“Şiddetten uzaklaşmaya karar veren kadınlar yüzüstü bırakırken aileleri de destek olmak yerine çoğunlukla köstek oluyor, şiddet yaşadıkları evlere geri dönmelerine neden oluyorlar. Bu nedenle Serap’a yöneltilen soruların muhatabı Serap değil, devlet ve toplumdur.”
Serap Avcı’nın “kasten öldürme” suçlamasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması, 25 Şubat saat 10.00’da Küçükçekmece Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davanın takipçisi olacaklarını belirten feministler, “Erkek şiddetine karşı adalet’ demek için ve Serap Avcı’nın tahliye edilmesi için kadınları davaya çağırdı.
Feministler, Serap Avcı’nın hikayesinden Mor Çatı’ya yazdığı mektup ile haberdar oldular. Avcı, bu mektubunda, yaşadığı adaletsizliğe karşı dayanışma talep etti. Ardından “Serap hayatta kaldığı için hapiste!” diyen kadınlar, “Serap için feministler” grubunu oluşturdu.
Davanın ilk duruşması 27 Kasım’da Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Serap için feministler, duruşmaya onlarca avukat ve izleyici olarak katıldı.
İlk duruşmada, Serap Avcı’dan evli olduğu 7 yıl boyunca yaşadığı şiddeti anlatması istenmişti. Feministler, “Yıllar boyunca yaşadığı şiddetin tanığı olmalarına rağmen susan ve görmezden gelen failin ailesinin önünde yaşadıklarını anlattı.” diyerek şu noktaları ekledi:
“Duruşmayı izlerken hepimiz şiddetin kadınlar üzerindeki etkilerinin bir sonucu olarak kadınların şiddet öykülerini akıcı, bütünlüklü ve detaylı bir biçimde anlatamayabileceklerini biliyorduk. Serap için de kolay olmadı ve güçlük çekerek yaşadıklarını anlatmaya gayret etti. İfadesine karşılık, ‘neden şikayetçi olmadın?’, ‘madem bu kadar şiddete maruz kalıyordun, neden ayrılmadın?’ soruları yöneltildi. Serap çok kez ayrılmaya çalıştığını, boşanma kararını defalarca dile getirdiğini, çocuğunu bir daha görememekle ve ölümle tehdit edildiği için şikayetçi olamadığını ve her defasında daha fazla şiddet gördüğünü açıkladı. Polise gitmeye çekindiğini söyledi. Serap’a, neden ailesine gitmediği dahi soruldu. Duruşmalarda kadınlara bütün bu sorular yöneltilirken bu ülkede şikayetçi olan ve koruma tedbirleri uygulanmadığı için öldürülen kadınlara dair haberler okuyoruz. İçişleri Bakanı katledilen kadınlar için faile ‘kapıyı açtılar’ suçlamasında bulunabiliyor. Şiddetten uzaklaşmaya karar veren kadınlar yüzüstü bırakırken aileleri de destek olmak yerine çoğunlukla köstek oluyor, şiddet yaşadıkları evlere geri dönmelerine neden oluyorlar. Bu nedenle Serap’a yöneltilen soruların muhatabı Serap değil, devlet ve toplumdur.”
‘Şiddet gören kadınlar adalete ulaşamıyor’
Feministler, kadınların şiddet gördüklerinde şikayet etmemelerinin sebeplerini şöyle sıraladı:
- “Kadınlar evde kapalı alanda maruz kaldıkları şiddeti, önce erkekler onları daha fazla şiddetle tehdit ettiği için, varsa çocuklarına zarar vermekle korkuttuğu için şikayet etmiyorlar, şiddetin bir gün biteceğine inanmayı seçmeye mecbur kalıyorlar.
- Kadınlar, başvuru mekanizmalarının neler olduğunu, onları şiddetten koruyan yasaları ve haklarını bilmedikleri, bilseler de erişemedikleri için şikayet etmiyorlar.
