• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Sırrı Süreyya Önder ile yapılan son söyleşi: Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme nefes aldıracaktır

Sırrı Süreyya Önder ile yapılan son söyleşi: Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme nefes aldıracaktır

Hastalanmadan kısa bir süre önce Yeni Yaşam’dan Hüseyin Kalkan’ın sorularını yanıtlayan Sırrı Süreyya Önder’in, sosyal medyada yapılan bazı saldırılara ve eleştirilere bir yanıt eklemek istediği için röportajın bir gün sonra yayınlanmasını istediği öğrenildi. Önder son söyleşisinde ‘Bizim için barış ve çözüm en hakiki şeydir. Ötesi yok’ ifadelerine yer verdi.

Sırrı Süreyya Önder ile yapılan son söyleşi: Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme nefes aldıracaktır
Sırrı Süreyya Önder ile yapılan son söyleşi: Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme nefes aldıracaktır
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 31 Mayıs 2025 20:36
  • Güncellenme: 31 Mayıs 2025 20:39

3 Mayıs’ta hayatını kaybeden DEM Parti İmralı Heyeti üyesi, İstanbul Milletvekili ve TBMM Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in 15 Nisan’da kalp krizi geçirmesinden kısa bir süre önce yaptığı ve ‘son söyleşisi’ olarak kayıtlara geçen röportajı yayımlandı.

Hastalanmadan kısa bir süre önce Yeni Yaşam’dan Hüseyin Kalkan’ın sorularını yanıtlayan Önder’in, sosyal medyada yapılan bazı saldırılara ve eleştirilere bir yanıt eklemek istediği için röportajın bir gün sonra yayınlanmasını istediği öğrenildi.

Hüseyin Kalkan, Sırrı Süreyya Önder’in hayatını kaybetmesinin ardından da,  DEM Parti yetkilileri ile tekrar konuştuklarını belirterek röportaja dair şu bilgileri aktardı:

“Ne yazık ki hemen ertesi gün kalp krizi geçirdi. Kendisi hastalanıp hayata veda edince söyleşinin akıbetini hemen sormak mümkün olmadı. Biraz zaman geçtikten sonra DEM Parti yetkilileri ile tekrar konuştuk. Hastalığından bir gün önce sorularımızı yanıtladığı kısmen yarım kalmış bu söyleşiyi okuyucularımıza sunuyoruz. Sevgili Önder’in verdiği yanıtları tarihe bırakıyoruz.”

Önder, yeni süreçte DEM Parti olarak yaptıkları görüşmelere ve sürecin gidişatında atılması gereken adımlara dair  değerlendirmeler yaptığı röportajda Shakespeare’den yaptığı bir alıntı ile şöyle cevap veriyor:

“Büyük şair Shakespeare, sahnelenen ilk oyununda şöyle bir söz yazar. ‘İnsan ilişkilerinde bir gelgit hareketi vardır. En yüksek dalgayı doğru zamanda yakalamak, insanı hayra götürür.’

İçinden geçtiğimiz barış ve demokratik toplum süreci de buna uyarlanabilir. Böylesi süreçlerin elbette gelgitleri olur. Fakat doğru zamanda doğru dalgayı yakalamak gerekiyor, ki süreç bizi hayra götürsün.”

Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti olarak sürece ve barışın toplumsallaştırılmasına  dair çabalarını da şu sözlerle ifade ediyor:

“Şimdiye kadar sadece Meclis, şehirler, kurumlar değil üç kıtaya ulaştık. Kendimizi ve yaptıklarımızı anlatmayı pek sevmeyiz, ama dünyanın bir ucu Avustralya’dan Rusya’ya, Avrupa’nın her ülkesinden Ortadoğu’ya barış ve çözümü anlattık.

Niye? Çünkü doğru olan budur. Bakın hakikatin net tanımı şudur. Var olana var demek.

Bizim için barış ve çözüm en hakiki şeydir. Ötesi yok ki.

Sorunuzu biraz daha açarsam; bugüne kadar hem siyasi partilerin bilgilendirilmesi hem de kamuoyuna gerekli açıklamaların yapılması konusunda oldukça şeffaf, dolayısıyla toplumu bilgilendiren bir yöntemle hareket ettik. Parti yapılarımızı ve seçilmişlerimizi düzenli şekilde bilgilendirmeye devam ediyoruz.

