Barış süreçleri, toplumlar için çatışmanın gölgesinden çıkışın ve geleceğin inşasının en kritik evreleridir. Ancak bu süreçler, ne yazık ki sadece müzakere masalarında değil, aynı zamanda toplumun zihninde de büyük bir mücadeleye sahne olur. Sahnede medya vardır ve üstlendiği rol kara propaganda…
Medya doğru kullanıldığında, bir köprü görevi de görebilir. Olan bitenin doğru ve şeffaf bir şekilde aktarılması, toplumda sürece olan güveni arttırır, farklı grupların perspektiflerini yansıtarak empati ve hoşgörü ortamının oluşmasına katkı sağlayabilir.
Yine şiddet yerine uzlaşma dilini benimseyerek barışın kalıcı bir kültüre dönüşmesine yardımcı olur.
Ancak aynı medya araçları barışın önündeki en büyük engel haline gelebilir.
Kara propaganda, kaynağının gizlendiği veya yanlış gösterildiği, kasıtlı olarak gerçeği saptırıp manipülatif bilgi yayma çabasıdır. Amaç, yalan dolana dayalı bilgiler yayarak kamuoyunun güvenini sarsmak. Uzlaşma çabalarına rağmen, toplumsal fay hatlarını kaşıyarak “biz” ve “onlar” ayrımını keskinleştirmek ve nefret söylemini körüklemek. Barışın bir “teslimiyet”, “ihanet” veya “zayıflık” olduğu algısını yayarak toplumun süreci desteklemesini engellemek.
Geleneksel medyanın yanı sıra, günümüzde sosyal medya kara propagandanın hızını ve erişimini benzersiz bir boyuta taşımıştır. Anonim hesaplar, botlar ve “trol” ağları, sahte haberleri ve kasıtlı yanlış bilgileri yayarak milyonlarca kişiye ulaştırabilmekte, gerçekle kurgunun ayırt edilmesini imkânsız kılmaktadır. Bu durum bile barış sürecindeki gerçek medyanın itibarını kısa sürede yok edebilecek potansiyele sahiptir.
Barışın kalıcı olması, sadece siyasilerin değil, aynı zamanda medyanın etik sorumluluğuna ve vatandaşın eleştirel düşünme yetisine bağlıdır. Kara propagandaya karşı toplumun uyanık olması, edindikleri her bilgiyi kaynağını ve amacını sorgulayarak teyit etme alışkanlığı geliştirmesiyle doğru orantılıdır.
Hele de TV, gündemi belirleyen, insanların tutum ve düşüncelerini yönlendiren, bir aygıta dönüştürülmüştür. Zaten iktidarlar bu aygıtları hemen her alada yedeğine alarak varlığını sürdürür. L. Althusser’in medyayı “devletin ideolojik aygıtlarından biri” olarak tanımlaması tam da bu duruma tekabül ediyor. Sistem bu yöntemlerle, yedeğine aldığı tüm devlet aygıtlarıyla ve iktidarın çıkarlarını destekleyen bilerek çarpıtılmış veya saptırılmış çeşitli algı dayatmalarıyla toplumun geniş bir kesimini de buna göre biçimlendirir
Kasıtlı yanlış bilgilendirme, olanları abartarak aktarma, bilgi kirliliği yaratarak halkı yanlış yola kanalize etmenin adıdır dezenformasyon. Kaynaklarda açık seçik belirtilmiştir.
Bazı gerçek bilgileri ve gözlemleri yanlış yorumlar ve yalanlarla karıştırmak veya bazı gerçek bilginin sadece bir kısmını vererek yanlış yorumlarla bilgiyi dağıtmak, yaygın dezenformasyon taktiklerinden oldu hep.
Eğer hedef kitle bu tip kontrolden etkilenebilecekse uygulanan diğer bir teknik, gerçeklerin gizlenmesi veya sansürlemedir. Eğer bilgi alma kanalları tamamen kapatılmadan bırakılabilirse, bu kısıtlı bilgilerin dezenformasyon ile doldurulabilmesi ve hasmın kolayca ispatlanamaz birçok iddialar ile birlikte kuşkulu bir halde bırakılabilmesi mümkündür.
Barış süreçleri, zorlu ve uzun soluklu maratonlardır. Bu maratonlarda medya, ya bitiş çizgisine giden yolu aydınlatan bir meşale ya da yolda tuzaklar kuran bir mayın tarlası olabilir. Kara propagandanın amacı daima kaosu ve güvensizliği büyütmektir. Barışın inşası için, medyanın etik ve sorumlulukla hareket etmesi, toplumun ise bilgiyi sadece tüketmek yerine sorgulayan ve doğrulayan bir bilinçle hareket etmesi hayati önem taşımaktadır. Barış, sadece silahların susması değil, zihinlerin de propaganda ve nefrete karşı uyanık kalmasıyla mümkündür.