• Ana Sayfa
  • Gündem
  • 15 yaşındaki çocuk hava kompresörüyle öldürüldü: Savcılık ‘şakalaşma’ dedi, hastane raporları eksik

15 yaşındaki çocuk hava kompresörüyle öldürüldü: Savcılık ‘şakalaşma’ dedi, hastane raporları eksik

Savcılık, ölümle sonuçlanan bu olayın “şakalaşmak maksadıyla” yapıldığını savundu. Dosya, kasten öldürme değil, taksirle öldürme kapsamında ve Ağır Ceza Mahkemesi’nin değil, Asliye Ceza Mahkemesi’nin yetkisinde. Dosyada hastane raporları eksik. Üç hastaneye gidilmesine rağmen sadece 2.5 sayfalık rapor sunulmuş. ÖHD avukatı Mehmet Yücel, 15 yaşındaki Muhammed Kendirici’nin ölümü ve ardından yaşanan süreci İlke TV’ye anlattı.

15 yaşındaki çocuk hava kompresörüyle öldürüldü: Savcılık ‘şakalaşma’ dedi, hastane raporları eksik
  • Yayınlanma: 19 Kasım 2025 23:48
  • Güncellenme: 20 Kasım 2025 00:18

Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde bir marangoz atölyesinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) stajyeri olan 15 yaşındaki Muhammed Kendirci, kalfa Habib Aksoy tarafından makat bölgesine yüksek basınçlı hava verilmesi sonucu ağır yaralandı. 5 gündür yaşam mücadelesi veren Muhammed Kendirici bugün tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

14 Kasım’da gerçekleşen olayda Muhammed Kendirci önce Bozova Mehmet Enver Yıldırım Devlet Hastanesi’ne, ardından Balıklıgöl Devlet Hastanesi ve Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne sevk edildi.

Gözaltına alınan Habib Aksoy ise ilk olarak adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Sosyal medyada büyüyen tepkilerin ardından hakkında yakalama kararı çıkarılan Aksoy, yeniden gözaltına alındı ve sevk edildiği nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.

Savcılığın açıklaması: ‘Şakalaşmak maksadıyla’

Bozova Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Kasım’da yaptığı açıklamada, “bazı basın-yayın organları ve sosyal medyada yer alan yanıltıcı bilgiler nedeniyle” kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı duyduklarını belirtti.

Devamında, “Şüpheli H.A., iş yerinde şakalaşmak maksadıyla hava kompresörünü beraber çalıştığı M.K.’nin makat bölgesine doğru doğrultarak eliyle hortumu bastırmıştır. Yaralanan şahıs karın şişliği şikayetiyle hastanelere sevk edilmiş, hayati tehlikesi nedeniyle Harran Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştır” ifadeleri yer aldı.

Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) Şanlıurfa Şube Yöneticisi ve Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Mehmet Yücel, olayı başından beri takip eden isimlerden biri.

Avukat Mehmet Yücel, yaşanan süreci İlke TV’den Zilan Azad’a anlattı.

Olayın hemen ardından hastaneye gittiklerini belirten Yücel, “Çocuğun 8 dakika boyunca kalbi durmuştu. Tekrardan geldi ama entübe şekildeydi. İlk müdahalenin yapıldığı hastanede doktoruyla da görüştük. Akciğeri, karaciğeri ve bağırsakları hepsi iflas etmiş durumdaydı. Zaten ince bağırsağı kalın bağırsağa bağlamaya çalışıyorlardı” dedi.

İlk hastane raporunda yaralanmanın basit bir müdahale ile giderilemeyeceği belirtilmiş, hayati tehlikesi ise ‘sevk edilecek hastanenin takdirinde’ diye not düşülmüş. Yücel, “Kompresör 160 güçlük, çok şiddetli bir makine. Buna rağmen Sulh Ceza Hakimliği şüpheliyi adli kontrolle serbest bıraktı” dedi.

Aynı dosya, farklı karar

Şüpheli hakkında verilen iki karar arasında, yani adli kontrol ve tutuklama kararı arasında dosyaya eklenen yeni hiçbir evrak olmadığını vurgulayan Yücel, şöyle anlattı:

“İlk mahkemede tutuklama yerine adli kontrolle salıverildi. Savcı ile görüşmeye gittik. Savcı, ‘Hafta sonu itiraz edemedim, pazartesi itiraz edecektim. Ama olayı Twitter’da falan çok görünce hemen tekrar tutuklama kararı çıkardık’ dedi. Yani toplumsal baskı ve sosyal medyadaki tepkiler nedeniyle bu karar değişti.”

Yücel, Habib Aksoy’un adli kontrolle serbest bırakıldıktan sonra Gaziantep’de yakalanmasının, kaçma ihtimalini de düşündürdüğünü söyledi.

