Sorgula, yüzleş, barış
Hicri İzgören 23 Mart 2025

Sorgula, yüzleş, barış

Kendimizle yüzleşmeyi, kendi gerçeğimize ayna tutmayı çok bilmiyoruz galiba… Bize zor geliyor ya da korkuyoruz. Belki yaşamımız boyunca en az yaptığımız şey bu. İş’le eş’le aş’la ilgili, sistem, değer ve değer yargılarıyla ilgili, kendi cenahımızdaki yanlışlarla ilgili ciddi bir yüzleşme çabasının olmayışı çürümeyi de beraberinde getiriyor. Vicdan kendimize dönmeyi, verili mantık yani bizi sistemlerin yüzeysel yönlendirmelerine endeksleyen aklımız kendimizden, insanlığımızdan uzaklaşmamızı dayatıyor. Bizi biz yapan en önemli değerler bile bu hengamenin içinde yerle bir ediliyor… Yüzleşme bize zor geliyor… Dışardan bahaneler bulmak daha kolay, hatayı başkalarında bulmak yetişme tarzımızdan mı ileri geliyor hep, bunu kırmanın bir yolu yok mu?

Sokrates, ‘sorgulanmamış yaşam yaşanmaya değmez’ diyor asırlar öncesinden … Sorgulanmalı, yaşam sorgulanmalı; nasıl yaşamak istediğimize karar vermeli, olumsuzu yakalamalı, eleştirmeyi öğrenmeli; eleştiriye tahammül etmeyi ve ‘iyi’ için çalışmayı…

Yüzleşmek demek, tedirginlik demektir. Çünkü insanın bütün dikkatini kendi iç dünyasına, daha önce farkına varamadığı bir yöne çevirmesidir. Kişi, daha önce bu derinlikte fark etmediği bazı şeyleri fark eder. Acı da hissederek, bu yeni durumlardan etkilenerek önce kendini anlar, değişmesi gerektiğini bilir ve kendini değişimin eşiğinde bulur. Bu fark etmenin insanı bir değişimin eşiğine getirmesi ürkütücü gelir. Hayatı yaşama biçimimizin değişikliğe uğrayacak oluşu; yeni düşünceler, yeni tarzlar bizde önce tedirginlik uyandırır. Çünkü değişiklik hayatımızda sahip olduğumuz devamlılık ve bütünlük duygusunu bozar. Ancak bir değere bir gerçeğe varılmak isteniyorsa bu tedirginliği yaşamak zorundayız.

 ***

İnsanın içi dışına yansır derler ama bazılarımız bunu maskelerle kapatır, değiştirir. O da yine aynanın kalitesine, düzgünlüğüne bağlı değil midir? Çatlak, bombeli ya da çukur, içbükey bir aynaya bakan biri kendi gerçek görüntüsünü ne kadar görebilir? Bize düşen, bütün bunların bilincine varıp ‘yalan’cılıktan, kendimizi aldatmaktan kurtulmak ve çok geçmeden kendimizle barışmak olsa gerek… Ve barışmak, sürekli ihmal ettiğimiz geceyle, sulamayı unuttuğumuz çiçeklerimizle, bir şeyler söylememiz için sürekli yüzümüze bakan, çoğu zaman sükžt-u hayale uğrayan yürekte şakımayı unutmuş kuşumuzla ve sevip de es geçtiğimiz her şeyle… Kendimizle, çevremizle, sevdiklerimizle, yoldaşlarımızla…

Bunu başaramadığımız sürece kendi dünyamızda olup bitenlere; duygularımızın, vicdanımızın, kalbimizin istek ve arzularına sırt çevirmiş,. onların seslerini duymamak için her türlü numarayı deneyip hislerimizi iptal etmiş bir mahluk olmanın ötesine geçemeyeceğiz.

***

Evet. Gül işlemek için yüzleşmek… İnsanın olmazsa olmazlarından biridir yüzleşmek… Yüzleşebilelim ki, daha güzel gelecekler için umutlar yaratabilelim, hayata anlam katabilelim… Ve şairin dediği gibi, geleceğin üstüne bir gül işleyebilelim;

‘Saçların, alınların, göğüslerin üstüne  / yüreklerin üstüne / Beyaz kemiklerin / Mezarsız ölülerin üstüne / Kurumuş gözyaşlarının / Titreyen kirpiklerin üstüne / Kenetlenmiş çenelerin üstüne / Ağarmış dudakların / Unutulmuş çığlıkların üstüne / Kederlerin, yasların, sevinçlerin üstüne / Her şeyin üstüne bir gül işlenecek.’

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.