Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 21 Şubat’tan bu yana tutuklu bulunan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar bugün tahliye edildi.
Tahliyesinin ardından İlke TV’de Yadigar Anlı’nın sunduğu Haber Zamanı programına canlı bağlantıyla katılan Yıldız Tar, “Şu anda her ne kadar hükümetin son dönemde barış yönünde birtakım adımları olsa da, biliyoruz ki Türkiye’de özellikle Kürt sorunu etrafında ve genel anlamda demokratikleşme etrafında ciddi bir baskı rejimi inşa edilmişti. Ve biz de bundan nasibini aldık” diye konuştu.
Tar konuşmasında, halen tutuklu bulunan gazeteciler Elif Akgül ve Ercüment Akdeniz’e dikkat çekerek, “Sonda diyeceğimi başta diyeyim: Sevgili Ercüment Akdeniz ve Elif Akgül hala tutuklu. Onların da bir an evvel özgürlüğüne kavuşmasını bekliyoruz” dedi.
📍”Cezaevlerinde tutuklamayı cezalandırmaya yönelik bir yaklaşım var. Bu, adaleti sağlamaya yönelik bir hukuk sistemi değil, yargılamadan cezalandırmaya giden bir anlayışı gösteriyor”
🗣️Gazeteci Yıldız Tar: “Ercüment Akdeniz ve Elif Akgül hala tutuklu, onlarında bir an evvel… pic.twitter.com/IFCeXorVTT
— İlke TV (@ilketvcomtr) May 30, 2025
’12 yıl öncesinin tapeleriyle iddianame hazırlanıyor’
Yıldız Tar, soruşturma dosyasında yer alan delillere dikkat çekerek, “12-13 yıl önce, dönemin Fethullahçı savcılarının kararlarıyla alınan telefon dinlemeleri ve tapeler önümüze sunuldu. Bunların bir kısmı özel görüşmeler, geri kalanı ise mesleki faaliyetlerden ibaret. Bunlara alışmamak gerekiyor,” ifadelerini kullandı.
‘Tutukluluk cezalandırmaya dönüşmüş durumda’
Türkiye’de tutuklu yargılamanın olağan hale geldiğini söyleyen Tar, şöyle dedi:
Ve bir yandan da tabii şu çok önemli: Cezaevlerinin sadece gazeteciler açısından değil, içeriden takip edebildiğimiz kadarıyla gerçekten de çok ciddi bir tutuklamayı cezalandırmaya dönüştüren bir yaklaşımı var. Ve bundan neredeyse herkes nasibini alıyor. Bunun önüne geçecek adımların atılması gerektiğini yerinde deneyimleme, yerinde tecrübe etme imkanı yakalamış olduk.”
‘Yargılanmadan cezalandırma yönüne giden bir mesele var’
Tar, cezaevinde geçirdiği üç ay boyunca birçok tutuklunun hikayesine tanıklık ettiğini ve birçok kişinin henüz iddianamesi bile olmadan yıllardır cezaevinde tutulduğunu anlattı:
“Yine içeride çok fazla hikaye duyduk, işittik. Özellikle şu açıdan şanslıydım diyebilirim: Zaten kalabalık bir koğuşa gittik, kalabalık bir koğuşta kaldık. Türkiye’nin her yerinden, çeşitli gerekçelerle uzun süredir tutuklanmış, bir iddianamesi bile olmayan birçok insanla karşı karşıya geldik. Onlarla sohbet edebilme imkanı bulduk. Ve hikayelere baktığımızda hep şunu görüyoruz: Bu hukuk sisteminde işlemeyen bir şey var. Bu hukuk sisteminde adaleti sağlamak yerine topyekün, hiçbir şekilde yargılanmadan cezalandırma yönüne giden bir mesele var.
Umuyorum ki önümüzdeki günlerde herkes kendi mücadelesiyle ve içeriden takip edebildiğimiz kadarıyla yürütülen sürece bir toplumsal katılımla birlikte bunun üstesinden gelebileceğiz. Hep beraber özgür ve eşit bir şekilde yaşayabileceğimiz bir toplumu inşa edebileceğimize inancım ve güvenim tam.”
‘Elinin kolunun bağlı olma hissi ağır bir histi’
Cezaevinde olduğu süre kısa olsa da Türkiye’de birçok gelişmenin yaşandığını belirten Tar, şöyle dedi:
“Bu 3 ay, bir yanıyla kısaydı; ama Türkiye’de olan biten açısından baktığımızda bir yanıyla da uzundu. Çok hızlı gelişmeler oldu. Sende, Sırrı Süreyya Önder’i kaybettik. Onun kaybına cezaevinde öğrenmek ve elinin kolunun bağlı olma hissi gerçekten ağır bir histi.
Bir yandan çeşitli açıklamalar ve bir sürecin başladığını, bir sürecin yürüdüğünü gördük. Diğer yandan hala sokaklarda protesto gösterileri düzenleyen öğrencilerin tutuklandığını gördük. Aynı koğuşta kalmasak da bazen denk geliyorduk revire giderken, Saraçhane’den gözaltına alınan öğrencilerle. Ve bütün bu hikaye şu an cezaevlerinde toplanan, insanların hikayelerinin kendisi bir Türkiye gerçeği. Bu Türkiye gerçeğini değiştirmek gerekiyor.”
Hasta tutuklulara dikkat çekti: 9 yıldır tutuklu, 77 yaşında
Cezaevinde kaldığı süre boyunca hasta tutukluların durumuna da tanıklık ettiğini belirten Tar, “Bir isimden özellikle bahsetmek istiyorum” diyerek şunları kaydetti:
“İçeride Sabri Yavuz diye 77 yaşında, 9 yıldır tutuklu olan biriyle aynı odada kaldık. Ağır hastalıkları olan birisiydi. Sincan’dan getirildi Silivri’ye, bizim yanımıza. 9 yıldır tutuklu yargılanıyor ve bu hastalıklarına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Ümidim o ki, özellikle hasta tutuklular nezdinde en kısa sürede adım atılması gerektiğini içeride görmüş olduk, cezaevinde görmüş oldum kendi adıma. Ve bu konu, önümüzdeki günlerde de benim açımdan mesleki bir sorumluluk ve göreve dönüştü. Cezaevlerindeki hasta tutukluların neler yaşadığını söyleyebilirim.”
‘Aile yılı’nda tutuklandım, ironik bir tesadüf’
İktidarın 2025’i “aile yılı” ilan etmesine dikkat çeken Yıldız Tar, kendi tutukluluğunu bu bağlamda değerlendirdi:
“Son başlıkta açıkçası, ‘aile yılı’ ilan edilmişken tutuklanmış oldum. Aynı zamanda kimliğim ve LGBTİ+ hakları savunucusu olmam sebebiyle bu alanda haber yapmam, bu alanda bir eşitlik mücadelesi yürütmem sebebiyle… İronik bir tesadüf diyelim buna da. Tesadüf olmadığını bilerek. İçeride ‘aile yılı’ ile ilgili gelişmeleri takip etmek de açıkçası can sıkıcıydı. Çünkü her geçen gün görüyoruz ki LGBTİ+ hakları alanında daha da daralan bir iklim var. Bir mektup yazmıştım meslektaşlara ben içerideyken. Ve gördüm ki dışarıda gerçekten de bu konuyu gündeme getiren, bu meseleleri yazan meslektaşlarımız oldu. Onlar da güç vermiş oldular.