Ayrıca yüzden fazla merkezde buluşmalar gerçekleştirip yaklaşık elli bin kişiyle süreci tartıştık. Dünya çatışma çözüm deneyimlerinde benzeri olmayan bir çalışma yürüttük. Şu anda önümüzde yeni bir planlama var. Eş Genel Başkanlarımızın imzasını taşıyan mektuplarla, Türkiye’nin her kentinde en az 3 milyon eve ulaşıp Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni anlatmak üzere harekete geçiyoruz. Barış talebinin toplumsallaşması ve toplumun bu talep etrafında birleşmesi için çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz.”

Toplumun ferasetine, sağduyusuna güvenmek gerekiyor. Toplum ekseriyetle çözüme inanıyor. ” diyen Önder, toplumun sürece dahil edilmesine ilişkin de şunları söylüyor:

“Toplum ekseriyetle çözüme inanıyor. Siyasetin de bu sürece öncülük etmesini istiyor ve bekliyor. Bunu özellikle belirtmek isterim…

Bir ikincisi, Ortadoğu’nun en karmaşık ve en çok acı biriktirmiş sorunlarının başında Kürt meselesi geliyor. Aynı şekilde, modern Türkiye tarihinde demokrasi hep eksik kalmış, sık sık kesintiye uğramıştır. Bu yüzden barışa ve demokratik bir topluma ulaşmak sadece bizlerin ya da iktidarın değil, bu ülkede yaşayan herkesin ortak sorumluluğudur.

Biraz önce de kısaca belirttim, birçok yerdeyiz ve çalışıyoruz. Toplumun sürece aktif şekilde dahil edilmesi için somut adımlar atıyoruz. İl il, ilçe ilçe halk buluşmaları organize ediyor, mahalle toplantıları yapıyoruz. Üniversitelerde, emek örgütlerinde, inanç gruplarında ve gençlik buluşmalarında barışı konuşuyoruz, halkın öneri ve taleplerini dinliyoruz. Barış toplumsallaştıkça, toplum bu sürecin taşıyıcısı ve öncüsü olacaktır.

Bu nedenle her bir yurttaşımız, çatışmaların ve anti-demokratik uygulamaların mağduru olarak bu konuyu gündemine almalı; ailesinde, mahallesinde, işyerinde bu süreci konuşmalı, tartışmalı ve çoğaltmalı. Elinden bir şey gelmeyen de duasını esirgemesin. Çünkü toplumun sahip çıktığı bir barış süreci mutlaka başarıya ulaşır.”

Sırrı Süreyya Önder, Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’teki Meclis konuşmasında dile getirdiği ‘umut hakkı’ bağlamında, Abdullah Öcalan’ın süreçte rolünü oynaması içeriğindeki soruya da şu yanıtı veriyor:

“Sayın Abdullah Öcalan’ın, Türkiye’de Kürt sorununun demokratik ve kalıcı çözümü ile ülkenin toplumsal barışı açısından oynadığı belirleyici rol, yalnızca bizim değil, iktidar partileri de dahil olmak üzere geniş bir çevrenin kabul ettiği bir gerçektir. Bu tarihi sürecin başarıya ulaşabilmesi için, Sayın Öcalan’ın iletişim, çalışma ve yaşam koşullarının düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu konu günübirlik siyasetin, yılları bulacak dönemlerin konusu değil. Modern anlamda son iki yüzyılın en hayati meselesine doğrudan etki edecek, bir tarihsellikten bahsediyoruz. Buna göre yaklaşmak lazım.

Bu bağlamda dile getirilen “umut hakkı”, yalnızca Sayın Öcalan’a özgü bir talep değil; uluslararası hukuk tarafından tanınan, her bireyin sahip olması gereken temel bir haktır. Türkiye’nin de taraf olduğu insan hakları sözleşmeleri, bu hakkın korunmasını öngörmektedir.”

Önder, muhalefetin sürece dahline dair şunları belirtiyor:

“Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin henüz tartışma aşamasındayken, muhalefet partilerini düzenli olarak bilgilendirme, bu partileri sürecin içinde tutarak ortak akılla barışı ve demokrasiyi sağlama yönünde kapsamlı temaslar ve politikalar geliştirdik. Eş Genel Başkanlarımız ve heyetlerimizle sürecin her aşamasında muhalefet partilerini bilgilendirdik, istişare ettik. Bu çalışmamızı aynı güç ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Sürecin TBMM ayağı başta olmak üzere her aşamasında muhalefetle ortaklaşmayı sürdüreceğiz. Temennimiz odur ki muhalefet partileri sürece destek versin ve süreci ilerletecek adımlar konusunda iktidarı ve toplumu cesaretlendirsin. Çünkü Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme hem siyasi partiler üstü bir gerekliliktir hem de herkese nefes aldıracak bir siyasal iklimin oluşmasını sağlayacaktır.”