Şanghay zirvesinde kurulan sahne
Yıldız Önen 3 Eylül 2025

Şanghay zirvesinde kurulan sahne

Çin’in Tianjin kentinde 31 Ağustos–1 Eylül arasında düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 25. Devlet Başkanları Zirvesi, yalnızca üye ülkeleri değil, küresel siyasetin geleceğini de yakından ilgilendiren bir buluşma oldu.

Zirvenin asıl önemi, Batı dünyasına verilen mesajda yatıyor. Xi Jinping, Vladimir Putin ve Narendra Modi’nin el sıkışarak verdiği kare, Washington’a açık bir göndermeydi. 20 liderin birlikte çektirdiği aile fotoğrafı, bu mesajın görsel bir manifestosu gibiydi.

The Guardian’ın ifadesiyle, “Şanghay zirvesi, dünyanın diğer ucundaki izleyicilere sahnelenmişti. Çin, Rusya ve Hindistan liderlerinin verdiği birlik görüntüsü, ABD’nin kurmak istediği tek kutuplu düzene karşı alternatif bir vizyonun simgesiydi.”

ŞİÖ: Dev bir çatı, karmaşık bir içerik

2001’de kurulan ŞİÖ, bugün dünyanın en büyük bölgesel örgütlerinden biri. ŞİÖ’de üyelerin yanı sıra gözlemciler ve diyalog ortakları da var. Tam üyeler Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Hindistan (2017), Pakistan (2017), İran (2023) ve Belarus (2025). Gözlemciler Afganistan ve Moğolistan; diyalog ortakları ise Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Nepal, Sri Lanka, Katar, Suudi Arabistan ve Mısır.

Bugün örgüt dünya nüfusunun yüzde 40’ını, yüzölçümünün yüzde 60’ını ve küresel ekonominin üçte birini kapsıyor. Bu tablo, örgütün hem coğrafi hem de siyasi çeşitliliğini gösteriyor. Aynı zamanda, ŞİÖ içindeki çıkar çatışmalarının da derinliğine işaret ediyor.

ŞİÖ’nün kuruluş hedefleri arasında güvenlik işbirliği, terörle mücadele, ekonomik entegrasyon ve Batı merkezli tek kutuplu düzene alternatif bir platform yaratma iddiası var. ŞİÖ, zaman zaman kendisini IMF ve Dünya Bankası’na alternatif bir ekonomik platform olarak da sunuyor. Ancak bugüne dek bu yönde sınırlı adımlar atabildi; büyük ölçekli ve kurumsal bir dönüşüm henüz gerçekleşmedi.

Örgütün en önemli kurumu ŞİÖ Kalkınma Bankası. Banka, daha çok Çin’in sağladığı kaynaklarla, diğer üye ülkelere düşük faizli kredi veriyor. Ama bu krediler büyük ölçüde Çin’in yararlanacağı enerji yatırımları veya Kuşak Yol Projesi için harcanıyor.

ŞİÖ’nün ekonomik gücü: Küresel ticarette yükselen pay

Şanghay İşbirliği Örgütü yalnızca siyasi bir platform değil, aynı zamanda giderek büyüyen bir ekonomik ağ. Örgüt üyeleri arasındaki ticaret son yirmi yılda olağanüstü bir ivme kazandı. 2001’de ŞİÖ içi ticaret hacmi 667 milyar dolar düzeyindeyken, 2020’de bu rakam 6,06 trilyon dolara ulaştı. Bu artış, küresel ticaretteki paylarının %5,4’ten %17,5’e yükselmesi anlamına geliyordu.

Ancak burada bir ayrımı netleştirmek gerekiyor: 2020 için verilen oran, ŞİÖ ülkelerinin küresel ticaretteki toplam payını ifade ediyor; yalnızca birbirleri arasındaki ticareti değil. Bu nedenle yüksek görünüyor. Buna karşılık sadece üyeler arasındaki iç ticaret hacmi daha düşük.

Güncel verilere göre, 2024’te ŞİÖ içi ticaret yaklaşık 1 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Aynı yıl küresel ticaret hacmi 32–34 trilyon dolar aralığındaydı. Bu da ŞİÖ içi ticaretin toplam dünya ticaretinin yaklaşık %3’üne denk geldiğini gösteriyor. Sadece Çin’in ŞİÖ üyeleriyle yaptığı ticaretin ise 526 milyar dolar olduğu bildirildi.

Bu rakamlar iki şeyi ortaya koyuyor: Bir yandan ŞİÖ ülkeleri, toplam dış ticaret kapasiteleriyle küresel ekonomide ciddi bir ağırlığa sahip. Diğer yandan, kendi aralarındaki iç ticaretin hâlâ sınırlı kalması, örgütün ekonomik entegrasyonunun zayıf olduğunu gösteriyor.

