’yi de kapsayacak” şekilde güncellemesini istedi. Bahçeli  Türkiye’de süren Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında kurulan Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” üyelerinden oluşan bir heyetin Öcalan’ın mesajını almak üzere İmralı’ya gönderilmesini önerdi. Bahçeli “Suriye’de ve Türkiye’de gerçek siyaset ancak diyalog ve hukuk yoluyla ilerleyebilir, silah namlularından değil.” dedi.

Ankara, Öcalan’ın PKK’ye kendisini feshetmesi ve silah bırakması gerektiğini açıkladığı 27 Şubat çağrısının SDG’yi de kapsadığını savunuyordu. 

8 Ekim’de AK Parti MYK toplantısı sonrası açıklama yapan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, “SDG’nin 10 Mart anlaşmasının maddelerini yerine getirmekle ilgili yaptığı hiçbir adım yoktur. Dolayısıyla anlaşmaya kağıt üstünde kalmamalıdır.” dedi ve  PKK’nin feshinin bütün uzantılarıyla olması gerektiğini savundu. 

SDG ile Şam arasında yapılan herhangi bir görüşmenin ardından gerçekleşen Ankara-Şam görüşmesi ise 8 Ekim’de hayata geçti. 

Bu kapsamda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’deki geçiş hükümetinin Dışişleri Esad Hasan Şeybani’yi Ankara’da kabul etti.

Uluslararası toplumun, IŞİD ile mücadelede yöntem değişikliğine gitmesi gerektiğini olduğunu söyleyen Fidan, Suriye’nin birliğine bütünlüğüne hizmet edecek bir çözümün ortaya konması gerektiğini belirtti. Fidan, “Suriye’deki ortamdan hiçbir terör örgütünün ne bölgedeki herhangi bir ülkeye, ne de bizim için bir tehdit olmaması önemli.” dedi.

SDG ile toprak bütünlüğü esasını vurgulayan bir dizi diyalog gerçekleştirdiklerini belirten Şeybani ise, “Suriye devleti ve kurumları içerisine katılması için tek ülke, tek ordu ve tek toprak esasına dayanarak bir diyalog olması içindi. Bölünmeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu da ifade ettik.” diye konuştu.