• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Sosyalistlerden barış paneli: Sürece katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmalıyız

Sosyalistlerden barış paneli: Sürece katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmalıyız

Barışı konuşmak üzere bir araya gelen sosyalist parti yöneticileri, “Barış sürecini tek başına DEM Partiye ihale edemeyiz. Bu süreçte katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmamız lazım” dedi.

Sosyalistlerden barış paneli: Sürece katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmalıyız
Sosyalistlerden barış paneli: Sürece katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmalıyız
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 2 Mart 2025 19:16
  • Güncellenme: 2 Mart 2025 19:24

Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından sol sosyalist partiler Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Genel Merkezi’nde “Barışa soldan bakmak” konulu panel düzenledi.

Akademisyen Şebnem Oğuz’un moderatörlüğünde düzenlenen panelde, Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu, Sosyalistler Partisi Genel Başkanı Deniz Can Aydın ve Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ahmet Asena konuşmacı olarak katıldı.

Mahfuz Güleryüz sol sosyalist hareketin tarihsel yapısı itibariyle barışçıl olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Paris komününden bugüne kadar solun bütün talepleri barış ekseninde olmuştur. Sayın Öcalan tarihsel bir çağrı yaptı. Biz hep savaşın maliyeti ve götürüleri üzerinden konuştuk dolayısıyla bütün hayatımız bu eksende şekillendi ama şimdi yeni bir şey düşünme zamanı. Savaşsız bir dünya savaşsız bir Türkiye barışın, eşitliğin, özgürlüğün tahayyülünü çok daha somut bir şekilde yapmaya başladık. Barış geldiğinde gençler ne kazanacak, kadınlar ne kazanacak, aleviler ne kazanacak bu savaş bittiğinde.” 

‘Elimizden geleni yapmamız gerekiyor’

Ardından Feray Mertoğlu, sosyalistlerin süreç karşısında sorumluluklarını tespit ederek hazırlanmaları gerektiğini dile getirdi.  Feray Mertoğlu, “Biz sosyalistlerin de çeşitli sorumlulukları var. Barışın toplumsallaşması için, toplumun demokratikleşmesi için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. On yıllardır bu coğrafyada bir çatışma ve savaş süreci hakim. 10 binlerce insan hayatını kaybetti. Savaştan dolayı yoksulluklar yaşadı” dedi.

Mertoğlu, çatışmaları durdurmanın yeni bir söylem olmadığını da hatırlatarak,  ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ başlığıyla gönderilen mektup 7 maddelik mesajıyla bire bir aynı” diye konuştu. Barışı istemeyen, provoke edecek çevrelerin olacağın dikkat çeken Feray Mertoğlu, “Barış kolay bir şekilde gelmeyecek. Mutlaka barışın sağlanmaması için uğraşacak, ırkçı milliyetçi çevreler olacak. Sosyalistler ve demokrasi mücadelesi veren herkes mutlaka barışın gelmesi, toplumun demokratikleşmesi için mücadele etmelidir” şeklinde konuştu.

“Barışın toplumsallaştırmanın önemini görüyoruz” diyen Deniz Can Aydın ise “Yapılan çağrıda da barışı, işaret edilen hukuki ve siyasi zemine çekme mücadelesini kuvvetlendirmek gerekiyor” dedi.

Ahmet Asena da bu sürecin demokratikleşme ile iç içe olduğunu belirterek, “Bugüne kadar yürüttüğümüz bütün çalışma anlayışımızı, örgütlenme tarzımızı ve araçlarımızı yeniden önümüze koymamız gerekiyor. Barış sürdürülen mücadelenin bir sonucudur” diye konuştu.

“Barış sürecini tek başına DEM Partiye ihale edemeyiz. Bu süreçte katkı veren rolünden çıkıp öznesi olmamız lazım” diyen Asena, “Destek olan konumdan çıkmamız gerekiyor. İklim Kanunu geliyorsa bu kanun ile barış arasındaki ilintiyi kurarak bu mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor. Her şeyi DEM Partiye ihale edemeyiz barış sonrası süreçte Kürt Hareketi’nin bizzat kendisinin oluşturduğu bu süreç içinde topluma yeni örnekler sunmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.

EMEP: Barış için işçiler ve ezilen halklar birleşmeli

Bu arada Emek Partisi (EMEP) de Ankara’nın Çankaya ilçesinde bulunan Türkiye Makine Mühendisleri Odası Birliği (TMMOB) Kültür ve Eğitim Merkezi’nde “Ortadoğu” başlıklı konferans düzenledi.