Zirvede verilen mesajlar

Zirvenin en dikkat çekici anı, Xi Jinping, Vladimir Putin ve Narendra Modi’nin yan yana verdiği görüntüydü. Xi, ABD’nin politikalarını “zorbalık” olarak nitelendirdi; Putin, Ukrayna savaşının sorumluluğunu Batı’ya yükledi; Modi ise Rusya ile “en zor zamanlarda bile omuz omuza durduklarını” vurguladı.

Bu birlik görüntüsü, farklılıklara rağmen ortak bir paydada buluştuklarını gösteriyordu: çok kutuplu bir dünya isteniyor.

Bu birlik görüntüsünün ardında Trump’ın politikaları vardı. Trump’ın ticaret savaşları, gümrük tarifeleri ve Hindistan’a tanınan Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi ayrıcalıklarını iptal etmesi, Hindistan’ın Washington’a mesafe koymasına yol açtı. Modi’nin “Rusya ile dayanışma” vurgusu, bu kırılmanın açık bir göstergesiydi.

The Washington Post, bu tabloyu şöyle özetledi: “Çin, Rusya ve Hindistan’ın bir araya gelişi, ABD’nin küresel düzeni tek başına belirleyemeyeceğini hatırlatan güçlü bir sahneydi.”

Ekonomik ve kurumsal vaatler: büyük hedefler, sınırlı adımlar

Zirvede Putin, ŞİÖ üyesi ülkelerin ortak tahvil çıkarması ve kendi ödeme sistemlerini kurarak Batı finans sisteminden kopması önerisinde bulundu. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de, 280 milyon dolar tutarında hibe ve 1,4 milyar dolarlık kredi verebileceklerini açıkladı. Bu girişimler, Batı merkezli finansal sisteme karşı alternatif bir altyapı inşa etme iradesinin göstergesi.

The Economic Times, bu girişimleri şöyle değerlendirdi: “Tianjin buluşması, sadece bir jeopolitik gösteri değil; aynı zamanda ABD’nin ticaret tarifeleri ve küresel piyasalardaki belirsizlik ortamında Asya ülkelerinin stratejik bir yönelim arayışıdır.”

ŞİÖ’nün güçlü bir vitrin sunduğu doğru. Ama içerik konusunda soru işaretleri var. Çin, küresel liderlik iddiasını güçlendiriyor ama örgütü çoğunlukla kendi çıkarları için kullanıyor. Rusya, Batı’ya meydan okuyor ama ekonomik olarak zayıf, yaptırımlara karşı kırılgan. Hindistan, Çin’le sınır sorunlarına rağmen bu karede yer alıyor; bu da Batı ile işbirliğinin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin katılımı ve Erdoğan–Putin görüşmesi

Zirvede Türkiye, “diyalog ortağı” statüsüyle yer aldı. The Washington Post, Türkiye’nin ŞİÖ zirvesindeki varlığını şöyle değerlendirdi: “Erdoğan’ın Tianjin’deki varlığı, Türkiye’nin NATO ile bağlarını koparmadan aynı zamanda Rusya ve Çin’le aynı masada oturabileceğini gösteriyor. Bu, Ankara’nın Batı’da kuşkuyla izlenen ama giderek daha görünür hale gelen çok yönlü diplomasi anlayışının yansımasıdır.”

Bu görüşme, Türkiye’nin uluslararası alanda “arabulucu aktör” imajını güçlendirmeyi amaçladı. Ancak görüşmenin yüzeysel kaldığı söylenebilir. Erdoğan, Putin’in Ukrayna işgalini meşrulaştırmasına açık bir itiraz getirmedi; Gazze konusunda da Rusya’dan somut bir destek göremedi.

Sözlerin gücü, geleceğin belirsizliği

ŞİÖ, ABD’nin hegemonyasını bir gecede yıkamayacak. Ancak Tianjin’de verilen mesaj açıktı: dünya artık tek merkezden, ABD’den yönetilemez. Bu tablo, Soğuk Savaş sonrası “tek kutuplu an”ın sona erdiğini teyit ediyor.

Ortaya çıkan çatışma, basit bir Doğu–Batı ikiliği değil; enerji güvenliğinden dijital altyapıya, finans piyasalarından kültürel diplomasiye kadar çok katmanlı bir güç mücadelesinin işaretlerini taşıyor.

Çin’in cömertliği, Rusya’nın meydan okuması ve Hindistan’ın temkinli duruşu, aynı sahnede buluşan ama farklı gelecek vizyonları olan aktörlerin zoraki ittifakını yansıtıyor. Bu kırılgan çok kutupluluk, bir yandan ABD’nin hegemonyasını sınırlarken diğer yandan yeni çatışma risklerini de beraberinde getiriyor. Türkiye gibi orta ölçekli güçler içinse bu tablo, manevra alanlarını genişleten ama aynı zamanda yönünü netleştirmeyi zorunlu kılan bir yeni dönemi işaret ediyor.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.