- Polise gittiklerinde karşılaştıkları memurların cinsiyetçi, suçlayıcı, onur kırıcı davranışları kadınların haklarına erişmelerini engelliyor. Şikayetçi olduklarında ifadelerini dahi doğru biçimde almadan onları şiddet ortamına geri gönderen polislerin varlığı nedeniyle kadınlar şiddeti bildirmiyorlar. Bildirdiklerinde koruyucu önleyici tedbirlerin uygulanmadığını, şiddet faillerinin tutuksuz yargılanıp yeniden kapıya dayandıklarını, sürecin sonunda erkeklik indirimleriyle aklandıklarını görüyorlar.
- Boşanma davası açmak istediklerinde ‘bundan bir şey çıkmaz’ dendiği için, boşanırsa geçimini ve çocuğunun bakımını sağlayacak destek mekanizmaları erişilebilir olmadığı ya da hiç bulunmadığı için yaşadıkları şiddet döngüsünden çıkamıyorlar. Olur da dava açılırsa, erkek egemen bir yargılama sürecine maruz kaldıkları için, şiddet failinin değil kendilerinin hayatları cinsiyetçi sorularla kurcalandığı için, erkek adalet değil gerçek adalete erişebileceklerine inançları olmadığı için şikayetçi olmuyorlar.”
Türkiye’de yaşayan her bir kadının şiddetle mücadelesinde karşısına çıkan tüm engellerin erkek egemen sistemi oluşturduğunun altını çizen feministler, “Yıllardır bunun bilgisini oluşturuyoruz, kadın dayanışmasını örgütlüyoruz ve politik dava takibi yapıyoruz.” dedi.
‘Kadınların hayatları didik didik ediliyor’
Serap Avcı’nın davasına çağrı yapmadan önce cinsiyetçi yargılama süreçlerine de değinen feministler, şunları kaydetti:
“Mahkeme heyetleri karşısında kadınların kendi gerçeklerini anlatmalarının ne kadar zor olduğunu, duruşma salonlarında cinsiyetçi yargı sisteminin kadınların deneyimlerini nasıl göz ardı ettiğini ve neticede kadınların adalete erişemediğini takip ettiğimiz pek çok davadan biliyoruz. Erkeklerin kadınları öldürmelerine ‘tahrik’ gerekçesi bulmak için ve öldürülmemek için öldürmek zorunda kalan kadınları ise cezalandırmak için kadınların hayatları, bu yargılama süreçlerinde didik didik ediliyor.”
Serap Avcı’nın davasına çağrı: Cinsiyetçi olmayan bir yargılama mümkün
“Serap hayatta kaldığı için hapiste” cümlesini tüm kampanya süreçleri boyunca vurgulayan feministler, “Erkek adalete karşı durmak, Serap için ve tüm kadınlar için adalet talep etmek adına, hiçbir kadın maruz kaldığı şiddet nedeniyle suçlanmasın diye biz feministler 25 Şubat’ta Serap’ın yanında olacağız. Cinsiyetçi olmayan bir yargılama mümkün demek, erkek şiddetine karşı adalet talep etmek için 25 Şubat Saat 10.00’da tüm kadınları Küçükçekmece Adliyesi’ne çağırıyoruz.” dedi.
Ne olmuştu?
18 Nisan gecesi Serap Avcı, boşanmak istediği ve sistematik şiddet gördüğü eşi Yasin Avcı tarafından yatağında uyandırılarak saldırıya uğradı. Gece saat 03.30’da başlayan şiddet, ölüm tehditleri ve 12. kattan atılma girişimiyle devam etti. Serap, kendini korumak için eline geçirdiği bıçakla Yasin Avcı’yı yaraladı. Güvenlik görevlisinin çağırdığı ambulansla Yasin Avcı hastaneye kaldırıldı ancak hayatını kaybetti. Olay sonrası Serap Avcı, “kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.