Konferansa EMEP üyeleri ve Ankaralı yurttaşların yanı sıra, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Coşkun Soysal, Gazeteci Mühdan Sağlam, Mustafa Yalçıner, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan ve EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da konuşmacı olarak katıldı.

Konferansta ilk sözü alan Coşkun Soysal, ABD’nin kendisi dışında ülkelerin Ortadoğu’da egemen olmasını istemediği vurgusunu yaparak, “Bu çok açık bir Amerikan stratejisidir. Dolayısıyla bölgede öne çıkan ülkelerin zayıflatılması çok şaşırtıcı bir durum değildir. Amerika bunu tercih ediyor. Suriye’de de bu işlem gayet Amerika tarafından dışarıdan izlenen ve çok sakıncalı bulunmayan bir durum oldu. Yine Lübnan’ın son yıllarda böyle olması veya Irak’ın böyle olması ABD açısından arzu edilmeyen durumlar değildir. Dolayısıyla bütün bu tablo bağımlılık koşulları altında rekabet diyebileceğimiz, yani bölgede ciddi petrol üreten şantiye devletleri bir tarafa bırakacak olursak bir üretim altyapısından yoksun sömürge geçmişleri bulunan ülkeler, bağımlılık koşulları altında birbirleriyle rekabet ediyorlar” dedi.

Ardından konuşan Mühdan Sağlam da demokrasinin kapitalistler tarafından bir ayak bağı olarak görüldüğüne dikkat çekerek, “Bürokrasi denilince genelde Almanya bu konuda örnek gösterilir. En kötü bürokrasi örneğidir. Şöyle işler; bugün git yarın gel, şu evrak eksik, bu mühür vurulmamış gibi bir şeye indirgeniyor. Kapitalizmde toplumsal müzakere, toplumsal mülahaza, kitlelerin fikirlerinin alınması ve karar alma süreçlerini yine birer ayak bağı ve yavaşlatıcı unsur olarak görülüyor. Peki kapitalizmin bu dinamiği bizim karşımıza nasıl bir şey çıkarıyor? Trump’ı çıkarıyor, işte gördüğünüz Beyaz Saray’da 2 gün önce yaşananları gördünüz. Yani sirke çevrilmiş bir diplomatik alana şu an tanıklık ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Dilan Kunt Ayan ise 1 Ekim itibariyle Türkiye’de çok farklı bir rüzgar estiğine işaret ederek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin uzattığı elin sadece ona değil devlete ait bir el olduğu vurgusunu yaptı.

Dilan Kunt Ayan, bu sürecin Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin bir süreç olduğuna da dikkat çekerek devamla şunları aktardı:

“Biz her zaman bulunduğumuz yerden şunu ifade ettik; Hem Kürt sorunu demokratik yollarla çözülmeli hem de Türkiye bir an önce demokratikleşmelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi için ortak adımların atılması gerekir. Bizler DEM Parti olarak en keskin muhalefeti yapacağız. Bizler Türkiye’nin demokratikleşmesi için, Kürt sorununu demokratik yollarla çözülmesi için bu yola çıktık ve her yerde de bu söylememizi bu birliği oluşturacağımızı ifade etmek isteriz. Nasıl ki Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’deki işçi kendi haklarını alamıyor diyorsak bugün halen aynı noktadayız. Bu bir bütünlüktür. Bütünlüklü olarak da ortaya konması gerekiyor.”

Ardında söz alan İskender Bayhan ise Ortadoğu’nun tarihsel olarak emperyalistler arasındaki çatışmanın ve yeniden paylaşımın sıcak çatışma alanları durumunda olduğuna işaret ederek, şunları da söyledi:

“100 yıl önce bu coğrafyada yaşayan halkları, demokratik ve barışçıl bir şekilde kardeşçe ve bir arada tutmak üzere söylenmiş ve onun sonucunda bir hak kazanılmışsa eğer, sadece o güç sayesinde olmuş olan bir anahtarla olup bitene bakılmalıdır. O zaman mesafe alabiliriz. O da neydi? Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşin! Yani bütün Ortadoğu’nun işçileri, bütün Ortadoğu ülkelerinin işçileri ve ezilen hakları birleşmeli, o zaman demokratik barışçıl bir geleceğe yakın oluruz zaten. Şimdi bu olmayacaksa ne çözüm olur, ne demokratikleşme olur, ne de Ortadoğu’ya barış gelir.” (MA)