Dosyanın çok vahim durumda olduğunu söyleyen Yücel, “Şu anda dosyada sadece 30 bilemedin 40 sayfalık evrak var. Hastane raporları eksik. Üç tane hastaneye gitmesine rağmen bir hastanenin hiçbir raporu yoktu. Bir hastanenin sadece 1,5 sayfalık bir raporu var. Vefat ettiği hastanede de sadece bir sayfalık yani toplamda iki buçuk sayfalık hastane raporu var. Rapor kısmında ciddi bir eksiklik mevcut.”

Savcılığın ‘şakalaşma’ açıklaması

Savcılığın açıklamasını sorduğumuz Yücel, kendileriyle yapılan görüşmede de benzer bir açıklamayla karşılaştıklarını söyledi.

“Savcılığın şu anda makam olarak görüşü, bir kastın aslında olmadığı, daha çok bir şakadan ibaret olduğunu ve şakalaşmanın boyutunun tahmin edilemeyecek bir boyuta çıktığını, elde olmayan sebeplerle bu sınırın kasten olmasa bile taksirle aşıldığını söylüyor. Ayrıca dava, Ağır Ceza Mahkemesi’nde değil, Asliye Ceza Mahkemesi’nde. Bir yetkisizlik kararı da verilmedi dosya kapsamında.”

‘Delil karartma durumu olabilir’

Delil toplama süreçlerinde muğlaklık olduğunu belirten Yücel, şunları kaydetti:

“Her ne olursa olsun vücuda bir cisim sokuluyor. Birebir kendi uzvuyla, cinsel bir uzvuyla olmasa bile birinin herhangi bir uzvuna bir şey sokmak ayrı bir suç. Kaldı ki ağır bir yaralanma ve sonucunda ölüme dönüştü. 160 güçlük bir kompresör… Savcılık bir görüşmemizde olayın tutuklama gerektirdiğini fakat şiddet ve fiziksel bir darp durumunun olmadığını, elde veya başka bir yerde bir bağlama veya zorlanma durumunun olmadığını kişinin tek başına yaptığını söyledi. Ama tek kişinin yapabileceği bir olay değil. Çünkü çok şiddetli bir makine bu. Tek kişinin zapt edebileceği bir şey değil. Hem çocuğu tutup hem makineyi çekip hem de makatına sokmak tek başına yapabileceği bir şey değil.

Ayrıca kamera kayıtlarında bir muğlaklık söz konusu. Olayı gören bir kamera kaydı yok. Savcılık pantolonun sıyrılmadan kompresör makinesinin tutulduğunu söylüyor. Bu işlemin pantolonu sıyırmadan yapıldığını iddia etmek imkansıza yakın. Öyle olsa pantolonda bir zedelenme mutlaka olur. Fakat biz pantolonla ilgili bir görsel göremedik. Göremediğimizi savcılığa söyledik, ‘Bu konuda gerekli işlemler yapılıyor’ diye geçiştirildik. Pantolonla ilgili bir adli bulguya ulaşamadık, dosyada da yok. Delil karartma durumu olabilir.”

Olay anına tanık olan diğer kişilerle görüşmek istediklerini ancak Bozova’nın küçük bir ilçe olması nedeniyle tanıkların konuşmaktan çekindiğini belirten Yücel, hastanede babasıyla görüştüklerini belirtti:

“Babası, şans eseri olaydan 4-5 dakika sonra çocuğunu arıyor. Ulaşamayınca işvereni arıyor. Oradan da çocuğuyla konuşamıyor. Bu kez kalkıp geleceğini söyleyince, ‘Çocuğun hasta, buraya gelme biz hastaneye götürüyoruz, sen de oraya gel’ diyorlar. Babası, çocuğunu ilk gördüğünde baygın tansiyon değerleri çok çok değişken ve makadından dışkı akıyor. Orada sadece kısmi müdahale yapılıyor.”

Dosyanın takipçisi olacaklarını vurgulayan Yücel, toplumsal baskının bu olayda önemli bir yeri olduğunu belirtirken, yargılama süreçlerinin bu şekilde işlemesinin vahim bir durum olduğunu söyledi.

2025’te Türkiye’de 82 çocuk işçi hayatını kaybetti

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre, Muhammet Kendirici’nin ölümüyle birlikte 2025 yılı itibarıyla işyerlerinde meydana gelen kazalar sonucu 82 çocuk işçi hayatını kaybetti. Ölen çocuklardan 4’ü Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) öğrencisi, 8’i ise stajyer olarak çalışıyordu.

Geriye kalan çocukların ise kaçak bir şekilde çalıştırıldığı biliniyor.